Bu toprakların en büyük halk ozanlarından Aşık Veysel’in hayat hikayesi bir filme ilham kaynağı oldu. Senarist Bilal Babaoğlu’nun uzun uğraşlar ve emekler neticesinde çektiği ilk uzun metrajlı filmi “Âşık”, 30 Ocak itibariyle tüm Türkiye’de vizyona giriyor. Babaoğlu filmi yapmaktaki en büyük amacının, hoşgörü, tevazu, naiflik gibi unuttuğumuz değerleri yeniden hatırlatmak olduğunu söylüyor. “Ya benimsin ya toprağınsın” bu toprakları ve bizi kirleten bir fikir. Oysa Veysel’i hatırlamalıyız, diyor.

Merhaba Bilal Bey, öncelikle film için tebrikler. Sizi biraz tanıyarak başlayabilir miyiz?

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunuyum. Bir süre Star, Sabah ve Akşam gazetelerinde muhabirlik ve foto muhabirliği yaptım. Daha sonra yazarlığına başladım. Asi, Kurşun Yarası, Aşka Sürgün, Genco, Kasaba gibi TV dizilerinin senaryo yazarlarındanım. Halen daha dizi senaristliği yapmaktayım. Âşık ilk sinema filmim.

 

Bize sizin için Âşık Veysel’in ne anlam taşıdığını ve neden bu filmi yapmak istediğinizi anlatır mısınız?

Âşık Veysel; âşık geleneğini çağdaş Türkiye’ye taşıyan, sözlü halk edebiyatını kayda geçiren bir köprü… Gelenek içinde de önemli bir yeri var. Benim için onu daha özel kılan ise hoşgörünün sesi olması. Yerelden evrensele ulaşmayı başarmış bir ozan. Aşkta hoşgörü konusunda çok cesur… Kendisini terk eden eşini hoş gördüğü gibi gittiği yerde zorluk yaşamasın diye gizlice çorabına para saklamış. Bugün hemen her gün kadınların erkeklik şiddetinin kurbanı olduğu trajik olaylara cinayetlere tanık oluyoruz. O nedenle bu hikâyeyi anlatmak, bu topraklarda böyle büyük, centilmence aşklar yaşandığını da göstermek ve hatırlatmak istedim. Veysel gibi âşık olmalı…

Yapım süreci nasıl ilerledi? Âşık Veysel gibi hem ulusal hem de evrensel kıymette bir sanatçının hayatını anlatmak için çıktığınız yolda beklediğiniz destekleri alabildiniz mi?

Kültür Bakanlığı’nın desteği ile film yapına başladık. Filmin dörtte biri bütçesini bakanlık vermişti. Bu nedenle çok zorlandık. Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı sayın Lütfü Savaş projeye sahip çıktı. Film ekibini Hatay’da misafir etti ve böylece filmi tamamlayabildik. Ülkemizde film yapmak çileli bir yolculuk… Hele nitelikli, sözü, hikâyesi olan bir sinema eseri yapma amacıyla yola çıktıysanız sabırlı ve kararlı olmak zorundasınız. Çekimleri Sivas’ta yapmak istedik ama ne yazık ki bütçemiz sınırlı olduğundan ve Sivas’ta umduğumuz desteği bulamadığımızdan orada başlayamadık. Bir kısmını Eskişehir’de yaptık. Yaklaşık üç yıldır bu filmi hayata geçirmek için çalışıyorum. Ben de Veysel gibi maddi manevi bedeller ödedim. “…derdimi dökersem derin dereye korkarım yar benden yoz olur gider” deyip bu bahsi kapatalım bence.

Aşık Veysel’i oynayacak kişiyi bulmanız zor oldu mu? Yalnızca oyunculuk değil iyi bir müzisyenlik de gerektiriyor çünkü…

Hem çok iyi bağlama sanatçısı hem de iyi bir oyuncu o yaş aralığında bulmak oldukça zordu. Bir yıldan fazla bir süre Veysel aradım. Ünlü ünsüz yaklaşık yüz oyuncuyla görüştüm ve deneme çekimleri yaptım. Âşık Veysel’i canlandıracak kişi onun kültürünü de taşıyacak bir kişi olmalı, saz ustalığıyla tavrıyla ikna edici olmalı diye düşünüyordum. Kalan Müzik’ten Nilüfer Saltık’in önerisiyle Emirhan Kartal ile tanıştım. Oynama isteği ve kararlılığı beni etkiledi. Altı ay seni oyuncu koçuyla çalıştıracağım sonunda olup olmayacağına karar vereceğim dedim, kabul etti. Oyuncu koçu ve oyunculuk hocası Hasan Şahintürk altı ay çalıştırdı. Emirhan bu sürede defalarca görme engellilerle de çalıştı, onlarla zaman geçirdi. Sonunda rolü kaptı. Oyuncu olmayan birisiyle çalışmak büyük riskti ama bu riski göze aldık. Ben sonuçtan memnunum. Emirhan rolün hakkını verdi.

Filmi yapmanızın temel amacının Veysel’i değil Aşık’ı anlatmak olduğunu söylüyorsunuz…

Evet çünkü film bir Âşık Veysel biyografisi değil, daha çok kurmaca bir aşk hikayesi… Senarist olarak doğu edebiyatında çokça işlenen “Leyla’yı ararken Mevla’yı bulmak” şeklinde özetlenen temada bir film yapmaya Veysel hikâyesini bilmeden önce de karar vermiştim. Veysel de benzer temayı görünce onun üzerinden anlatmaya karar verdim. Veysel in sazından ziyade sözüyle ilgiliydim.

Âşıklık bana kalırsa, kültürümüzün çok önemli bir parçası ve yeni nesle de mutlaka anlatılması gereken bir yaşam felsefesi… Siz Aşıklığı nasıl tanımlıyorsunuz?

Evet âşıklık gelenek içinde bir yaşam felsefesi. Yaşamın kendisine aşkla bakmayı öneriyor. Aşık talep halinde olan arayan peşine pervane olan, kendinden vazgeçebilen, kendini egosunu maşuk için yakabilen, ötekinde kendini arayan kişi… Vuslat da bile hasret kalan hiç kavuşamayan kişi… Başka bir varoluş biçimi… Kapitalist toplumda, ilişkileri de tüketen bir toplumda âşık kişiyi anlamak öyle bir varoluş oluşturmak nerdeyse imkânsız. Ama öykünebilir, imrenebiliriz.

 

Kötülüğün, kabalığın bu denli zirve yaptığı günümüzde, filminizdeki naif anlatım dilini çok kıymetli buldum. Siz hangi sözcük ile ifade edersiniz?

Naiflik doğru tespit… Ben naif biri olmaya öykünüyorum “kavgaya değil muhabbete geldik” diyor Mevlana. Tevazu, naiflik gibi tavırlar değerlerimizdi şimdi eziklik diye aşağılanıyor. Ya da bu tavırları kazanmak için çeşitli atölyelere katılarak gurularından parayla satın alıyoruz. Anlaşılır değil. Belki benim Âşık bir ağıttır geçmiş bir kültüre bilmiyorum. Rekabet insan ruhunu kirleten bir şey ama çocuklara sürekli rekabet aşılanıyor.

 

Filmde seçtiğiniz Bektaşi Fıkraları’da çok anlamlı bana kalırsa… Mesela şu meşhur üzümlerin sirke mi yoksa şarap mı olacağı ile ilgili olan…

Fıkra da türküler gibi sözlü kültür ürünü. Veysel’i mayalayan sosyal atmosferin sahnesidir o sahne. Evde ocak başında ailecek çalınıp söylenir gülüp eğlenilirdi. Fıkralar, masallar ve maniler anlatılırdı. Veysel’in babası saza söze meraklı bir adamdı. Veysel bir Alevi Bektaşi’dir. Bu nedenle hep muhalif olmuşlardır. O fıkra da siyasi otoriteyi tiye alan bir Bektaşi fıkrasıdır.

Filmi yapmaktaki en büyük motivasyonunuz neydi?

Benim sinemacı olarak meramım şu? Âşıklık güzel ve değerli bir yaşam biçimiydi. Yaşatamıyorsak bile unutmayalım öykünelim, imrenelim. Âşık olduğumuz kişiye sahip olmaya, ona hükmetmeye çalışmayalım. Anadolu’da dünyaya örnek olacak modern bir aşk hikâyesi yaşandı. “Ya benimsin ya toprağınsın” bu toprakları ve bizi kirleten bir fikir. Oysa Veysel’i hatırlamalıyız.

Filminiz kaç kopya ve hangi şehirlerde vizyonda olacak? Okullarda öğrencilere ya da farklı topluluklara özel gösterimler yapmayı düşünüyor musunuz?

Bildiğim kadarıyla yaklaşık 40 kopya ile bütün Türkiye’de vizyona gireceğiz. Sesli betimleme uygulamasıyla görme engellilere de filmimiz ulaşacak. Tabii filmimizin bütün ortaöğretim düzeyindeki gençlerimize ulaşmasını çok isterim. Asıl onların Âşık’ı tanıması daha önemli. Özel gösterim talebi olursa koşarak giderim. Mutlu olurum.

Ülkemiz biyografik hikayeler için bir cennet ama bu konuda sinemamızın çok eksik kaldığını düşünüyorum. Bundan sonra bu tarz hikayeler çekmeye devam edecek misiniz?

Eleştiri, özeleştiri, yüzleşme değerlerinin güçlü olmadığı toplumlardan biyografi hikayesi çıkması zor oluyor. Topluma mâl olmuş kişiler de olsalar birilerinin ailesi mahremi sayılıyor. Benim dedemi, atamı böyle anlatamazsınız denildiğinde sorun oluyor. Yine herkesin gönlünde yeri olan bir kişiyi anlatmak riskli kimseyi memnun edemezsin. Ayrıca telif vs bağlayıcı yanları var. Sabırlı kararlı olmak lazım ama sinemacılar da birçok engeli aşmaya çalışırken bir de bu engellerle uğraşmaktan kaçınıyor. Benim şuan için hazır başka bir biyografi projem yok.

Gizem Ertürk
Gizem, 2007 yılında Trakya Üniversitesi Radyo – Televizyon Yayıncılığı Bölümü’nden mezun oldu. Okuldan hemen sonra, bir yıl Mirror isimli bir kültür sanat dergisinde editörlük yaptı. 2009 yılının başında Kanaltürk’te metin yazarlığı yapmaya başladı. 2010 başında ise Kanaltürk’te Klak isimli bir sinema programı hazırlamaya başladı, metin yazarlığını da sürdürüyor. 2008 yılından beri de sadibey.com’da yazılar yazıyor, röportajlar yapıyor ve bundan büyük keyif alıyor.

1 COMMENT

  1. Sn Bilal Babaoğlu BEYEFENDI ; 30 ocaktan itibaren Turkiye’nin dört bir yaninda vizyona girecek olan “AŞIK” AŞIĶ VEYSEL’İN HAYATINI GÜNÜMÜZDEN YARINLARA TASIYACAK OLAN ve ÖZELLIKLE BIR ARAYIS ICINDE OLAN GENCLERE “Iyiye,guzele ,dogruya dogru yol almanin erdemini şuurunu uyandıracağını da düşünmekte ve de inanmaktayim” BU EMEGINIZ ICIN SONSUZ TESEKKURLER…
    SIZE BASARILAR DILIYORUM…

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.