En sevdiğim filmlerden biri Ayşe teyzenin huzuruna çıkıyor… “Terminal”. Adından anlaşılamayacak duygusallıkta olan bu filmi Ayşe teyzeyi de önce pek heyecanlandırmıyor.

A: Aman Beril sıkıcı olmasın. Hava soğuk, kış geldi artık bir de sen karartma içimi.

B: Yok yok merak etme içini ısıtacak eminim..

Son derece kalabalık ve büyük bir havaalanı tabi ki New york! Herkes telaşlı, tetikte ve koşuşturuyor. Bizim kahramanımız biricik Tom Hanks hariç! Bay Navorski küçük valizi, elinde eski bir teneke kutu keyifli bakıyor. Pasaport kontrolünde öğreniyor ki, ülkesinde yaşanan darbe olayından dolayı vizesinin ve pasaportunun bir geçerliliği yok hatta ülkesinin geçerliliği yok. Ne ülkesine yani Krakozya Cumhuriyetine (hayali bir ülke tabi ki) dönebiliyor ne de Amerikaya girebiliyor. New York terminali kalabileceği tek yer. Navorski olmayan inglizcesiyle ülkesinde neler olduğunu anlamaya çalışırken, havaalanı müdürü ise onu başından atmaya çalışıyor. Kapıdan çıkmasını istiyor, çünkü kapıdan geçtiği anda New York polisinin yetki alanında olacak, en kısa zamanda da izinsiz giriş suçuyla kendini hapiste bulacak, böylece havaalanı bir olaydan daha kurtulmuş olacak.

A: Küçük bir ülke galiba, Türkiye gibi. Bir İngiliz olsa işler böyle olmazdı tabi. Ülkesi dünyada ne kadar küçükse o da havaalanında o kadar küçük kaldı. Kimse yardım etmiyor ki adama, İngilizce bile konuşamıyor cık cık cık. Amerika bizden de beter vallahi.

Hüzünlü hüzünlü devam ediyoruz izlemeye. Navorski hayattan kalmanın bir yolunu buluyor, kendine yatak yapıyor, taşıma arabalarını toplayarak para bile kazanmaya başlıyor, hatta bunlarda yetmezmiş gibi aşık bile oluyor. Hayatta olan her şeyi terminalde buluyor Navorski.

Arkadaşları da oluyor, aslında bütün terminal onu bağrına basıyor, bir kişi hariç! Terminalin müdürü! Navorski ülkesindeki durumdan korktuğunu kabul ederse onu Amerikaya sokabileceğini söylüyor tabi ki tek derdi ondan kurtulmak.

A: bu adamda korkacak göz var mı hiç! Bana da sorsalar ülkende durumlar karışık kaçar mısın, gider misin diye ben de giderim derim. Bak ne diyor. “orası vatan, vatandan korkulmaz”. Şimdi öyle mi, herkes kaçar vallahi arkasına bile bakmadan.

Bazen Ayşe teyzenin haklı olması çok sinirimi bozuyor işte bu da o zamanlardan biri. Çok değil birkaç ay önce benzer olan aslında olmayan ne olduğunu anlayamadığımız şeyler bizim ülkemizde de yaşandı ve evet bir çok insan kaçmak istedi. Haklılık ya da haksızlık tartışılabilir ama yaşanan buydu. Yani Ayşe teyze yine haklıydı.

Filmimizin en güzel tarafı 4 duvar bir alanda gerçek dünyayı hiç aratmaması. Aşk, kıskançlık, ego, para, güç her şey var. Navorski’nin aşık olduğu bayan bile evli bir adama aşık. Her şey çok gerçek.

A: bir avuç insanı nereye koyarsan koy iyisiyle kötüsüyle her duyguyu yaşatırlar maşallah. Aman be Beril ne önemi var ülkenin, ne önemi var nerede olduğunun al işte hepsi insan, hepsi mutluluk peşinde, hepsi mutlu olanları kıskanmakla meşgul. Aman diyim Beril bak kızım sakın ola kimsenin mutluluğunu kıskanma, feyz al feyz. Ah ah…

B: elimden geleni yapıyorum ama beceremediğim zamanlarda olmuyor değil.

A: insanız evladım insan o kadar olur. Sen niyetinden sapma yeter. Bak kadıncağız evli adamın peşinde, diğer tarafta bizim saf iyi niyetli adam ona aşık ama umuru mu sanki. Aşık olduğu adamın karısının mutluluğunu kıskandığı için tek amacı o mutluluğu elde etmek olmuş, kendi mutluluğu değil ha yanlış anlama kadının mutluluğuna göz dikmiş. Ee sorarım size Beril hanım bu kafayla nasıl mutlu olur insan?

Bunu yanıtlamak zorunda mıyım? Biraz çalışıp gelsem. Bir minik araştırma falan hazırlar mail atarım haftaya! Yavaş gel Ayşe teyzem yavaş! Bunlar içime tabi, dışarı şöyle çıkıyor.

B: olamaz bence yani mutlu olamaz aslında insan da olamaz yani olur da eksik olur. Bak bizim adam o yüzden tam yani Navorski tam çünkü insanların mutluluğunu kıskanmıyor hatta ortak! Kendi hayalleri var, kendi güzel dünyası…

A: aynen öyle! Hep derim kızım bilirsin, hayal kurmayan insan çürümüş çiçek gibidir yanında ki diğer çiçekleri de çürütmek için yaşar. Hayal güzeldir, hayal umuttur güzel kızım.

Uzaklara bakıyor Ayşe teyze kendi gençliğiyle konuşur gibi, umutlu, hüzünlü…

Paralelinde Navorski de hüzünlü. Hiçbir yer onu işe almıyor müdür sağ olsun yine kendini terminalin kullanılmayan alanlarında yamalı dökülmüş duvarlar arasında buluyor ve başlıyor duvarları yenilemeye uyumadan, bütün kötülükleri ruhundan temizler gibi yeniliyor duvarı. Navorski’nin gizli yeteneği çıkıyor karşımıza. O bir duvar ustasından çok sanatçı! Bu yeteneği keşfediliyor ve hemen bir işe alınıyor. Müdür çıldırıyor tabi ama yapacak bir şey yok adam yetenekli. Navorski terminalde herkesin kahramanı olur, herkese yardım eder, aşıkları buluşturur.

A: bak ne de güzel yayıyor güzelliğini. İyi insan bir yere dokundu mu orada iyilik yeşerir. A canım benim yüzünden belli zaten.

Tom Hanks’e diyor Ayşe teyzem bunlarıJ öyle herkesi sevmez bildiğiniz gibi. Harika bir yetenek örneği zaten kendisi. İlk izlediğimde de hayranlığımı gizleyememiştim. İngilice bilmeyen bir adamı oynamak bir Amerikali için eminim çok zordur ama ne de güzel hakkını vermiş. Herkes Navorski’nin New york’ a neden gitmek istediğini anlamaya çalışır ayrıca yanından hiç ayırmadığı metal kutusu da müdürün oldukça ilgisini çekmektedir. Bu gizemi çözecektir. Çözerde! Kutunun içinden jazz sanatçılarının imzaladığı minik kağıtlar çıkar ve anlarız ki Navorski eksik kalan son sanatçının imzasını alabilmek için New York’a gitmek istiyordur. Babasına sözü vardır ve babasını kaybetmiş olsa da bu sözü yerine getirecektir.

A: Jazz mı? Pek anlamam ama babası için yapacaksa yapsın tabi yani ne bileyim çok mu lazım bir imza pek anlayamadım.

İşte film tam olarak burada Ayşe teyzeyi hayal kırıklığına uğrattı. Oldu mu şimdi bu? Jazz da nereden çıktı, biz iyiydik duvarlar, aşklar falanJ

Beklenen an gelir ve Krakozya Cumhuriyetinde barış haberi ilan edilir. Terminalde harika bir kutlama görürüz herkes Navorski için en az onun kadar mutludur.

B: bak Ayşe teyze Navorski onlar için her fırsatta güzel şeyler yaptı diye herkes de onun için seviniyor ya karma işte.

A: hah vallahi öyle. Karma neymiş ki?

B: ne ekersen onu biçersin de diyebiliriz.

A: öyle de o zaman ne diye dolandırdın!

Bu gelgitler beni öldürecek birgünJ hemen konuyu değiştirmeli.

B: her şey iyi hoşta kadın yine eski evli sevgilisine döndü, gitmedi Navorski ile onu napıcaz?

A: e belliydi öyle olacağı. İki sevgilinin ya ikisi de mutlu olacak ya da ikisi birden mutsuz. Şimdi bizim adam bu kadar mutluyken bu mutsuz kadın hiç yanaşır mı ona anca imrenir, bir gün onun kadar mutlu olabilecek mi onu düşünür ve kendi gibi mutsuz sevgilisine döner.

Bütün ilişkilerim bir bir gözümün önünden geçiyordu… kim mutluydu? Kim mutsuzdu? Ben ne kadar mutluydum? Şimdi ne kadar mutluyum? Hayallerim nerede? Kafamda deli sorular…

Navorski ise her şeye rağmen hayallerinin peşinde gitti ve o son imzayı kaptı! Artık rahat rahat dönebilir vatanına.

A: teşekkür ederim Berilciğim bu güzel film için, hep bunlardan getir.

Hep bunlardan???

B: tabi tabi getiririm getirmesine de Ayşe teyze sana bir şey sorabilir miyim? İnsan mutlu olup olmadığını nasıl anlar?

A: ne bileyim canım ben herkesin mutluğu kendine. Hayallerini her gün hatırlıyor mu, yenilerini kuruyor mu? Kendi ile göz göze gelince gülümsüyor mu? Kahkaları bonkör mü? Herhalde bu sorularla anlar.

B: her gün kendine bu soruları düzenli olarak sorup, dürüstçe cevaplayan insan sanki mutsuz bile olsa mutlu olmaya yaklaşıyor gibi geldi bana. Aman Ayşe teyze yine kafamı karıştırdın.

A: bırak karışsın korkma bu kadar karışıklıktan, kafan karıştıkça renklenirsin belki kıh kıh kıh…

Ah Ayşe teyzem ah kesin hayatlarının birinde filozof ya da derviş falandın senJ

Ayşe teyze sen ve güzel kalbin her filmimde varsın!!!!

 

 

 

 

Beril Ateşoğlu
1987 Ankara doğumlu. Odtü kolejinde liseyi, Başkent üniversitesi iletişim fakültesinde burslu olarak lisansını tamamladı. 2008 yilinda kamera arkasında reji departmanında çalışmaya başladı. 10 senedir bir çok sinema filminde yardımcı yönetmenlik yaptı. En son yardımcı yönetmenliğini yaptığı sinema filmi "Kelebekler". 2015 den beri Cinedergide "Ayşe Teyze" köşesini yazıyor. Kendisinden 3. Tekil şahış gibi bahsettiği bu biyografisini yazarken çok eğlendi. Yazı yazmayı çok sever. 2 büyük hayali istediği filmi çekebilmek ve bugüne yazdığı şeyleri derleyip okunabilir hale getirmektir. Ailesine düşkündür. Hindistan en sevdiği ve en çok vakit geçirdiği yabancı ülkedir. İyi kızdır, komiktir, balık etlidir.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.