Metehan Şereflioğlu, 2016 senesine damgasını vuran genç bir kısa filmci arkadaşımız. Çektiği “7 Santimetre” ile bir çok festivalden ödülle döndü. Son olarak da Adana ve Antalya’dan en iyi kısa film ödülleriyle döndü. Bu sayıda sorularımı Metehan’a yönelttim…
Öncelikle biraz kendinden bahseder misin?
1991 İstanbul doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi – Film Tasarım bölümü öğrencisiyim. Bugüne kadar birçok dizide reji asistanlığı yaptım. Çektiğim dört kısa filmim var.
Senin için kısa filmin tanımı nedir?
Sert bir tokat!
Kısa filmi bir araç olarak mı görüyorsun? Yoksa söz gelişi bir 10 yıl sonra da, kısa filmler, belgeseller çekeceğim diyor musun?
Araçtan kastın, uzun metraja giden bir basamaksa öyle düşünmüyorum. İkisi de çok ayrı bir yerde duruyor. Tabii ki de uzun metraj çekmek istiyorum ama kısa filme ara vermeye de hiç niyetim yok. 4 senede 4 kısa film çektim. Yeni kısanın çekimleri 2017 Şubat ayında başlayacak.
“7 Santimetre”den ve onu çekme nedenlerinden bahseder misin?
7 Santimetre, Türkiye’nin geleneksel ahlak yapısını eleştiren bir film… Lise yıllarımda muhafazakar bir semtteydim. Büyüdükçe ve yıllar geçtikçe yaşadığın toplumun zihniyetini daha iyi kavrayabiliyorsun. Beni rahatsız eden bir şeyler vardı ve sabırsızca bunu filmle anlatmak istedim. Eğer bu filmi çekmeseydim kendi içimde çelişecektim.
Sence hızla gelişen teknolojinin, kısa filme ne gibi katkıları olabilir? Neler götürür?
Teknolojinin hızla gelişimi, eskiye göre pahalı olanı ucuz ve ulaşılabilir yaptı. Kısa filmin teknik ve görsel gücüne katkısı büyük ama bu tehlikeli bir çizgi çünkü içi boş güzel görüntülerin hiçbir anlamı yok. Teknolojiyi iyi kullanırsan hikayene muazzam bir güç katar ama iyi bir senaryon olmadan film çekmeye kalkışırsan teknoloji seni kurtaramaz. Her ne kadar bu tarz filmlerin sayısı artmış olsa da teknolojiyle paralel olarak iyi filmlerin de sayısı arttı. Çok güzel kısa filmler çekiliyor. Ben teknolojinin bu gelişiminden memnunum.
Örnek aldığın, sinemasını sevdiğin, yerli ve yabancı yönetmenler kimler? Hangi oyuncularla çalışmak isterdin?
Aklıma ilk gelenler, Türkiye’den Reha Erdem sineması benim için ayrı bir yer taşır. Emin Alper ve Tolga Karaçelik sineması da ilgimi çekiyor. Yabancı olarak Ingmar Bergman, Dardenne Brothers, Sofia Coppola, Coen Brothers ve Alejandro Gonzalez Innaritu’nun sinemasını severim. Aynı jenerasyon olduğum için Xavier Dolan sinemasını da hayranlık ve ilgiyle takip ediyorum. Özel olarak çalışmak istediğim bir oyuncu yok.
Türkiye’deki film festivalleri ve kısa filmcilere yaklaşımları konusunda neler söylemek istersin?
Birkaç festival dışında hayal kırıklığı… Her şeyden önce kısa metraj film çeken yönetmenle uzun metraj film çeken yönetmen arasında nasıl farklı bir değer yargısı olabilir? Festivalde filmi yarışan ve gösterilen her yönetmen sanatçıdır. Fakat bunu çoğu festivalde göremiyoruz. Konaklamasından, gösterimine, gösterim salonundan, seyircisine kadar bariz bir ayrımcılık var. Bütün kısacılara sorun. Hangisi çıkıp bütün festivallerin bize yaklaşımı harika diyecek? Artık bu ülkede kısa filme değer verilmeli.
Son olarak gelecek planlarından bahsedelim… Yeni projelerin neler?
Büyük bir aksilik olmazsa, 2017 Şubat’ında yeni kısa filmimin çekimlerine başlayacağım. Filmi bitirdikten sonra ilk uzun metraj için çalışmalara başlayacağız