Türk askerinin macerasını anlatan devam filmi Dağ 2, entelektüel sınıfın aforoz ettiği asker filmlerinin özlediğimiz bir örneği…

Nefes filmi vizyona girdiğinde sinema otoritelerinin garip tepkisini gözlemlemiştim. Sadece Türk askerini anlattığı için bu filmi yazmama, fikir öne sürmeme adına filme gitmeyen sinema eleştirmenleri bilirim. Halbuki Nefes savaş filmi olarak Türk sinemasının en iyi örneğiydi. Daha sonra Alper Çağlar’ın Dağ filmi geldi. Nefes ile Dağ arasındaki en büyük fark Dağ filminin kendini daha net konumlamasıydı. Saf bir kahramanlık öyküsü anlatılıyordu Dağ filminde. Tabii bizim kimliksiz entelektüellerimiz bu filmi hiç görmediler. Bütün bu görmeme inadına rağmen sadece 144 kopya ile 300 bin izleyiciyi geçti film. Bu demektir ki kimliksiz entelektüellerin borusu kendi çevrelerinde ötüyor. Halk eğer iyi birşey verirseniz onu tercih ediyor. Bizim izleyicimizin problemi ise önüne sürülen kalitesiz gişe filmleri. Bu kadar kalitesiz film öne sürerseniz insanlarda onların içinden tercih yapar. Sanat filmleri üretiyorsunuz ama bunların tüketimi zor. Peki acaba hiç biriniz kaliteli gişe filmi üretme derdine düştünüz mü? Kaliteli gişe filmi çektiniz de insanlar buna gitmeyip sulu zırtlak komedi filmlerine mi gitti? Hayır, yokluktan Türk izleyicisi kötü filmlere mahkum oldu. Ve bunun en büyük sorumlusu çıkarcı yapımcılar ile genel izleyiciden kopuk olmayı bir özellik olarak gören sinema entellektüelleri. Dağ filmi bu yüzden benim için önemliydi. Ayrıca Türk milletinin asker sevgisini anlamayan, bunu faşistlikle özdeşleştiren kimliksizlere de bir cevaptı. İşte Dağ 2 filmini bu düşüncelerle seyretmeye gittim. Alper Çağlar yine söylemek istediğini cesaretle söyleyen, kendi politik önermelerini “Beni yanlış anlarlar” korkusuyla geriye atmayan bir film yapmış. Irak’ta kaçırılan bir kadın gazeteciyi kurtarmakla görevli sekiz bordo berelinin hikayesini anlatmış. Herşeyden önce filmin tam anlamıyla Hollywood tarzı bir dili var. Yıllardır Rambo’ya, Chuck Norris’in filmlerine veya son yıllarda The Expendables serisine alkış tutanların beğenmesi gereken bir yapım. Ama demin söylediğim sebepten ötürü iki yüzlü bir değerlendirmeye tutuluyor Dağ 2. Neyse biz gelelim filmin Hollywood tarzı diline ve oyuncularının performansına. Herşeyden önce Türkiye’de örneği çok olmayan böyle bir filmde karikatürize kalmayan oyuncuları kutluyorum. Özellikle Yarbay Dilaver rolünde Murat Serezli, Bekir Çavuşu büyük bir maharetle canlandıran Ufuk Bayraktar ve Teğmen Oğuz’u oynayan Çağlar Ertuğrul başarılılar. Kadın gazeteci Ceyda rolünde Ahu Türkpençe ise sırıtmıyor ve erkek filmine başarılı bir kadınsı dokunuşta bulunuyor. Filmin en büyük eksiği ise yönetmen Çağlar’ın filmin kurgusunu yaparken elini sıkı tutması. 120 dakikalik film biraz daha kısaltılıp aksiyonun aforizmalar arasında etkisinin azalmasını engelleyebilirdi. Halbuki çatışma sahneleri başarılı. Hele Türk filmleri içinde bir değerlendirmeye tutarsak en iyilerinden denilebilir. Bunun en büyük sebebi de bence filmin ordunun envanterinde bulunan gerçek silahlarla çekilmiş olmas. Çekimlerde oyuncular kadar kullanılan silahların da önemli bir yeri var. Gelelim demin bahsettiğimiz yönetmenin cesaretli politik göndermelerine, herşeyden önce beyazperdede Türkmenlerin bizim için ve bizim onlar için ne ifade ettiğimizi anlatan Dağ 2 dışında bir film bulunmamakta. Cumhuriyet döneminde Milli Misak dışında kalan soydaşlarımıza bu kadar sorumlulk alan bir bakış açısı da görmedik diğer filmlerde. Dağ 2 bunu sözünü sakınmadan yapıyor. Osmanlıda Irak’ta yaşayan Türklerin Iraklı Türk olarak tanımlandığını, daha sonra Türkmen denilerek sanki bu ülkenin sorumluluğunun dışında bırakıldığını birkaç yerde gözümüze sokuyor yönetmen. Temelinde bir aksiyon, savaş, asker filmi olsa da Dağ 2 için asla savaşı yücelten bir film diyemeyiz. Savaşı yüceltmeyen ama bizim için hergün can veren askerlerimize bir saygı duruşu Dağ 2. Böyle olunca da bu filmi seyretmeye sizi çağırmak bizim görevimiz oluyor tabii.

 

FİLMİN KÜNYESİ
Yönetmen: Alper Çağlar
Senarist: Alper Çağlar
Oyuncular: Çağlar Ertuğrul, Murat Serezli, Ufuk Bayraktar, Ahu Türkpençe

Yapım: 2016, Türkiye, 120 Dak.

 

Serdar Akbıyık
1967 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Antropoloji Bölümü'nü bitirdi. Erol Simavi Vakfı Gazetecilik Bursu'nu kazanıp iki yıllık eğitimden sonra Hürriyet Gazetesi'nde istihbarat muhabiri olarak mesleğe başladı. 1992 yılında Hürriyet Yazıişleri'ne geçti. 1993'te Spor Gazetesi'ni kuran grupta yer aldı. 1996'da Hürriyet Yazıişleri'ne döndü. 1999'da Star Gazetesi kuruluşunda bulunmak için Hürriyet'ten ayrıldı. 2000-2001 yıllarında Almanya'da Star Gazetesi'ni çıkaran grupta Yazıişleri Müdürlüğü yaptı. 2002'de Türkiye'ye dönüp Star Grubu'na bağlı olan ve yeniden yayımlanan Hayat Dergisi'nde görev aldı. Hayat Dergisi'nde ve Star Gazetesi'nde sinema eleştirmenliği yaptı. 2004 yılında Star Gazetesi Yazıişleri Koordinatörlüğü görevine getirildi. Halen Star Gazetesi İnternet Yayın Müdürlüğü ve sinema eleştirmenliğini sürdürmektedir. Star Gazetesi, Kral Müzik Dergisi ve internette çıkardığı Cinedergi'de sinema yazıları yayımlanmaktadır. 2007 yılında "Türk Sineması'nı Yönetenler" adlı yönetmenlerle yaptığı röportajları kapsayan bir kitap çıkardı.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.