Yeşim Ustaoğlu imzalıTereddüt’ü izledikten sonra ülkenin gdişatından dolayı olsa gerek bayağı cesur buldum.İki farklı sosyal sınıftan kadının birbirinin içine geçmiş dertlerinin çözümünde el ele verişi iyi hissettirdi diyeyim ya da. Şehnaz ve Elmas’ın hayatlarının ortasına yumuşak iniş bir paraşütle düşüverdik hepimiz. Antalya’da ilk gösteriminde izlerken, Şehnaz ve Elmas arasında geçen en zorlu sahne yani seans sahnesinde hepimiz bir garip olduk. Deneysel, zorlayıcı, yeni, bir anlamda saçma ve etkili bir sahneyle bir kadının diğerine basamak olmasını izledik! Başka bir yanından bakarsak güzel bir dayanışma filmi bu!
Filmde şöyle bir durum da var. Şehnaz’ın başlangıç hikayesi çok net değil. Elmas’ın ki daha net. Şehnaz’ın kasabada doktorluk yapması, hafta sonları evine ve kocasına kavuşması yavaş bir anlatımla bize sunuluyor. O yüzden kocasıyla sekse dayalı bir ilişkinin kodlarını kurmak da zorlanıyoruz ilkin. Bir de Şehnaz’ın kırılma noktalarını çok belirgin çizmemiş Ustaoğlu. Yani baktığımızda kocasıyla yolunda gitmeyen değil, saklanmış, gizlenmiş ama en ufak bir fiskede harekete geçen korkular ve sorunlar üzerinden anlatmayı yeğlemiş. Cem ve Şehnaz arasındaki kopukluk / yapaylık birçok modern ilişkide es geçilen, bastırılan, içine akıtılan bir durum olarak yaşamanın vehametini güzel kuşatıyor. Elmas’ın durumu ise daha açık ve bildik. Çocuk yaşta yaptığı evliliğin yükü sırtında, kaynanasının bakımı ve sevmediği kocasıyla yaşamanın en yaşanır halini yaratmaya çalışsa da yapamıyor. Kocası bu arada Elmas’a iyi davranan ama geceleri sevişme hakkını zorla alan bir adam!
İki kadının hayatından kesitler, kesmeler, açmazlarla devam eden film feminist bir söylemle ik kadını brbirinin tesellisi yapıyor. Burada Sakarya’da geçen, sürekli rüzgarla, yağmur ve soğuk havayla sınanan filmin atmosferi de kadınların bu büyük patlamasına büyük dalgalarıyla katkıda bulunuyor. Hatta Şehnaz’ın iş arkadaşı doktorla sık sık deniz kenarına gidip doğanın büyük patlamasına tanıklık etmesi, kendi iç dünyasında bir karşı koyuş ivmesi yaratıyor. Yani iki kadın da doğanın ruhlarına kattığı başkaldırıya yenik düşüyor. Yani başkaldırıyor! Bu anlamda mekanın önemini de sorgulayan bir film.
Funda Eryiğit ve Ecem Uzun flmde farklılıklarını beden ve ruh olarak yansıtan iki kadın olarak finalde çok iyi bütünleşiyorlar. Funda Eryiğit cesur bir oyunculukla karşımıza çıkarken Ecem Uzun daha psikolojik bir açılımla daha deneysel takılıyor. Ama ikisi de çok iyi ve ikisi de ödüllük. Antalya Film Festivali ulusal jürisi filmi görmeyi istemedi ama Ecem Uzun’a kayıtsız kalamadı. Kayıtsız kalınacak bir film değil, Ustağlu’nun dayanışma ruhuna teşekkürler!
,