Küreselleşme soslu kapitalist sistemin mutlu son vaat eden söylemlerinin mutlaka üzerine yıkılacak kurbanlar yarattığını ispatlayan hayatlardan biri Nazir Khan’ın hikayesi! Sermayenin elinde kendine hizmet etmedikçe kıvranan, aslında kendisine hizmet etse de kullanma süresi bitince harcanan ve kıvranırken ses çıkartma özgürlüğü olmayan özgürlükler ülkesinde Müslüman bir gencin başına gelenler sanki Müslüman olduğu için baştan sona değişir. Aslında böylesi bir etnik göndermesi olmasaydı da dizi baştan sona oldukça başarılı olay örgüsü, derinlikli karakterleri, iç ve dış çatışmalarıyla kusursuz bir suç ve dram özellikleri taşır. Hatta kahramandan nasıl anti-kahraman yaratıldığını göstererek tersten yürüdüğü için çok ilginç tespitlerle doludur. Ancak Pakistanlı bir ailenin Müslüman oğlu bir olaya karışırsa suç mahalli kendisi oluverir anında! Çünkü yasalar elbette tıkır tıkır hiç aksamadan çalışıyorken kahramanlar kadar günah keçilerine duyulan ihtiyaç da büyüktür. Elbette henüz birinci sezonu biten bir dizide katilin kim olduğu belli değilken Nazir Khan’ı aklamakta adil olmayacaktır ancak kimlik siyasetinin evrensel değerleri, batılı olmayana karşı stratejik savaş tekniklerine çevirmesi de üzücü ve gerçektir The Night Of’ta.

Katılmayı planladığı bir partiye gidebilmek için babasının arabasını izinsiz alan Nazir’in karşısına çok güzel bir genç kız çıkar ve genç kız Nazir’in arayıp da bulamadığı geceyi kendisi teklif eder. Nazir elbette kızın evine koşa coşa gider ve gör başına neler gelir! Nazir bir anda karakola düşer, kimlik ve aidiyet inşa süreci de mecburen adım adım yeniden başlar. Çünkü doğma büyüme New York’lu olması Naz’ın yeterince Amerikalı olduğu anlamına gelmez. İçerideki (New York) gerilimin aşılabilmesi ve ortadaki kanın temizlenmesi için kendinden görünen ‘yabancı’ (sözde New Yorklu) akla/n/ma ihtiyacı açısından kusursuz bir temas bölgesi oluşturur. Melez bir suçlu, yıkıcı ve dönüştürücü bir arınmaya mükemmelen hizmet eder. Sonuçta Naz biraz New York’lu bir genç olarak müphemdir ve Bhabha’nın ifadesiyle varlığıyla üçüncü mekanı, ara bölgeyi, temas bölgesini oluşturarak muhtemel yorumların, olası felaketlerin üretim merkezi için gayet uygundur. Kısacası ondan beklenir, ona yakışır, cuk oturur! Öyle ki sonunda Nazir’den bekleneni kendisi ifşa etmeye başlar.

Herhangi düzgün bir gencin başına gelebilecek tüm talihsiz felaketler zincirine Naz bi-zatihi kimliği nedeniyle doğal olarak kurban edilirken sistem özgürlük, barış, doğruluk, şeffaflık ve sorumluluk değerleriyle ailesini de ortak iyinin inşasında suçlu ilan edecektir elbette! Böylece gerçek suçluyla ve büyük ihtimalle kendisiyle çelişme, yüzleşme ve hesaplaşma zorunluluğu ortadan kalkacaktır. En azından ertelenecektir. Adalet, gerçekten kaçılarak sağlanacaktır. Polisiye olduğu kadar bir mahkeme salonu filmine de dönüşen anlatı da Nazir’in avukatının sık sık gerçeğin bir işe yaramayacağını hatırlatması çarpıcıdır. Tüm kanıtların (kan tahlilleri, tükürük ve sperm örnekleri) gerçeği karartmak için delil olması ise genel olarak hukuk sisteminin kimin için çalıştığını tartışmaya açar. Nazir dışındaki olası diğer suçluların iki Afro-Amerikan olması ise delil toplamanın bakış açısına ve algıda seçiciliğe göre nasıl çalıştığının adeta ispatı gibi sırıtır. Zaten ailenin ekonomik gücü olmadığı için avukat tutamaması ve isteyen avukatın kendi idealleri uğruna onları kullanması da durumun gayet açık özeti sayılabilir.

Ezcümle The Night Of haliyle mükemmel senaryo yapısı, işleyişi, eşsiz oyunculuklar şöleni ve sosyo-kültürel söylemiyle kült olma yolunda haklı bir nam salan bir dizi! Kısacası sezonun en en enlerinden önde geleni!

ŞENAY TANRIVERMİŞ

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.