B: Büyük Budapeşte oteli Ayşe teyze, ben çok severim bakalım beğenecek misin.
A: Belgeselse severim.
Belgesel??? Budapeşte otelini anlatan bir belgesel mi? Neden olmasın tabi ama değil maalesef. Hevesimi ilk andan kursağımda bıraktı.
B: Belgesel değil ama ben yine de seveceğini umuyorum.
A: Hımmm ütüyü kursam mı ben filmi izlerken?
Tabi ya istersen banyo yap Ayşe teyze Nasıl olsa bu belgesel değil zavallı bir film. Zaten Wes Anderson ev işleri ile iyi gider diye pazarladı bu filmi.
B: Şöyle yapalım sen otur ben bir çay koyayım.
Bu fikri hoşuna gitmesede ütü yaptırmayacağımı anladı, pek sesini çıkarmadan izlemeye başladık.
A: Zubrowka nerede? Vallahi ilk defa duydum cahilliğime ver.
B: yok zaten öyle bir ülke kurgusal hayali yani.
Yerim ya Ayşe teyzeyi:)) itiraf edeyim ilk izlediğimde ben de bir düşündüm nerede burası diye ve tabii Google sağ olsun kurmaca olduğunu öğrendim ama ben Ayşe teyze kadar dürüst insanlara soramadım rezil olurum diye. Aramızdaki küçük farklardan biri.
A: ayyy bu benim oğlan, çok beğeniyorum ben bu çocuğu pek bir temiz yüzlü.
Jude Law dan bahsediliyor şu an hemen anlarım tam Ayşe teyzenin tipi. Jude Law sayesinde otelin hikayesini merak etmeye başladı Ayşe teyze, bir de üzerine Hama’mı andıran Arap banyosunu görünce gözleri açıldı. Sıfır Mustafa diye Türkçeleştirilmiş kahramanımızdan ben Zero olarak bahsedeceğim. Zero’nun yaşlı hali, onun gibi yaşlı görünen otelinde hikayesini anlatmaya başladı…
İyilerin gerçek iyi, kötülerinde gerçek kötü olduğu bir film bu sonuçta tam bir masal gibi. Bu filmin kıssadan hisse bölümünü hep düşünmüşümdür ve dürüst olmak gerekirse bir türlü de bulamadım Ayşe teyzeye izletmek istememin esas sebebi de bu. Filmimize Mösyö Gustave’ın girmesiyle ortalık şenlendi.
A:Kontes bildiğin aşık bu adama.
B: Aşk ne sence?
A: Görmüyor musun?
B: Neyi?
A: bu adam bu kadınları Nasıl aşık ediyor kendine anlatıyor işte. İhtiyaç diyor. Aşk ihtiyacın olanı bulmak değil mi? Kadınlarında genel ihtiyacı ilgi hele de belli bir yaştan sonra sadece ilgi! Bu otel niye böyle pembe?
B: Aşktandır belki?
Kadın çözüyor arkadaş, yapacak bir şey yok. Ben onca Zaman sanat yönetmeni tam bir harika diye izledim filmi Ayşe teyze renk analizi yapıyor, aşk analizi yapıyor… Sonradan sarı olması da bu sebepten o Zaman!! Ampuller yanıyor bende. Zero ile Gustave’ın arasındaki enteresan ilişkide gelişiyor bu sırada Kontes’in ölümüyle ilk seyahatlerine çıkıyorlar.
A: Bu adam tam bir sefa p..gi şampanyasız parfümsüz adım atmıyor. İşini iyi yapıyor ama hakkını yiyemem.
Trende Gustave’ın Zero’yu korumak için yumruk yediği sahneyi bir ayrı severim, sessizce izledi Ayşe teyze de yüzünde hoş bir tebessüm, bu dostluğu onayladı belliki. Yumruk seansı Kontes’in vasiyeti açıklanınca tekrar başladı Kontes’in oğlu Dimitri namı değer Adrian Brody Gustave’a bırakılan değerli tabloyu vermek istemiyor ve yumrusunda esirgemiyor bu sefer onu Zero koruyor o da yumruğunu esirgemiyor ve hayatımda duyduğum en güzel soyadına sahip olan insan giriyor devreye, Willem DAFOE!!!! Daefüü diye okunuyor olsa gerek ve hangi ismin arkasına gelirse gelsin bir hava katıyor.Kovalamacamız başlıyor!! Ayşe teyze soluksuz izliyor olanları ta ki!!
A: Tablo tablo dedikleri bu mu? Eli yamuk elma tutan velet mi? Parmakları sana benziyor bak!
B: biliyorum!
A: kıh kıh kıh!!!
Gustave’ın Kontes’in katili olması iddiası ile Gustave kendini hapiste buluyor. Bu sırada Mendl’s ın güzel kızı giriyor.
A: ayyy Beril bu filmde herşey bir acayip, pasta bile bir yampiri yumpiri. Kızın suratında ne var öyle?? Zero da bıyıklarını kalemle çiziyor iyi iyi güzel çift olur bunlardan. Kıh kıh kıh
Evet Wes Anderson ve sanat ekibi gerekli eleştirileri aldıysa filme devam edelim.
Hapis kısmında Ayşe teyze mutfağa gitti!
A: tamam işte kaçacak biliyorum, sen izle ben şu çayın suyunu koyup geliyorum.
Artık alıştım yadırgamıyorum neyse ütüden yırttık. Ayşe teyzenin de dediği gibi Gustave hapisten kaçıyor ve onun Zero karşılıyor .
A: Sıkıldım ben sonuna sarsana!
Yok artık! İlk defa böyle birşey söylüyor! Filmi durdurdum.
B: o kadar mı sevmedin filmi? Neden ya?
A: sonu belli, başı belli merak etmedim. Ne anlatıyor yani bunlar? İyiler var kötüler var sonunda iyiler kazanacak. Al ben sana söyleyeyim sen de boşuna izleme!
Ayşe teyzenin niye bu filmi sevmediğini anladım!!! Bir 5 dakika boş boş baktıktan sonra çözdüm. Bu filmde kimsenin bir hayali ya da bir tutkusu yok. Hayali olmayan insanlar Ayşe teyzeye hiç cazip gelmiyor. Dediği gibi bu film iyi ve kötünün görsel bir şöleni. Renkleri, kostümleri, karakterleri herşey kusursuz ama gerçekten bir ruhu yok. Keyifli bir seyirlik, hayatınızda birşey değiştirmeyen filmlerden yani. Her film hayatta birşeyler değiştirmeli mi? Tartışmasına girmeden bunun bir seçim olduğunu söyleyerek noktalayayım. Filmi kapattım!
B: haklısın Ayşe teyze bu filmde değişen dönüşen hiç birşey yok, otel hariç!
A: renkler falan güzel, oyuncuları da sevdim ama sonunu tahmin edebildiğim filmleri sevmiyorum ben hele bu film çok belli neler olacağı.
Bu filmi Ayşe teyze ile izleyene kadar çok sever hatta herkesede önerirdim. Bazen renkler, oyuncular, geçirilen keyifli zaman gözümü boyuyor demek ki. Her film birşey anlatmak zorunda mı? Bu soruya hala bir cevabım yok ama farkettim ki Büyük Budapeşte oteli bir çocuk filmi basitliğinde senaryosuyla bizim gözümüzü boyamayı başarmış. Ayşe teyze gözlerimi açtı. Yine de bu filmi ilk izlediğimde çok sevdim ve gayet keyif aldım, üzerine hiç düşünmemiştim. İlk defa bir filmi tamamlayamadık ve Ayşe teyze beğenmedi. Hayali olmayanları sevmiyoruz bir kez daha anlamış olduk:)) Ayşe teyze sevsen de sevmesen de her filmim de varsın!!!