En son Bir Hurdacının Hayatı filmiyle Oscar’a yaklaşan ve isminin sınırlarını kaldıran Danis Tanovic yeni filmi Death in Sarejevo /Saraybosna’da Ölüm bir tiyatro oyunundan uyarlama ve Avrupa’nın dünüyle bugünü arasındaki kan bağını sorguluyor. Bernard-Henri Levy’nin Hotel Europe adlı oyunundan uyarlanan film filmin karakterlerinden birinin de söylediği gibi 20.yüzyıl Avrupa tarihinin Saraybosn’da başlayıp bittiğini savunuyor. Zaten Tanovic de bu fikri savunduğu gibi diğer batı ülkelerine de bu konudaki teessüflerini yollamayı ihmal etmiyor filmde.
İstanbul Film Festivali’nde karşımıza çıkan film günümüzden neredeyse yüzyıl öncesine dayanan Saraybosna Suikastinin dehlizlerinde dolaşıyor. Aslında filmin anlatım tarzına girecek olursak takvimler 28 Haziran 2014’ü gösterirken ünlü Hotel Europe’da beden bulan film, farklı gerginliklerin arenası kıvamında her katında ayrı bir kaynama barındırıyor.
Tanovic’in hareketli ve reel kamerası bu anlamda seyirciyi tatmin eder bir anlatım sunuyor. Otelin çatı katında yaşanan Avusturya Macaristan veliahtı Franz Ferdinand’ı öldüren Gavrilo Princip’ın katil mi yoksa kahraman mı olduğu yönündeki program sert bir tartışmaya dönüşürken otelin içinde de çalışanlar paralarını alamadıkları için grev hazırlığı içindeler. Tabii objektife otel müdürünün şiddete varan gerginliği yansırken, bir yandan da otele konuşmacı olarak gelen misafir’in gizli kameradan yansıyan görüntüleri arasında katil ve kahraman kavramlarının altını iyice doldurmaya çalışıyoruz. Bu arada konuşmacı tiyatroda aynı rolle karşımıza çıkan kişi…
Filmde aktif olan resepsiyon görevlisi Lamija’nın adımlarının peşinde, annesi Hatice’nin ateşli grev sözcüsü dizeleri arasında aslında tarihin perdeleri teker teker aralanıyor ve yönetmen Tanovic insanlık tarihine değişmez bir göz atıyor. Yani tarih analizleri, kavramlara sıkışan masumiyet arayışları devam ederken bir yandan da tarih yeni vakalar üretmeye devam ediyor der gibi. Yani insanlık yarına hep sorgulanacak olaylar silsilesi fırlatıyor ve bunları adamakıllı tartışmak hiçbir zaman tam anlamıyla mümkün olmuyor demeye getiriyor.
Bir Hurdacının Hayatı’nda kapitalizmin çarkları arasında ezilen bir ailenin hayatını anlatan Danovic bu sefer işçi sınıfına dair güzel laflardan birini ediyor, sistemi tüm katmanlarıyla sorguluyor. Otelin katları arasında mekik dokuyan kamera bir yandan da çözümsüzlüğe işaret ediyor. Yani birbirini tekrarlayan olaylar silsilesi hep karşı tarafını yarattığı sürece çözüm uzak bir argüman gibi, çözümsüzlük ise daha bastırıcı bir kuvvet gibi duruyor. Yönetmen de bunu bakış açıları düzleminde gayet iyi resmediyor.
Hatta suikastlerin ne faydası oldu düzlemine bile iniyor Gavrilo Princip’in torunu. Yani adamakıllı gibi görünen tartışma ortamında bile faydanın f’si olmuyor. Herkesin gerekçesi gerçeğin bir kısmını yansıtabiliyor ancak! Bu anlamda üstten alta inen ve tarihe çözümsüzlükler saçan olayların etkisi altındayken yol almak mümkün olmuyor diyor Danovic ve sanki bütün Avrupayı hatta dünyayı zan altında bırakıyor.