“Eylül ayı korku sineması adına bir hayli şenlikli geçecek gibi görünüyor. Sekiz korku filminin gösterime gireceği ayın en çok dikkat çekeni ise bir devam filmi: Blair Witch. Aradan 17 sene geçtikten sonra Blair Cadısı, yeniden sinemalarımıza konuk oluyor.
Eylül ayında gösterime girecek korku filmlerine şöyle bir göz gezdirdiğimizde, korku severleri bir hayli şenlikli bir ayın beklediğini söyleyebiliriz. Aylık bilançoya baktığımızda, gösterime girecek toplam sekiz korku filminden beş tanesinin yerli yapım olduğunu görüyoruz: Siccin 3: Cürmü Aşk, Korku Komedi: Bana Normal Aktiviteler (adından da anlaşıldığı üzere komedi yanı ağır basan bir film olacak gibi), Azem 4: Alacakaranlık, Gece Seansı ve Lanet: Uyanış. Üçü de ABD yapımı olan yabancı korku filmleri ise Friend Request, Blair Witch ve The Girl with All the Gifts. Eylül’ün korku vizyonu adına öne çıkanları ise hiç şüphesiz ki Blair Witch ve Siccin 3.
Bir Kez Kandırdınız, Bir Daha Asla!
The Blair Witch Project, 1999 yılında tüm dünyayı resmen sallamıştı. Sinema dünyasının o güne kadar gördüğü en başarılı reklam kampanyalarından birine imza atan film, daha internet bugünkü kadar yaygın değilken, belki de ilk ‘viral’lerden birini gerçekleştirmişti. Seyircileri, bir şehir efsanesinin belgeselini çeken gençlerin çekimler sırasında kaybolduklarına, kayıtların bir şekilde ele geçirildiğine ve The Blair Witch Project’in aslında bu gerçek kayıtların kronolojik kurgusundan ibaret olduğuna inandırmayı başarmıştı. Sinema salonları önünde kuyruklar oluşturan binlerce insan, bir film izlemek için değil, gençlerin başına neler geldiğini öğrenmek için bekliyordu. Yapım şirketi, hazırladığı web sayfasında gençlerin çocukluk fotoğrafları, polis raporları, kayıp ilanları ya da bölgede oturanlarla yapılmış (ve gerçek bir haber kanalında yayınlanmış gibi duran) röportaj kayıtları gibi detaylarla olayın gerçek olduğunu yaymaya çalıştı. Daha ortada sosyal medya araçları yoktu ama fısıltı gazetesi de en az onun kadar etkiliydi ve bir anda bütün dünya Blair Cadısı’nı araştıran gençlerin başına neler geldiğini merak etmeye başladı. Sonuç mu; 60 bin dolar gibi çok düşük bir bütçeyle çekilen film, 140 milyonu Amerika’da, kalanı diğer ülkelerde olmak üzere toplam 250 milyon dolar hasılat elde etti.
Buluntu Film Furyası Başlıyor
Film sadece başarılı bir pazarlama operasyonundan ibaret değildi elbette. Orson Welles’in 1938 yılında radyodan okuduğu War of the Worlds ile dinleyicileri gerçekten bir uzaylı saldırısı ile karşı karşıya olduğumuza inandırması gibi olağandışı bir durum gerçekleşmişti, doğru. Fakat bir de başımıza sonradan ‘found footage’ (buluntu film) olarak isimlendirilen bir alt tür belasını sardı ki sormayın gitsin.
Bugün artık yeterince örneğe ev sahipliği yapan ve herkes tarafından kabul gören alt türün kökenine baktığımızda, buluntu filmin dedesi olarak Cannibal Holocaust’u (1980) işaret edebiliriz. Güney Amerika’daki yağmur ormanlarında çekim yapmaya giden Amerikalı bir film ekibinin başına gelenlere güya sonradan bulunan kayıtlar aracılığıyla tanıklık ettiğimiz film, gerçeğe yakın şiddet ve ölüm sahneleri ile bomba etkisi yapmıştı. Hatta ölüm sahneleri o kadar gerçekçiydi ki oyuncuların gerçekten öldürüldüğüne inananlar oldu. Yönetmen Ruggero Deodato’nun oyuncuların ölmediklerini ispatlamak için oyuncu kadrosuyla beraber bir televizyon programına katıldığından bile bahsedilir. Ancak maalesef hayvanların öldürüldüğü sahneler gerçekti. Deodato, sette öldürdükleri bütün hayvanları sonradan bütün ekip ile beraber pişirip yediklerini, dolayısıyla sadece filme çekmek için katletmediklerini söylemişse de açılan mahkemede suçlu bulunup para cezası ödemekten kurtulamamıştı. The Blair Witch Project, Cannibal Holocaust’un açtığı yoldan ilerledi ama atası gibi aşırı gerçekçi şiddet sahneleri kullanmayı seçmedi. Film gösterime girmeden önce yapılan reklam kampanyasına güvendi ve sadece insanların merak duygusunu kaşıyarak, çok da fazla masrafa girmeden bir fenomen haline geldi. Sonrasında ise tam bir buluntu film yağmuru başladı. Nasıl başlamasın ki; aşırı ucuz maliyet, doğal olarak birçok yapımcının ağzını sulandırdı. Sağanak içerisinde iki elin parmaklarını geçmeyecek sayıda dişe dokunur örnek olsa da çoğu mide bulantısı ve baş dönmesine yol açmaktan öte bir işe yaramıyordu.
Direksiyonda Adam Wingard Var
23 Eylül’de gösterime girecek Blair Witch, The Blair Witch Project (1999) ve Book of Shadows: Blair Witch 2 (2000) isimli filmlerden sonra serinin üçüncü filmi olacak. İlk filmdeki hikâyenin devamı niteliğindeki Blair Witch, o döneme göre “gerçek bir olayın ele geçen kayıtlarıdır” ya da “gerçek bir olaya dayanmaktadır” ibarelerine daha şüpheyle yaklaşan bir seyirci grubuyla karşı karşıya. Dolayısıyla artık “filmdeki olaylar gerçektir” konseptli reklamlar benzer etkileri göstermeyecektir ki film de sırtını buna dayamıyor zaten. Blair Witch’i, özellikle 2000’li yıllardan sonra eski serileri ve eski tarihli gişe başarılarını yeniden canlandırma (ya da devam ettirme) yoluna giren Amerikan gişe sinemasının, zaman zaman kabak tadı veren politikası doğrultusunda üretilmiş bir iş olarak değerlendirebiliriz.
Yönetmenliği Adam Wingard üstlenirken, senaryoyu birçok projede beraber çalıştığı Simon Barrett kaleme almış. Adam Wingard beğendiğim yönetmenlerden biri. 1982 Alabama doğumlu Amerikalı sinemacı, ilk uzun metrajlı filmi Home Sick’i (2007) henüz öğrenci iken yaptı. Ancak asıl dikkatleri üzerine çekmesi ikinci filmi Pop Skull (2007) ile oldu. Gösterildiği birçok festivalde övgüler alan ve sadece iki bin dolarlık bir bütçe ile kotardığı film sayesinde birçok yapım şirketinin ilgisini çekmeyi başardı. 2010 yılında yönettiği A Horrible Way To Die ile Fantastic Fest 2010’da korku kategorisinde en iyi senaryo, en iyi erkek oyuncu ve en iyi kadın oyuncu ödüllerini toparladı. V/H/S, The ABCs of Death ve V/H/S/2 gibi yakın tarihli korku antolojilerinde birer bölüm yönetti. You’re Next (2011) ile sağlam bir ev istilası filmine imza atan Wingard son olarak The Guest (2014) ile hayranlarının yüzünü kara çıkarmamayı yine başardı.
Blair Witch Açık Uçları Kapayacak
Yönetmenin son filminin konusu, orijinal Blair’den pek de farklı değil gibi. İlk filmde gerçekleşen olayın üzerinden 17 sene geçmiştir. Bu sefer başka bir grup genç, hakkında çok şey duydukları meşhur ormana gidip mevzuyu yerinde görmek ister ve başlarına bir sürü bela gelir. Yapım şirketi Lionsgate, Blair Witch ile ilk filmdeki bazı açık uçları bağlayıp, cevaplanmamış sorulara da yanıt vereceklerini açıkladı. Ama tabii ki bu durum yeni soruların ortaya çıkmayacağının garantisi değil.
Blair Witch, basına ilk olarak Comic-Con’da Temmuz ayının sonuna doğru açıklandı. O zamana kadar Adam Wingard’ın The Woods isimli yeni bir korku filmi çektiğini zannediyorduk. Lionsgate’in aldığı stratejik bir karar sonucu son ana kadar gizli tutulan devam filmi, umduğu karşılığı alacak mı bilinmez. Bekleyip göreceğiz.
Murat Kızılca