“Kainatta hiç Bir şey yok olmaz ve hiç bir şey yoktan var olmaz ama bakın biraz sevgiyle size neler yapacağım.” İskender – Hokkabaz (filmden alıntıdır!)
Ah Ayşe teyzem ah.. Bu filmimiz biraz ironik oldu.. Türk filmlerinden de nasibimizi alalım dedik ve Hokkabaz ile başlangıcımızı yaptık. Türk filmi olması Ayşe teyzenin hoşuna gitti tabiki. Cem Yılmaz’a da bir sempatisi varmış, öğrendim. “Bu adam çirkin falan ama pek bir sevimli”, kırk yıl düşünsem Cem Yılmaz’a sevimli demek gelmez aklıma. Film başlar başlamaz Ayşe teyze hemen minik bir hüzünle köyünü andı.
Bizim köye de gelirdi böyle şarlatanlar, ben pek anlamam ama çoluk çocuk izlemeye gider.
Ayşe teyze şarlatan değil de sihirbaz mı desen acaba?
Aman işte sihirbaz! İkisi de komik ya ben ondan karıştırdım.
Yok olmayacaktı, Ayşe teyze için sihirbazın bir yeri vardı ve ben bunu asla değiştiremeyecektim. Cem Yılmaz yani İskender’in bir iş kazasına kurban giderek kadını gerçekten kesmeye tenezzül etmesi Ayşe teyzeyi kızdırdı.
Böyle kesmeli, ateşli şeylerin şakası olmaz. Bak kesti kadını.
Ee her senaryonun bir sebebe ihtiyacı var kızma sende. Turneye çıkmaya bir bahane lazım. Tabi bu “ben biraz anlarımda film işlerinden” cümlelerini Ayşe teyzeye değil, kendi kendime kurdum, ona ise küçük bir tebessüm ile cevap verdim. Maradona ve nam-ı değer Mazhar Alanson’un da ekibe katılmasıyla turne yolu tutulmuştu. Mazhar Alanson’un Çanakkale Şehitliği tutkusuna pek bir anlam veremedi Ayşe teyze.
O ne öyle sefere giden haçlılar gibi mezar taşı yanında gezmek.
Ben anlamadım tabi Ayşe teyzenin ne demek istediğini, meğersem onlarda kefenleri ile giderlermiş sefere hatta sarıkta ordan gelirmiş, başlarına dolarlarmış kefeni. Bu yazıyı tarihi bir araştırmaya dönüştürmeyeceğim ve hemen Özlem Tekin’in ekibe dahil olmasına geçeceğim. Düğünden kaçmak isteyen bir gelinin, şarlatanlar tarafından yerleştirildiği kutu içerisinde yok edilmesi pek alışkın olduğumuz bir durum değil tabi.
Gitti bak gelin, ben anlamıştım zaten hiç evlenmek istemiyordu kız, zorla güzellik olmaz bak sonra böyle kaçar.
Herşeyide anlar Ayşe teyzem. Özlem Tekin yani Fatma’nın ortaya çıkması ve bizim turne ekibine dahil olması pek sevindirdi.
Bak bak şimdi neler olacak! Üç erkeğin arasına bir kadın at, otur izle. Hepsi deliye dönecek şimdi kıh kıh kıh.
Tam da dediği gibi oldu İskender, Maradona ve Çanakkale aşığı babamız dertlerini unutup kıza kendilerini sevdirmek için herşeyi yaptılar. Kızımız sayesinde baba oğul arasındaki buzlar bile erimeye başladı. Hayaller vardı ortada, bir rakı masasında hepsi döküldü.
Boşuna çilingir sofrası denmez, bak nasıl da açtı herkesi. Oh hayaller, planlar nasıl seviyorlar birbirlerini.
Bir rakı koyda içelim o zman be Ayşe teyze.
Yok ben içmem, rakı tanışlık ister, muhabbet ister benim bütün tanışlarım rahmetli oldu. Muhabbetsiz rakı da anca dertlendirir beni.
Biz daha tanış olamamıştık anlaşılan ya da hüzünlenmekten korkuyordu Ayşe teyze. Kocasıyla karşılıklı içerlermiş, belki de ölümünden sonra yemin etti içmemeye romantik kadındır yapar vallaha. Erkek tarafı Fatma ile vakit geçirdikçe kafaları karışıyordu ve tabi ki olaylarda. Fatma’nın abisi peşlerindeydi, canım Tuncer Salman! Altınları bulunca ortalık duruldu, adamın tek derdi paraymış zaten Fatma’nın abisi de değilmiş, bunlar resmen düğün çetesi demeye başlamıştık ve tabi ki tek talep İskender ve Fatma’nın bir aşk yaşamasıydı, yani en azından benim için.
Ben bu kızı sevmedim, çok istiyorsa altınları geri vermeyi gitsin parayı kendi bulsun bu garibanlar nereden bulacak sanki. Kendi işini halledemeyen kadını sevmem ben.
Resmen tirip atıyordu Fatmaya hatta oturuşu bile değişir gibi oldu yan döndü televizyona. Artık filmin sonuna gelmiştik. Masumiyetine inandığımız Fatma’nın asıl dolandırıcı çıkması Ayşe teyzeyi hem çok mutlu etti hem de kızdırdı.
Ben dedim bu kızı sevmedim diye, bak aldı garibanların bütün parasını arabayı bile sattılar. Vallaha sinir oldum, göz ameliyatı yaptıracaklardı. Hiç vicdan yok bu kızda, gerçi yakışıyor bunlara gözlük.
Değişik bakış açıları ve Ayşe teyze. Buna artık alıştım. Şimdi gelelim bu filmi bizim ironik yapan kısma. Bu sefer malum yaz ve düğün dönemi olduğu için bu filmi de Kıbrısta izlemek kısmet oldu bize ve Çanakkale şehitliğine mezar taşı ile gitmek isteyen Mazhar abimizde Kıbrıs gazisiymiş. Filmi seneler önce izlediğim için bu ayrıntıları tabi ki unutmuştum. Kıbrısın ruhunda hala hissedilen bir savaş sessizliği var. İnsanlarında ise savaş sonrası gelen hayatta kalma sevinci ile beraber yerleşmiş bir komiklik görmek her daim mümkün. Yani kolay olmuyor savaş izlerinin silinmesi. Daha da ironik olan hatta trajik, Kıbrıs’a gelmek için dış hatlardan uçağa bindikten 1 saat sonra bizim bulunduğumuz yerde neler olduğunu herkes biliyordur diye düşünüyorum. Bazı medya kanalları duymamış olabilir ya da belki doğuştan sağır olabilirler. Bütün film boyunca İskender ve Maradona 9 numara gözleriyle ve şişe dibi gözlükleriyle ameliyat olacakları ve gözlerinin açılacağı anı bekleyip durdular hatta bu gözlüklerden utandıklarını da gördük bir çok sahnede. En sonunda Maradona açtırdı gözlerini.
İnsanın gözü kör, kulağı sağır olsa nolur, kalbi gördükten sonra.
Doğru dedin Ayşe teyze, kalbi kör olan ne kötülükten korkar ne savaştan ne de ölümden.
Devir zor Beril, herkes kalbine gözü gibi bakmalı, bir damla korku bir damla kötülük değdirmemeli, tertemiz olmalı içi, inandına sevmeli.
Daha da bir şey diyemem. Her filmim de ve umarım her kalpte varsın Ayşe teyze.