34. Uluslararası Fajr Film Festivali. Tarih: 20-25 Nisan. Yer: Tahran. 575 filmin başvurduğu festivalde,  50 ülkeden 68 film gösteriliyor. Fajr, İran sinemasının son örnekleri ve dünyadan farklı sanatsal yaklaşım ve tadların olduğu sade ama şık ve de içi dolu bir festival. 19 yıldır, bir de film ve TV marketi  eşlik ediyor festivale. Atölye ve masterclasslar da paralel olarak sürüyor. İran konukseverliğinin oluşturduğu güzel bir enerji hakim atmosfere. Çığırtkan değil. Sakin ama üretken. Gençlerin ilgisi büyük. Özellikle akşam seanslarında yer bulmak zor. Biletler çabucak tükeniyor. Uluslarası yarışma bölümünde Türkiye’den Emin Alper’in son filmi Abluka, gösterim bölümünde ise Mehmer Eryılmaz’ın Misafir’i var. Jüride  ise  sinema prodüktörü Zeynep Atakan. Bendeniz de konuk sıfatıyla buradayım. Bir salondan ötekine, marketteki bir standan diğerine koşarken bir molada Zeynep Atakan ile Cinedergi için kısa da olsa bir sohbet imkanı bulduk.

Ana yarışma jürisindesin, filmler nasıl?

İran sineması, benim dünyada en sevdiğim sinema. Aynı zamanda en sevdiğim sinemacıların olduğu bir coğrafya İran. Bu festivalde özellikle marketi çok etkileyici buldum. Açıkçası böyle bir market beklemiyordum. Dünyadan pek çok sinemacı ile burada olmak gerçekten önemli. Gayet güzel bir seçki var önümüzde. Son dönem İran sinemacılarından  Asghar Farhadi benim şu an dünyadaki en favori sinemacılardan bir tanesi. Hatta son filminin Türkiye haklarını ben aldım.

Asghar Farhadi benim de favorilerimden. Ne zaman Türkiye’de vizyona giriyor film? Adı ne?

Söylemem, şimdilik sır. Zamanı gelince söz sana ayrıca söyleyeceğim.

Peki o zaman ısrar etmeyeceğim.

Ne zamandır seninle sinemamızdaki “yapımcılık” işleyişi üzerine röportaj yapmak istiyordum. Kısmet bugüne, bu festivale, Tahran’aymış.

 

Ülkemizde özellikle son dönemde sinemada “yapımcı” kavramının ve yapımcılık kurumunun profesyonel anlamda önemli bir değer olduğu fark edilir oldu? 

Bir ülke sinemasında yapımcıdan söz edilebilmesi için, ortada bir sinema endüstrisinin olması gerekiyor. Türkiye sineması hala çok da ayakta durabilen bir noktaya gelmiş değil. Pek çok sorunumuz var. Neden daha fazla yapımcımız yok?! Yapımcılar nasıl yaşayacak?  Nasıl hedeflerine ulaşacaklar? Bu sadece para kazanmakla ilgili bir durum değil Semra. Her zaman söylediğim bir şey var: Doğru hedefleri koyarsanız, her film para kazanabilir. Maalesef Türkiye’deki sistemle bağımsız sinemada çok üretken olmanız mümkün değil. Bakanlık desteği var ama onunda belli yükümlülükleri var. Avrupa’da televizyonlar reklam gelirlerinin bir miktarını sinema filmlerine ayırıyorlar, belli bölgesel fonlar var. Yeri geliyor, bağımsız filmler sinemada yer bile bulamıyor bizde. Her şeyi ile birlikte ne zamanki bir endüstriye dönüşürüz, bizde de özlediğimiz anlamda yapımcıların sayısı artar. Ama buna rağmen çok kıymetli işler üreten, proje üreten yapımcı arkadaşlarım var. Şunu da özellikle belirtmek isterim her şeyi devletten beklememk gerekiyor. Sinemacılar, sinema sektörü de kendi kaynaklarını üretme konusunda çaba sarf etmeli, kafa yormalı, yeni kaynaklar bulmalı, yaratmalı, sinemaya yatırım yapmalı.

 

Sence  sinema sektöründeki yapımcı ile TV sektöründeki  yapımcı arasındaki en bariz fark ne?

Bir ana akım projede, bir TV projesinde yapımcı özne olabilir. TV’de, bir ana akım mecrada, yapımcı bir fikir sahibi olmak, bir fikir bulmak, bir proje oluşturmak durumundadır. Ama sinemada ise yönetmenine bütünüyle bir proje olarak bakmak zorundadır yapımcı.

 

Demekki, her haukarda yapımcı bir proje yönetmeni.

Peki bir film yapımcısının olmazsa olmazları neler sence?

 

Sinemada film yapımcısı olacaksanız, sinemayı çok seviyor olmanız lazım. Sinemayı bir hayat tarzı gibi görmeniz lazım. Her açıdan kendinizi eğitmeniz şart. Nasıl yani? Şöyle: Bir kere iyi bir senaryo, iyi bir mizansen, iyi bir sinema tarihi bilgisine sahip olmalısınız. Bunun yanı sıra çekirdekten büyümenin önemine inanıyorum. Sinema -TV mezunuyum ama insanın en alt kademeden başlayarak kendini geliştirmesi,  basamakları sindirerek çıkması çok önemli. Bilgilerinizi deneyimle pekiştirmeniz gerekiyor. Tabiki bir organizasyon yeteneğinizin olması da, olmazsa olmazlardan biri. Dünya ile iletişim halinde olacaksınız ve dünyaya iş üreteceksiniz, dolayısı ile yabancı dil şart. Ben mesela bir doktor gibi yenilikleri takip ediyorum. Sinema çok genç bir sanat. 121 yaşında. Her gün yeni bir şey keşfediliyor. Bizler belkide sinemanın ilk çağlarını yaşıyoruz. Bir de şunun altını çizmek istiyorum: Türkiye’de bir başka sorun var. İnsanlar egolarını kontrol edemiyor. Bir kere yapımcı egosunu kontrol edebilmli. Kendi alanıyla ilgili konuşmalı, kendi alanıyla ilgili en iyiyi yapmaya çalışmalı. Egoları kontrol etmek çok önemli.

 

Zeynep Atakan: Nuri Bilge Ceylan’ın yapımcısı. Profesyonel anlamda bu şekilde tanımlanmak, zaman zaman da olsa seni rahatsız etmiyor mu? Çünkü profesyonel hayatında yaptığın bir kaç iş ve ünvan daha var.

 

Hayır, hiç rahatsız olmuyorum. Nuri Bilge Ceylan gibi bir ustayla anılmak kadar güzel ne olabilir. Bilge’den önce iki yönetmenle çalıştım. Benim de, Nuri Bilge Ceylan’ın da önceliği, çıkan işin kalitesi, içimize sinmesidir. 12 yıldır birlikte çalışıyoruz. Onunla çalışmak bir laboratuvar oldu benim için. Her detay ile ince ince uğraşıyoruz.Yapımcı-yönetmen ilişkisi bir yol arkadaşlığıdır. Bu yola çıkmaya hazır mıyım, değil miyim? Ona bakmak gerekiyor. Biz birbirimizin sınırlarına saygı duyuyoruz. Herkes işini, kendi alanında yapması gerekeni titizlikle yapınca sonuç sürpriz olmuyor. Maşallah iyi bir denge, uyum ve saygı var çalışmamızda. Yol arkadaşlığımız çok güzel bir şekilde devam ediyor. Elbette başka yönetmenlerle de çalışabilirim, çalışırım.

 

Sinemamıza yeni yapımcılar kazandırmak yolunda önemli çalışmaların ve kurduğun bir de laboratuvar var. Eminim genç sinemacılar, yolun başında olanlar kapını çokça çalıyordur.

 

Yapım laboratuvarını 6 yıl önce kurdum. Ben bu işte yol alırken eksikliğini duyduklarımı, kendi tarafımdan doldurmaya uğraşıyorum. 98’den beri sinema sektöründeyim. Bir network, bir bilgi birikti. Bunu gençlerle paylaşıyorum, onların fikirlerini  alıyorum. Pek çok projeye danışmanlık yapıyorum. Çok talep var gençlerden, maalesef hepsine yetişemiyorum. Kendime göre sınır koymak zorundayım. Pek çok şapkam var. Se-Yap başkanıyım.Avrupa Kadın İletişim Ağı başkan yardımcısıyım. Antalya Film Formu’nda direktörüm. Hepsine yetişmeye ve hakkını vermeye çalışıyorum. Benim önceliğim öğrencilerim.Yılda 100’e yakın öğrencim oluyor. 20 kişiye burs veriyorum. Bunun dışında profesyonel anlamda danışmanlık yapıyorum. Bana sosyal medya üzerinden ulaşanlara cevap yazmıyorum. Artık biz bir kurumuz. Destek isteyenler hemen senaryolarını gönderiyorlar:“Zeynep Hanım bir okur musunuz?” diye. Senaryo okumuyorum. Gelen bütün senaryoları okumak ciddi bir efor ve zaman gerektirir.”Sadece 15 dakikanızı alacağız Zeynep Hanım.” Bilmiyorum ki sadece 15 dakikamı mı alacak? Mesela bana imla hatası ile yazılmış bir yazıya cevap yazmıyorum. İşte bu bir ölçü mesela. Bazı dönemler çok yoğun, bazı dönemler ise daha rahat olabiliyoruz. Bu da gelen taleplere olan yanıtlarımızı etkiliyor tabii ki. Ama belirttiğim gibi benim önceliğim öğrencilerim. Sinema ciddi bir iş, sinemada zaman çok önemli.

 

Bir belgeselci olarak sormadan edemeyeceğim. Bir yapımcı olarak bizdeki belgesel çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsun? Hem çıkan ürünler anlamında hem sektörel anlamda soruyorum.

 

Dünyada belgeseller çok popüler olmaya başladı. Festivallerde ses getiren, sinemalarda seyirci ile buluşan ve iyi gişe yapan belgeseller var. Hatta bazı festivallerde belgesel ve kurmaca filmler aynı kategoride değerlendiriliyor. Ve bir belgesel kurmaca filmleri geride bırakarak ödülleri toplayabiliyor. Ülkemize baktığımızda çok fazla yeri yok belgesellerin sektörde. Halbuki dünyadaki belgesele olan bu ilgiyi Türkiye’nin kaçırmaması lazım. Bizden çıkan belgesellerin bütün dünyayı dolaşması gerekiyor. Bence üretimde bir sıkıntı yok ama pazarlamada bir sıkıntı var. Uluslarası ortak yapımlar yapılırsa ve içi sağlam doldurulursa Türkiye belgeselleri de dünya pazarında dolaşma şansını yakalar. İşte yine geliyor iş, yapımcıda düğümleniyor. Belgesel alanında da iyi yapımcıların olması, yetişmesi, bu işe gönül vermesi, hedef koyması gerekiyor. Ben sinemamıza bütün olarak bakıyorum. Sorunlarımızı, kaynaklarımızı, gücümüzü birlikte ortaya koyup birlikte çalışırsak kısa, uzun, kurmaca, animasyon, belgesel filmlerimizin hepsi hak ettiği yeri ve değeri bulacaktır diye düşünüyorum.

 

Bu arada 34. Fajr Film Festivalin’de en iyi film ödülünü İzlanda, Danimarka ortak yapımı olan Grimur Hakonarson imzalı Rams’e gitti. En iyi yönetmen ödülünü ise Türkiye, Fransa, Katar ortak yapımı Abluka ile Emin Alper aldı.

Detaylı bilgi için:http://www.fajriff.com/en/

 

 

Semra Güzel Korver
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-TV-Sinema mezunu. Aynı alanda, aynı üniversitede Doktora’ya devam ediyor. Profesyonel yaşamı 1992-99 yıları arasında VTR Araştırma Yapım-Yönetim Şirketinde geçer. 1999’dan günümüze TRT İstanbul Televizyonunda prodüktör ve belgesel yönetmeni olarak çalışmaktadır. 1992’den bu yana başta belgesel yapımlar olmak üzere pek çok haber, kültür, reklam ve tanıtım projesine Araştırmacı, Prodüktör, Yönetmen, Editör ve Danışman olarak imza atar. Dönüşüm, Fan-Atik, Şehir İnsanları, Alamnya Alamanya, Multikulti Haberler belgesellerinden bazılarıdır. PRİX Europa, Al Jazeera, Altın Portakal, Malatya, Oscar Türkiye Seçici Jürisi gibi bir birçok ulusal ve uluslararası film festivalinde jüri üyesi olur, ödüller alır. İ.Ü. Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu, Radyo-TV Yayıncılığı Bölümünde ders verir (2001-02). Avrupa Konseyinin “ayrımcılığa karşı sesini yükselt” kampanyasında uzman olarak yer alır (2010). Avrupa Konseyi, TRT ve Bahçeşehir Üniversitesi tarafından düzenlenen Avrupa Medya Buluşmasının koordinatörlüğünü yapar (2010). Güneydoğu Avrupa Yayın Birliği (SEE PMS), Ortak Yapımlar Grubunda editör olarak bulunur (2011-2013) Avrupa Yayın Birliği(EBU) Kültürlerarası ve Çeşitlilik Grubunda bir sezon başkanlık yapan Korver (2011-13) 8 yıl oyunca bu grupta prodüktör, yönetmen ve editör olarak çalışır. Bazı kitap ve dergilerde makaleleri, denemeleri ve röportajları yayınlanır. Bir sezon başkanlığını da yaptığı Belgesel Sinemacılar Birliğinin kurucu ve aktif üyelerindendir. Festivallerde ve üniversitelerde Belgesel Sinema Atölyeleri yapmaktadır. Gazeteciler Cemiyeti üyesidir. Neyyse (www.neyyse.com) adlı bloğunda ve Cinedergi'de belgeselci adlı köşesinde (www.cinedergi.com) yazmaktadır.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.