Netflix’in acımasız kapitalist düzende Amerikan hukuk sisteminin belki de en tartışmalı ve ilgi çeken davalarından birisi olan Steven Avery’nin yaşam ve hukuk mücadelesini işleyen belgeseli aslında dörtlük dörtlük sinema tadında bir dizi. Yani belgesel sevenlerin bayılacağı ancak Making a Murderer belgesel sevmeyenleri de anlatıya hayran bırakıp bağlayacağı kesin! Hem içeriği hem teknik kalitesi hem de işleyişi her bölüm için kusursuzluğu yakalayan ender bir yapım ve dolayısıyla en baştan kesin tavsiye edilir. Kaldı ki mahkeme sahneleri nedeniyle bu türün de tüm doyurucu öğelerini içeriyor.

Dizi konusunu henüz devam eden bir süreçten alıyor. Steven Avery suçsuz olarak 18 yıl hapis yattıktan sonra masumiyeti ispatlanan ancak bir süre sonra tecavüz ve cinayet iddiasıyla tekrar hapse atılan bir karakter. Hatta 16 yaşındaki masum yeğeni Brendan da aynı karanlık davanın kurbanı seçiliyor ve sistem güçlülerin lehine tıkır tıkır çalışırken genç çocuğun hayatının kimse için bir değeri olmadığını görmek gerçekten sarsıyor. Brendan’ın yaşamı Stevan’ın ana hikayesinin yanında davanın bir ayrıntısı muamelesiyle ilerliyor. Belki Stevan yine suçsuz ama değilse de kurunun yanında yaşı da cayır cayır yakıyorlar. Çünkü Avery ailesi az eğitimli, sistemden beslenen ve besleyen ilişkiler ağından uzak, orta zekalı ve en önemlisi yoksul bir ailedir. ‘Dolayısıyla onlara cinayet yakışır’ zihniyetiyle kolaylıkla her şey delile dönüşüyor. Ağızları laf yapmıyor, hatta kendilerini savunacak dili bile geliştirememiş kendi halinde insanlar. Üstleri başları dökülüyor, saçları başları gayet demode ve sözel olarak da yetersiz olunca bu ‘looser’ aileye cinayet, hırsızlık, tecavüz vs gibi suçları oturtmak kolay oluyor. Hatta aynı bölgenin insanları Avery ailesinin ‘şeytan’ olduklarını yüksek sesle söyleyebiliyorlar. Sözlü ve yazılı olarak aile tehdit ediliyor, tüm bireyler dışlanıyor ve zaten yalnızlığa itilen Avery’ler resmen vebalı ilan ediliyor ve bir taşlanmadıkları kalıyor. Tekrar etmekte fayda var çünkü Avery’ler fakir bir aile…

Tüm kapitalist sistemler de yoksul olmak başarısızlığı, yenilgiyi, suçu, kötüyü ve yanlışı temsil eder ve bu Amerika için çok daha net ve olağan bir gerçekliktir. Kişi fakirse zaten yanlış, eksik, kusurlu ve kötü bir şeyler yaptığı için fakirdir. Eğer iyi, akıllı, çalışkan ve doğru olunursa zengin olunur elbette. Yani sevilmeyi, dinlenilmeyi, görülmeyi kısacası yaşamayı hak etmezler. Dolayısıyla Avery ailesinden seçilen günah keçileri, profil olarak sistemin çizdiği suçlu tablosuna cuk otururlar.

Öncelikle ikinci kere hapse giren Steven’ın suçlu olup olmamasından çok sistemin bazılarını zaten en baştan suçlu seçmesi ve toplumun karanlık dünyasını bu karakterler üzerinden temizlemesini izlemek gerçekten şoke ediyor. Ayrıca kanunun ve kamu vicdanının asla güvenilmez kaynaklar olduğunu göstermesi de bir kez daha yaralıyor. Her şeyden önce haklı olabilmek için belli bir sınıfa ait olmak gerektiği ve mutlaka yeterince paranın olması bir zorunluluk olarak ortalığa dökülüyor. Suçsuzluğunu ilan etmenin bir bedeli var ve eğer bu karşılanamıyorsa ne kadar haklı olunduğunun kıymeti ve anlamının olmadığını bölüm bölüm işliyor.

Dizinin açığa çıkardığı diğer çarpıcı ve acı gerçek ise kurumsal gücü olan ve sisteme eklemlenen bireylerin doğrudan yana olmak yerine bağlı oldukları grup ve kurumlara hizmet etme kararlılıkları olarak açığa çıkıyor. Mesleki ve kişisel çıkarlar uğruna kişilerin vahşileşebilme potansiyelleri cidden ürkütüyor. Hatta Steven gibi muhtemel suçluların bir şey yapmadan en baştan hapse tıkılmaları gerektiği açıklıkla uzmanlar tarafından tartışılıyor. Öyle ki Şerif eğer Steven’dan kurtulmayı çok dert edinseler gebertmenin çok daha kolay olacağını söyleyebiliyor. Ve bu da kendisinin ne kadar adil olduğunun ispatı sayılıyor.

Netice de pırıl pırıl görünen bir ülkenin karanlık ve çirkin yüzünü ortaya çıkaran Making a Murderer bu sistem de her zaman kurbanlara da çok ihtiyaç olduğunu, kurban ya da katil kişinin kendini üreten bir özne değil, söylem alanında dağılan bir özne olduğunu ispatlıyor. Yani ne yazık ki henüz Foucault çağında yaşanılıyor ve birey olarak anılan özneler aslında sadece nesneler olarak şanslı ya da şanssız işlevlerini yerine getirmenin ötesine geçemiyorlar.

ŞENAY TANRIVERMİŞ

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.