Ha geldi ha gelecek derken yılın süper kahraman karşılaşması, Batman ve Superman’i karşı karşıya getirecek olan Batman v Superman: Dawn of Justice son çeyreğe girdi. Hayranların büyük merakla beklediği bu kapışma öncesinde Batman ve Superman’in geçmişine şöyle bir göz atalım.

Bob Kane ve yazar Bill Finger tarafından ilk defa 1939 yılında yaratılan Batman yani Yarasa Adam, çizgi roman dünyasının yanı sıra pek çok kez televizyon ve beyazperdeye uyarlanmış oldukça da ilgi görmüş bir karakter. İlk olarak 1943 yılında seyirci ile buluşan Gotham’ın kara şövalyesi ardından 1949 yılında Batman and Robin filmi ile seyirci ile buluştu. 1966 yılında ise adeta karakterle özdeşleşmiş olan Adam West’in karakteri canlandırdığı Batman: The Movie çekildi. Sonrasında televizyona transfer olan Batman, 1966 – 1968 yılları arasında ekranda boy gösterdi.

1989 yılında ise başarılı yönetmen Tim Burton’un ellerinde yeniden şekillenen kara şövalye bu sefer Michael Keaton ile hayat buldu. Burton’un tarzına yakışır karanlık bir konseptte çekilen ilk iki film (Batman 1989, Batman Returns, 1992) ardından yapımcılar daha renkli ve çocuklara daha çok hitap eden bir Batman uyarlamasını tercih ettiler ve karakteri Val Kilmer’a emanet ettiler. 1995 yılında vizyona Batman Forever renkli cast çalışması ile dikkat çekiyordu. Bu sefer yönetmen koltuğunda aksiyon filmleri ile meşhur Joel Schumacher vardı. Burton’un karanlık konseptinden uzaklaşılmış, daha popüler bir kitleye hitap eden bu yeni tarz dönülmez bir yolun da sonunu gösteriyordu.

 

1997 yılında yine Schumacher’in yönetmenliğinde bir devam filmi geldi ki film adeta adını tarihe yazdırdı. Bu ad yazdırma elbette ki vasat özellikleriyle oldu… Batman rolünde George Clooney yıllar geçmesine rağmen hala özür diliyor, Joel Schumacher “benim suçum değil yapımcılar böyle istedi” diyor ama sonuç itibarı ile hafızalardan silinmeyecek vasatlıkta bir film ortaya çıkıyordu. Film adeta bir lunapark eğlencesi gibiydi. Birbirinden ünlü oyuncular rengarenk kostümler ve oyuncaklar içerisinde kötü bir uyarlama ile seyircilerin karşına geçiyorlardı. Filmde kimler yoktu ki, Arnold Schwarzenegger’den Uma Thurman’a, Alicia Silverstone’dan Chris O’Donnell’a birbirinden farklı ve kimyaları tuhaf kaçan oyuncular bir aradaydı.

 

Bu kötü uyarlamadan sonra Gotham’ın kara şövalyesi derin bir sessizliğe gömüldü. Ta ki yetenekli yönetmen Christopher Nolan 2005 yılında yeniden diriltene kadar. Batman Begins, diğer uyarlamalara oranla daha gerçekçi bir konsept sergileyerek filmden polisiye tadı almamızı da sağlıyordu. Bu sefer Batman rolünde Christian Bale vardı. Müthiş bir cast, yönetmenlik ve hikaye ile film Batman hayranlarından tam puan alıyordu. İki de devam filmi çekilen seri (her ne kadar son filmi film Dark Knight Rises benim olduğu gibi çoğu kişinin içine sinmese de) muazzam bir üçleme ile sonlanıyordu.

 

Superman’in yolculuğu ise 1933 yılında başladı. Jerry Siegel ve Joe Shuster tarafından yaratılan karakter pek çok evreden sonra son halini almıştır. Kripton gezegeninden dünyamıza gelen, uçma kabiliyetine sahip süper güçleri olan kahraman 1948 yılında seyirci ile buluştu. Ancak onu asıl seyirci ile tanıştıran 1978 yapımı, başrolünde Christopher Reeve ve Gene Hackman’ın olduğu film oldu. Richard Donner yönetmenliğindeki film oldukça beğenildi ve Superman karakterinin Christopher Reeve ile anılmasına neden oldu. Üç de devamı çekilen seriden sonra Superman çeşitli dizi ve animasyon konseptleriyle televizyonda seyirci ile buluştu. 2006 yılına gelindiğinde ise film yetenekli yönetmen Bryan Singer yönetmenliğinde “Superman Returns” adı ile çekildi. Bu sefer SUperman rolünde genç aktör Brandon Routh vardı. Superman’in ezeli düşmanı Lex Luthor’u ise Kevin Spacey canlandırıyordu. Film istenen etkiyi bırakmadı. Yönetmen koltuğunda X-Men serisini bırakıp Superman’e yönelen Singer da bir fark yaratamayınca tek film ile kaldı Superman’in bu yeni macerası.

 

Uzun bir sessizlikten sonra, Nolan’ın Batman serisinin de getirdiği ses ile birlikte “300”, “Watchmen” gibi filmlere imza atan başarılı yönetmen Zack Snyder, arkasına kankası Christopher Nolan’ı da alan alarak yeni nesil bir Superman filmine el atmaya niyetlendi. 2013 yılında çekilen ve Superman efsanesini baştan anlatan yapımda birbirinden ünlü isimler yer aldı. Kevin Costner, Russell Crowe, Michael Shannon, Amy Adams, Laurence Fishburne gibi yıldızlar topluluğunun oluşturduğı filmde Superman karakterini Henry Cavill canlandırıyordu. Günümüz dijital efektleri ve yeni nesil hikaye konsepti ile Superman “Man of Steel” ile bizlere selam veriyordu. Zack Snyder’ın kendisine has üslubu ile ortaya çıkan bu film hem gişe bağlamında hem de eleştiri bağlamında oldukça iyi geri dönüşler aldı.

 

Çok geçmeden Superman’in bu başarısını devam filmi ile taçlandırmak isteyen başarılı yönetmen Snyder, bu sefer filme Batman’i de dahil etmek niyetindeydi. Batman’i tekrar canlandırılması gündemde olsa da Dark Knight serisinde başarılı performansı ile akıllara kazınan Christian Bale rolü kibar bir şekilde geri çevirdi. Başka birini Batman olarak görecek olmanın keyifli olacağını dile getirdi. Bundan sonrası adeta dedikodu kazanı… Batman karakteri için ortaya bir çok aktörün ismi atıldı ancak hiçbiri doğrulanmadı. Ta ki bir sabah güne gözlerimizi açtığımızda karşımızda yeni Batman’in ismini görene kadar. Öyle ki çoğumuzu şok eden bu isim Ben Affleck’ten başkası değildi.

 

Affleck, daha önce yine bir çizgi roman kahramanı olan Daredevil’ı canlandırmış ancak film hem prodüksiyon anlamında hem de gişe anlamında istenen sonucu vermemişti. Bu nedenle hayranların temkinli yaklaştığı isim ilk fargman yayınlanana kadar hep bir soru işaretiydi. Hayranlar Affleck’in nasıl bir Batman olacağını kara kara düşünürken ilk görsel düştü ve hayranların içi bir nebze rahatladı. Diğer Batman’lere oranla daha olgun, yaşını almış bir karakter vardı karşımızda. Superman’a karşı vereceği mücadele ise sabırsızlıkla bekleniyor.

 

Bilindiği gibi Ben Affleck 1997 yapımı dram Good Will Hunting ile en iyi senaryo Oscar’ı kazanmış, ardından 2013 yapımı tartışmalı film Argo ile en iyi yönetmen ödülüne layık görülmüştü. Kamera arkasında çok daha iyi iş yaptığını düşünen kesim azımsanmayacak kadar fazla. Ancak Affleck Batman konusunda daha ilk günden beri fazlasıyla hevesli. Yönetmen Snyder’a göre de Affleck bu işin altından hakkıyla kalkmış durumda.

 

Fragmanlara baktığımızda biz de çok yadırgamasak da en iyi sonucu izleyince alacağımız aşikar. Superman’i yine Hanry Cavill’in canlandıracağı, Batman’e ise Ben Affleck’in hayat vereceği Batman v Superman: Dawn of Justice’da “Man of Steel” kadrosuna ek olarak ayrıca Jesse Eisenberg, Jason Momoa, Gal Gadot, Jeremy Irons gibi birbirinden usta isimler katılıyor. Beyazperdede ilk defa Batman ve Superman’in birbirileri ile olan karşılaşmasını izleyecek hayranlar sabırsızlıkla vizyon gününü bekliyor. Daha önce çizgi serilerde defalarca birlikte izlediğimiz bu iki efsane karakterin kapışmaları şimdiden fargmanlar sayesinde olay yaratmış durumda. Geçmiş yıllarda izlediğimiz Batman ve Superman uyarlamalarından çok daha farklı bir konseptin bizi beklediği belli. Film de ayrıca yine çizgi roman dünyasından tanıdığımız Wonder Woman, Aquaman, Flash gibi isimleri de ilk defa bir arada görecek olmanın heyecanı mevcut. Birbirinden başarılı isimlerin bir arada bulunduğu ve Batman ile Superman’i karşı karşıya getirecek Batman v Superman: Dawn of Justice 25 Mart 2016’da seyirci ile buluşacak. Seri bu kadarla da kalmayacak aynı ekibi bir araya toplayacak The Justice League Part One 2017’de, Justice League Part Two da 2019’da hayranlar ile buluşacak. Marvel serisinin peş peşe atak yaptığı şu günlerde DC’de şaha kalkmak üzere. Seriyle bağlantılı Suicide Squad’ı da Ağustos ayında izleyeceğimizi artı parantez belirtmek gerek. Ayrıca Wonder Woman, Aquaman ve Flash’ın da solo filmlerinin peş peşe geleceğini hatırlatalım. Ne diyelim önümüzdeki yıllarda da süper kahraman filmlerine doymaya devam edeceğiz gibi görünüyor.

 

Egemen Tokatlıoğlu
1981 İzmit doğumlu. Filmlere olan ilgisi 80’lerde eve video girmesi ile başladı. 80-90’ların akla kazınan kült filmlerini repliklerine kadar ezberledi. Korku, bilim kurgu ve fantastik türüne ayrı bir ilgisi vardı. 8 yaşında beyazperde ile ilk tanışmasından sonra sinema vazgeçilmez tutkusu oldu. Aynı zamanda bilgisayar, atari oyunları ve çizgi romanlarla içli dışlıydı. Commodore 64’ü ile sabahlara kadar oyunlar oynadı.Taşınmalar nedeniyle İzmit, Ankara ve Isparta’da farklı okullarda ilköğretim ve liseyi tamamladı. Üniversitede Turist Rehberliği bölümünü bitirdikten sonra çok istediği Radyo, Televizyon ve Sinema bölümünde yüksek lisans yaptı. Korku sinemasına olan düşkünlüğü nedeniyle yüksek lisans tezini “1960-1990 Yılları Arasında Amerikan Korku Sinemasındaki Muhafazakârlık” üzerine yazdı. Amerikan korku sinemasının dönemin toplumunun psikolojik,ahlâki ve siyasi yapısına nasıl ayna tuttuğunu inceledi. Pek çok kurumsal firma, haber sitesi, dergide içerik yazarlığı ve editörlük yaptı. Şu anda hala metin yazarlığı ve editörlük yaparken aynı zamanda bazı online platformlarda, basılı dergilerde sinema yazıları, eleştiriler yazıyor, özel dosyalar hazırlıyor.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.