Bize Babalar Savaşıyor olarak çevrilen Daddy’s Home özlük ve üveylik kavramları üzerinden gayet yüzeysel bir sorgulamanın içine atıyor bizi. Tabii mevzu komedi olduğu için derin mevzular bize pek gevşek yansıyor.
Son olarak Patrondan Kurtulma Sanatı 2’yle karşımıza çıkan senarist ve yönetmen Sean Anders bu kez Mark Wahlberg ve Will Ferrell’i karşı karşıya getirmiş. Ve ortaya gayet sulu sepken bir komedi çıkmış ama bir yandan da bu mevzu başka türlü nasıl anlatılabilirdi diye düşünmeden edemiyor insan. Filmin komik adamı elbette Will Ferrell olunca bütün bombardımanlar onun üzerinden olur. Bir daha asla baba olacağını Brad, karısının iki çocuğunu kendi çocukları gibi bağrına basar. Ama gerçek babalarının yolunu gözleyen iki afacanın Brad’i sürekli ezme çabalarına gerçek baba Dusty’nin de baskıları eklenince Brad’e üzülmekten başka bir şey gelmiyor elimizden. Yani film komedi unsurunun içine bir güzel dramı da katmış oluyor çaktırmadan.
Filmi izlerken üvey baba Brad’e yapılanları çok fazla buldum, tabii bunların hepsi aşağılama edebiyatı üzerinden yapılan komiklikler. Yani bu kadarı da fazla dedirtmeyi başardı. Eve dadanan ve fazlaca göze batan ustayı da unutmamak lazım. Bir yandan da filmin karakterleri aracılığıyla verdiği dürüstlüğü sevdim. Dusty harbice üvey babayı alt etmeye geldiğini, karısını ve çocuklarını tekrar kazanmak için her şeyi yapacağını söylüyor. Yani Brad hızlıca inişe geçerken Dusty her anlamda yükseliyor. Filmi Robert De Niro’nun Zor Baba filmine benzettim. Sürekli yükselip alçalan rekabet ivmesinin dozu yok, burada da aynısı oluyor. Film sonrasında fazlaca gerdiği mevzuyu toplama yoluna gidiyor ve Dusty’e de her şeyin herkesin başına gelebileceği gerçeğini hatırlatmaktan geri durmuyor.