Maze Runner, Açlık Oyunları’ndan sonra yeni bir ergen bilimkurgusu 5. Dalga- The 5th Wave ile tanışın. Hollywood’un genç oyuncularla yüksek bütçeli popüler film tuzağının yeni aşaması…

Bilimkurguyu çok severim. İnsanı bilindik dünyadan koparır, yaratıcı zihinlerin var ettiği yeni dünyalara göz atmamızı sağlar. Rutin yaşamdan kaçamak yapmak için birebirdir. En büyük handikapı ise hayal dünyasının yarattığı bu evrenlerin kendi gerçeklik çizgisinin çok kolay bozulabiliyor olmasıdır ki bu filmi anormal ucuzlaştırır. Hollywood bu taktiksel hataya düşmemek için özellikle bilimkurgularda roman ve hikaye uyarlamalarına dayanır. Bizim çok önem verdiğimiz, hatta klasikleşen birçok bilimkurgu aslında edebiyat uyarlamasıdır. Dune, Minority Report, Blade Runner gibi filmler bunlara örnek olarak verilebilir. 1990’ların sonuna kadar ciddi politik göndermeleri olan, güncel hayata dair gelecek için önemli öngörüler yapan bilimkurguların 2000’lerdan itibaren farklılaştığını görüyoruz. Bütün ideolojiler nasıl kapitalizm tarafından sömürülüyorsa ve herşey popüler olma ihtiyacı yüzünden basitleşiyorsa ne yazık ki bilimkurgular da aynı süreçten geçiyor. Hollywood bu sürecin sonucu olarak gençlik filmleriyle bilimkurguyu birleştiren bir yol yarattı. Kendi adıma ben bu tür filmlere “ergenkurguları” diyorum. Örnek olarak Twillight, Maze Runner ve Açlık Oyunları serilerini verebiliriz. Hepsinde genç güzel bir kız ya uzaylılarla veya doğaüstü güçlerle uğraşır. Arada mutlaka bir aile ilişkisi, anne, baba, kardeş sevgisi ve kurtarma güdüsü vardır. Ve tabii mutlaka bir aşk yaşanır. Hayattan daha hiç bir ders almamış çıtır kızımız yaşadığı talihsizliklerden sonra eline bir silah alır başlar savaşmaya. Bu arada bu tür filmlerin senaryolarında saçma bir devrim vurgusu da yapılır illa. Bağdat Caddesi’nde Che tişörtüyle dolaşan ergenin devrimi tadında yani. Bu noktada herşey ucuzlaşıyor. Saçma bir kahramanlık hikayesiyle yüceltilmiş çıtır kız ve çıtır oğlan hikayelerine de biz yeni bilimkurgu dünyası demek zorunda kalıyoruz. İşte bu hafta vizyona giren 5. Dalga tam da böyle bir film. Rick Yancey’nin romanına dayanan filmin senaristlerine bir bakayım dedim üç isim var hepsi de kariyerlerinde romantik film senaryoları yazmak dışında bir şey yapmamışlar. Yönetmen J.Blakson ise kariyerinin ikinci filmini yönetiyor. Aslında onun da senarist kökenli olduğunu söylemeliyiz ama geçmişinde bilimkurguyla uzaktan yakından ilgisinin olmadığı yaptığı işlerden ortada. Kısacası bilimkurgu türü popüler ve ucuz romantizm ile pişmiş ellerde türün sadece bir gölgesi olarak devam etmekte. 5. Dalga filminin çıtır kızıysa Chloe Grace Moretz. Carry filminden hatırlayabileceğimiz 1997 doğumlu Moretz son dönemin yükselen yıldızı. Diğer meslektaşlarına göre en büyük avantajı aslında oyunculuk gücü değil. Fiziki olarak birçoğundan iyi. Bu da ucuzlaşan standartların en aradığı değer herhalde. Tabii haksızlık da yapmak istemiyorum. Bu tür filmlerin de kendi içinde iyileri ve kötüleri var. Mesela Twilight bence bu türün en iyileri arasında, 5. Dalga’ya gelirsek en kötülerinden diyebilirim. Filmin konusunu kısaca anlatayım, 5. Dalga’da, uzaylılar tarafından yapılan öldürücü gücü gitgide artan dört saldırı dalgası Dünya’nın büyük bir kısmını kırıp geçirmiştir. Korku ve güvensizliğin hüküm sürdüğü bir ortamda, Cassie umutsuzca erkek kardeşini bulmaya çalıştığı bir koşturmacanın içindedir. Kaçınılmaz ve ölümcül 5. dalgaya hazırlanırken, genç kız kendisinin son umudu olabilecek genç bir adamla işbirliği yapar. Bu birliktelik Cassie’nin hiç tahmin etmediği bir gerçeğin ortaya çıkmasıyla dezavantaja dönüşür. Filmde Chloe Grace Moretz’in rol arkadaşı yakışıklı çocuğu oynayan Alex Rose’un karakteri tam bir klişe. Böyle diyorum ama hangi rol klişe değil diye sorsanız inanın cevap veremem. Kısacası eğer lisede arkadaşlarla okul sonrası bir filme gitmek istiyorsanız bu film iyidir. Ama bilimkurgu türüne gönül vermiş biriyseniz size Allah sabır versin.

FİLMİN KÜNYESİ
Filmin orijinal adı: The 5th Wave
Yönetmen: J. Blakeson
Senarist: Susannah Grant
Oyuncular: Chloe Grace Moretz, Alex Roe,Nick Robinson, Ron Livingston, Maggie Siff
Yapım: 2016, ABD, 112 Dak.

Serdar Akbıyık
1967 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Antropoloji Bölümü'nü bitirdi. Erol Simavi Vakfı Gazetecilik Bursu'nu kazanıp iki yıllık eğitimden sonra Hürriyet Gazetesi'nde istihbarat muhabiri olarak mesleğe başladı. 1992 yılında Hürriyet Yazıişleri'ne geçti. 1993'te Spor Gazetesi'ni kuran grupta yer aldı. 1996'da Hürriyet Yazıişleri'ne döndü. 1999'da Star Gazetesi kuruluşunda bulunmak için Hürriyet'ten ayrıldı. 2000-2001 yıllarında Almanya'da Star Gazetesi'ni çıkaran grupta Yazıişleri Müdürlüğü yaptı. 2002'de Türkiye'ye dönüp Star Grubu'na bağlı olan ve yeniden yayımlanan Hayat Dergisi'nde görev aldı. Hayat Dergisi'nde ve Star Gazetesi'nde sinema eleştirmenliği yaptı. 2004 yılında Star Gazetesi Yazıişleri Koordinatörlüğü görevine getirildi. Halen Star Gazetesi İnternet Yayın Müdürlüğü ve sinema eleştirmenliğini sürdürmektedir. Star Gazetesi, Kral Müzik Dergisi ve internette çıkardığı Cinedergi'de sinema yazıları yayımlanmaktadır. 2007 yılında "Türk Sineması'nı Yönetenler" adlı yönetmenlerle yaptığı röportajları kapsayan bir kitap çıkardı.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.