Bu hafta vizyona giren Woody Allen filmi Mantıksız Adam- Irrational Man günümüzün karanlığını felsefeyle yoğuran ama finalinde Allen’a yakıştıramadığımız bir biçimde geri adım atan bir yapım.

İnsan aklı çok karmaşık çalışan bir yapı. Hayatımızın kontrolünün elimizde olduğunu düşünürüz ya da başka olaylar yüzünden kontrolden çıktığını. Bizim dışımızdaki sebeplerden kaybederiz, kazanınca bir başarmışızdır. Halbuki hayat hiç öyle işlemez. Gençliğimde şu anki yapıda değildim tabii. Belki de hayattan bihaberdim. Ama önsezi diye birşey var. Bazen neden olduğunu anlayamadığınız bir şekilde bazı olaylara çekilirsiniz. İşte Woody Allen’ı gençliğimden itibaren sevmemin sebebini böyle açıklayabilirim. Onun için karamsar, ukala, sinir bozucu, eleştirisel, farklı tanımlamalarını çok rahat kullanabilirsiniz. Beni bu farklılık çekti diyebilirim. Hatta askere gittiğim ilk gün, kapıda beni karşılayan çavuş çantama bakarken bir Woody Allen hikaye kitabını gördüğünde, başını sallayıp “Senin askerliğin zor geçer” demesini hiç unutmayacağım. İşte Woody Allen benim için tam da budur. Niye Woody Allen’ın yolu zordur? 2000 sonrası Allen’ın çektiği filmler içinde bu hafta vizyona giren Mantıksız Adam-Irrational Man bu soruya en iyi cevap veren yapım. İşin ilginç kısmı kendi dünyasını en iyi şekilde tekrarlayan film olmasına rağmen başarısız filmlerinden de biri diyebilirim. Çünkü bu filminde ünlü yönetmen söyleyeceklerini söylemiş ama hep kolayına kaçarak bunu yapmış ve daha da önemlisi o sıradışı Allen saptamaları için filmin finalinde özür dilemiş. Bu konuyu açmak için filmin konusunu kısaca anlatalım, Abe Lucas son dönemlerde yaşamaktan zevk alamayan, duygusal olarak dibe vurmuş bir felsefe profesörüdür. Abe, yaptığı hiçbir şeyle fark yaratamadığına inanmaktadır. Küçük bir kasabada ders vermeye başlar. Burada tanıştığı Rita Richards, aynı üniversitede hocalık yapan, mutsuz bir kadındır. Abe ile olan ilişkisi sayesinde monoton yaşamını farklı bir yola sokacağını düşünür. Ve birçok insan gibi yalnız kalmaktan korkup Abe’in gölgesinde bu değişikliği yapabileceğine inanmaktadır. Abe’in öğrencilerinden Jill ise kampüsün en çok arzulanan kızıdır. Aynı üniversitede öğretmen ailesiyle mükemmel bir hayatın sahibidir. Jill, Abe’in karizmasına tutulur ve her genç kızın hayali olan kaybetmiş, entelektüel bir adamı kurtarma şansını yakaladığına inanır. Allen’ın sadece çizdiği bu kadın karakterler bile ünlü yönetmenin filmde kadınlar üzerine çok şey söylediğinin kanıtı. Bir tarafta belirli yaşı geçmiş bir erkeğe sırtını dayamadan hayallerinin peşinde koşamayan bir kadın diğer tarafta ise yaşına ve bütün tecrübesizliğine rağmen her erkeğin üstünde ele geçiren bir etkisi olacağına inanan çıtır öğrenci. Gelelim filmin asıl karakterine, yani Allen’ın birçok filminde olduğu gibi kendi kişiliğinin bir kısmını resmettiği Abe karakterine. Abe hayattan umudunu kesmiş. Dünyanın belalı her bölgesine gitmiş, çaba sarfetmiş, bütün siyasi eylemlerde yürüyüşlere katılmış ama sonunda aslında dünyada hiç birşeyi değiştiremediğini görmüş. Kısacası bütün felsefi söylemlere, insanın iyi taraflarına rağmen eldeki malzeme insansa sonucun iyi olamayacağını anlamış. Zaten filmin bir sahnesinde bunu çok iyi anlatıyor. Sınıfta öğrencileriyle konuşurken “Felsefe insanların problemlerine çözüm bulamayan veya insanı tanımamıza çok da yaramayan bir laf salatasıdır” deyiveriyor. Aslında Woody Allen’ın birçok filminde hissettiğim Nietzsche etkisini bu filmde daha da çok algıladım. Allen’ın filminin en etkileyici tarafı böyle bir yılgınlığa düşmüş adamı, ABD’de bir profesör olarak resmetmesi. Batı medeniyetinin kalesinin tam da merkezindeki bir enetelektüel. Batı medeniyetinin iki yüzlülüğünün kendi içindeki bir entelektüeli yılgınlığa düşürmesi kadar doğru ve gerçek birşey olabilir mi? Peki böyle muhteşem bir karakterin olduğu hikaye niye bizi finalinde hayalkırıklığına uğrattı. Çünkü bütün diyaloglarında aslında gerçekleri ve hayatın çıkışsızlığını anlatan Abe’i tercihleri yüzünden cezalandırıyor Allen. Kendini, özgürlükçü, çağdaş gören genç kızın aslında ne kadar tutucu olduğu ortaya çıkarken, bencil bir hayatın peşinde koştuğu ortadayken Abe’in bütün faturayı ödemesi Allen’ın savunduğu herşeyde geri adım atması demektir benim için. Gelelim oyunculara Abe karakterini canlandıran Joaquin Phoenix kendi doğasındaki hüzünle, canlandırdığı karaktere büyük gerçeklik katmış. Ama sanki kötü bir Allen taklidi seyrediyoruz. Vurgulamalarından, mimiklerine kadar Allen’ı taklit ediyor. Böyle olunca hem gerçek Woody Allen’ı özletiyor bize hem de kendi özgür oyunculuğunu gösterseydi filmin nereye gidebileceğini düşündürüyor. Jill’i canlandıran Emma Stone’a ise söyleyeceğimiz fazla birşey yok. Belirli bir yaşa gelmiş bir erkeğin başını döndürecek bütün tazeliği üstünde taşıyor. Ama dediğimiz gibi iş Joaquin Phoenix’in canlandırdığı Abe karakterinde bitiyor. Tabii Allen’ın en kötü üretimi bile iyi film dediğimiz çoğu filmden daha iyidir. Çünkü ne yıllar evvel ne bugün kimse hala onun kadar cesur ve dürüst değil anlattıklarında; bu filmin finalinin dışında.

FİLMİN KÜNYESİ
Filmin orijinal adı: Irrational Man
Yönetmen: Woody Allen
Senarist: Woody Allen
Oyuncular: Jamie Blackley, Joaquin Phoenix, Parker Posey, Emma Stone
Yapım: 2015, ABD, 95 Dak.

Serdar Akbıyık
1967 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Antropoloji Bölümü'nü bitirdi. Erol Simavi Vakfı Gazetecilik Bursu'nu kazanıp iki yıllık eğitimden sonra Hürriyet Gazetesi'nde istihbarat muhabiri olarak mesleğe başladı. 1992 yılında Hürriyet Yazıişleri'ne geçti. 1993'te Spor Gazetesi'ni kuran grupta yer aldı. 1996'da Hürriyet Yazıişleri'ne döndü. 1999'da Star Gazetesi kuruluşunda bulunmak için Hürriyet'ten ayrıldı. 2000-2001 yıllarında Almanya'da Star Gazetesi'ni çıkaran grupta Yazıişleri Müdürlüğü yaptı. 2002'de Türkiye'ye dönüp Star Grubu'na bağlı olan ve yeniden yayımlanan Hayat Dergisi'nde görev aldı. Hayat Dergisi'nde ve Star Gazetesi'nde sinema eleştirmenliği yaptı. 2004 yılında Star Gazetesi Yazıişleri Koordinatörlüğü görevine getirildi. Halen Star Gazetesi İnternet Yayın Müdürlüğü ve sinema eleştirmenliğini sürdürmektedir. Star Gazetesi, Kral Müzik Dergisi ve internette çıkardığı Cinedergi'de sinema yazıları yayımlanmaktadır. 2007 yılında "Türk Sineması'nı Yönetenler" adlı yönetmenlerle yaptığı röportajları kapsayan bir kitap çıkardı.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.