Geçen hafta 52. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin erteleme kararını samimi bulmadığımı söyleyerek zehir zemberek bir yazı yazmıştım ki, iptaller ertelemeler diğer festivaller kanadında da ardı arkasınca geldi! Film Festivallerini şaşaalı birer eğlence ve güç yarışına çevirmeye hevesli belediyeler için festivaller birer eğlence arenası olabilir ama biz eğlence olmadığında da akıllı uslu oturup genelde film izleme derdindeyiz.

Keza 22. Altın Koza basın toplantısını İstanbul’da yaptıktan sonra üstü kapalı bir erteleme yayınladı. Bu kararı o kadar zor biraz da zorlama vermiş olduğu bültenin her yanından belli oluyordu öyle ki anlamak da zorlandık! Sonra festivale davetimizin iptal edildiğini ama gösterimlerin devam edeceğini öğrendik. Önce jüri izleyip kararını verecek dendi, sonra halk jürisi için filmlerin Adana halkına gösterileceği söylendi. Yani işin üzüntü ve erteleme kısmı basın ve film ekiplerinin davetinin iptaliyle son buldu. Şimdi sorarım sizlere. Biz mi festivalin ‘eğlenceli yüzüymüşüz’ ki, biz gitmiyoruz ama festival yapılıyor. Güvenlik zafiyeti vs. dendi, zafiyet bütün halk için geçerli olmalı!

Ama ben yine de ne olursa olsun salonlara kilit vurulmaması taraftarıyım. Özelikle de festival filmlerinde bu ülkenin kara kaderine ilişkin eleştirel, dozajı yüksek, politik filmler yarışırken ve gösterilirken. Tabii işin şu kısmı da var, son yıllarda politik, sistemi eleştiren filmlere sanki festivallerde okkalı bir giremezsiniz işareti konuluyor gibi! Yani festivallerde biraz bağımsız film gösterim arenası olmaktan çıkıyor gibi! İşin bu kısmı da var! Bunu da konuşmak lazım!

Ardından bu yıl ilki yapılacak olan Edirne Uluslar arası Film Festivali’nin iptali geldi! Malatya Film Festivali’nin iptalin eşiğinde haberleri geliyor! (seçim sonrasında olmasına rağmen) Eğer seçim trafiğine girip arada harcanıp gitmek istemiyorsanız bunu açıkça beyan edin, sonuçta kimsenin tasavvurunda değildi, seçimlerin yeniden yapılacağı! Öyle bir halde ki ülkede filmler (vizyon), festivaller hep 1 Kasım sonrasına kapağı atmaya çalışıyor? Anlamadığım o zaman ne olacak? Bambaşka bir ülkeye mi uyanacağız! Savaşlar bitecek ve hepimize enjekte edilmeye çalışılan düşmanlık bitmiş mi olacak? Nedir bu kaçış kıyamet!

Sonuçta festival iptal etmekle vicdanlarımızdaki yarayı temizleyemeyiz! Savaşları iptal edip, normal moda geçmemiz lazım, artık ülke olarak bunu yapmamız lazım! Festivalleri iptal ederek ülkenin üzerindeki kara bulutları azaltmıyorsunuz, aksine daha da arttırıyorsunuz! Bırakın insanlar film izlesin, savaşın ne lanet bir şey olduğuna bir kez daha tanıklık etsin!

O zehir zemberek yazı altta!

Altın Portakal’ın Ekim’e sabitlenmiş festival tarihi ileri bir tarihe atıldı biliyorsunuz. Sonra gelen açıklamaya göre de 29 Kasım’a gitmiş. Sebep de artan terör olayları! Altın Portakal geçen yıldan beri hep bir mırım kırındı… Şu açıklamaya kadar her şey fısıltı gazetesinin kontrolünde ha yapıldı ha yapılacak, ismi cismi değişecek kıvamındaydı.

Geçen seneki fecaate sebep olanların festivalde olup olmayacağı bile belli değildi. En son uluslar arası olacağı, yerele burun kıvırdığı bir haber bile gündemdeydi ki hala daha gündemde… Ulusal yarışmayı kaldırmayı anlamak mümkün, eğer sizin bir misyonunuz varsa ve bu da ulusal sinemayı geliştirmeye katkıysa bunu kafana göre kaldıramazsın. Fonlarını, tonlarını verirsin o ayrı.

Gelelim erteleme sebebinin samimiyetine! Bana çok da inandırıcı gelmedi açıkçası. Barış süreci gibi bir süreç başlamışken bunu bozup, Ortadoğu’da devam eden savaşa su taşıyıp sonra da mağduru oynayamazsınız. Sonuçlara üzülmeyi bırakıp neden olan olaylara müdahale etmelisiniz. İçinizden festival yapmak gelmiyorsa, yapacak koşullar oluşması için adım atmalısınız! Alyan bebeğin ölümü bu kadar yıktıysa çocukların ölmemesi için çaba harcayacak politikalar üretmelisiniz. Ama festival iptal ederek üzüntünüzü dile getiremezsiniz, hiç samimi değil inanın!

Gelelim iptal edilmenin başka sebeplerine! Uluslar arası çıtlatmaları etrafı doldurunca panikleyen yerli sinemacılar büyün filmlerini Adana Altın Koza’ya yığdılar tabii. Antalya’ya film kalmamış olabilir! Zaten birkaç senedir bu böyle. Kendisini çabuk toplayan Altın Koza, Portakal’ın önüne geçmişti. Geçen sene patlayan ve nedense toparlanamayan kriz ise bu seneki karar alma mekanizmasının gecikmesine etkili nedenlerden biri de olabilir. Ya da Cannes benzeri uluslar arası bir model için çanlar çalındı ama susturulamadı belki de! Velhasıl Altın Portakal toplayamadı, kendi sebep olduğu krizi çözmedi, çözmek istemedi!

Şimdi de erteleme yolunu seçti. Benim anlamadığım 1 Kasım seçimlerinden sonra We are the World, We are the Children şarkıları söyleyip gönül rahatlığıyla festival mi yapabileceğiz? Alyan’ın küçük bedeni soğumuş, içimizdeki ateş sönmüş mü olacak… 6 Haziran seçimlerinde bir sonuç alamayanlar 1 Kasım için neden bu kadar umutlu! Barış iktidar boşluğundan dolayı mı elden gitti, yoksa birileri istediği için mi? Barış bu kadar geri gelmesi zor bir şey mi ki illa seçim yapmak gerekiyor bunun için… Barış için mi savaş için mi oy kullanıyoruz… Kendi çıkarcı politikalarımız için insanları yerinden yurdundan ederken içimiz sızlamıyor da minicik bedenler kıyıya vurunca mı titreyip kendimize geliyoruz. Herkes savaş istemiyoruz diye çığlık atarken bu kimin savaşı bi düşünün o halde! Ondan sonra da gönül rahatlığıyla festivalleri erteleyin, bitirin fark etmez!

Bütün bunlardan sonra 29 Kasım – 6 Aralık tarihleri arasında da Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin gerçekleştirileceği ilan edildi. Uluslararası Edirne Film Festivali ise 20 – 26 Kasım 2015 tarihlerine ertelendi.

 

Banu Bozdemir
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Sinema yazarlığına Klaket sinema dergisinde başladı. Dört yıl Milliyet Sanat dergisi ve Milliyet gazetesinde sinema yazarı, kültür sanat muhabiri ve şef yardımcısı olarak çalıştı. İki yıl Skytürk Televizyonunda sinema, sanat ve ‘Sevgilim İstanbul’ programlarında yapımcı, yönetmen ve sunucu olarak görev aldı. Antrakt Sinema Gazetesi’nde iki sene editör olarak çalıştı. Tarihi Rejans Rus Lokantasına hazırlanan ‘Rejans Tarihi’ ve ‘Rejans Yemekleri’ kitabının editörlüğünü yaptı. Rejans Rus lokantası başta olmak üzere birçok şirketin basın danışmanlığı görevini üstlendi. Film + sinema dergisine Türk sineması röportajları yaptı. Küçük Sinemacılar, Benim Trafik Kitabım, 'Çevremi Seviyorum' adı altında on iki tane ‘çevreci’, dört tane fantastik çevre temalı yirminin üzerinde çocuk kitabı bulunuyor. Sosyal medyada yolunu kaybeden bir genç kızın maceralarını anlattığı ‘Leylalı Haller’ yazarın ilk romanı. Kaşif Karınca ise beyaz yakalılara çocuk kafasıyla yazdığı ufak bir yaşam manifestosu özelliği taşıyor. TRT’ye çektiği ‘Bakış’ adlı bir kısa filmi bulunuyor. Halen aylık sinema dergisi cinedergi.com'un editörü, beyazperde.com ve öteki sinema yazarı. Kişisel yazılarını paylaştığı banubozdemir.com sitesi de bulunan yazar filmlerde ve festivallerde jüri üyesi olarak görev alıyor, filmlere basın danışmanlığı yapıyor, sinema ve kısa film atölyelerinde ders veriyor. Çocuklarla sinema ve çevre atölyeleri düzenliyor.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.