Andrew Haigh son uzun metrajlı filmi 45 Years / 45 Yıl’da evlilikte 45 yıllarını devirmiş, o güne kadar büyük sorunlar yaşamamış, yaşlılıklarını da bir İngiliz gibi sürdüren Kate ve Geoff’ın hayatlarını markaja alıyor. İngiliz taşrasında, evde kitap okuyarak, yemekte bir kadeh şarabı hayata katarak, köpeklerini gezdirerek yaşlılıklarını olabilecek en güzel şekilde kutlayan çiftin hayatına geçmişten düşen bir haberin yarattığı sekte üzerine film. Tabii Haigh bunu öylesine ustaca hamlelerle, hatta bir nevi tiyatro geleneğine yaslanan bir anlatıyla sununca oyuncuların da gücünü anlı şanlı ortaya koyan bir film çıkıyor.

Film bir yanıyla evlilikleri 45. yılına dayanmış ve bunu kutlama arifesinde olan çifti sınıyor bir yandan da kadın tarafının yaşadığı yabancılaşmayı, çelişkiyi ve hezeyanları anlatıyor. Zira geçmişten gelen haber kocasını fena etkiliyor. Geoff’in neredeyse 50 yıl önce kaybolan sevgilisinin karlar altında ve muhtemelen bozulmadan kalan cesedi 45 yıllık, sınırları incelikle çizilmiş ilişkiyi bir anda darmaduman ediyor. Ama ortada beklenilen bir çatışma yok, herkes kendi içinde yaşıyor cesedin geçmişten getirdiği duyguyu. Aslında Geoff için daha büyük bir travma ama Kate için yansıması daha şiddetli oluyor. Gizlice Katya’nın hatıralarını peşine düşüyor, onu kıskanıyor ve yıllarca aynı yastığa baş koyduğu adamın farklı bir yanına tanıklık ediyor. Film sakin hayatlarının ortasına düşen cesedin üzerinden birbirini gözlemleyen çiftin kapılarını bize sonuna kadar açıyor. 45 yıl döngüsü filmin her yanından taşıyor ve yıllarca kapalı kalmış, derlenip toplanıp bir köşeye kaldırılmış meselenin de buzları çözülmüş oluyor böylece. Sımsıkı tutulan duygular da!

Film yine de karakterlerini konuşturmaktan vazgeçmiyor, onları derin bir sessizlik içinde boğmuyor. Aksine gözlemci, meraklı bir de rol biçiyor Kate’e. Geoff ise içindekileri anlatmaktan daha uzak, hem de Kate’den!

Film bir yandan Mike Leigh imzalı Another Year etkileri uyandırıyor, bir yandan Haneke’nin Aşk’ına göz kırpıyor ama hesaplaşmasını yaşlılık duvarlarına fazlaca çarpmadan yapıyor, aksine gençlik duygusunun tüm kafa karıştırıcı, kışkırtıcı anekdotlarını kullanıyor. O yüzden 60’larına merdiven dayasa da Kate’in filmin son sahnesinde kadraja giren bakışı ‘bundan sonrası’ için epey bir soru işareti barındırıyor. Çiftin çocukları olup olmadığını bilmiyoruz, birkaç tane arkadaşları dışında hayatlarında öyle bir insan karmaşası da yok, o yüzden Kate’in tavan arasında bulduğu görüntüler ‘çocuksuzluk’ üzerine de laflar eder gibi! Ama Kate’in tavrı önemli tabii bu konuda!

Ödüllü filmi Weekend / Haftasonu ile iki erkeğin hızla gelişen ilişkisine odaklanan ve hızlı bir duygusallık yaratan yönetmen sanki burada filmi geriye sarıyor gibi. Çözülen buzlar gibi bir ilişkinin belli belirsiz çözülmesine çanak tutuyor ve özellikle de mağdur tarafı bundan sonrası için soru işaretleri içinde bırakıyor. Erkek ise geçmişten gelen bu çözülmeyi kendi içinde çözüp normale geçiyor gibi. Ama gerçekten de ikili arasında sessiz düellolar mükemmel bir şekilde sirayet ediyor filme, kıskançlık sonuna kadar hüküm sürüyor filmde ama bunu iki tarafta deyim yerindeyse çizgisini bozmadan yapıyor. Tabii film iki deneyimli oyuncunun gücünden aldığı rahatlıkla tökezlemeden sonunu getiriyor. Charlotte Rampling ve Tom Courtenay yaşını başını almış kıskançlık duygularına ve iç hezeyanlarına başarılı bir şekilde eşlik ediyor ve filme çok şey katıyorlar. 45 Yıl hesapta olmayan bir hesaplaşma hikayesi! Herkes payına düşeni yaşıyor sonuçta! Bu haftanın atlanmaması gereken filmlerinden!

Banu Bozdemir
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Sinema yazarlığına Klaket sinema dergisinde başladı. Dört yıl Milliyet Sanat dergisi ve Milliyet gazetesinde sinema yazarı, kültür sanat muhabiri ve şef yardımcısı olarak çalıştı. İki yıl Skytürk Televizyonunda sinema, sanat ve ‘Sevgilim İstanbul’ programlarında yapımcı, yönetmen ve sunucu olarak görev aldı. Antrakt Sinema Gazetesi’nde iki sene editör olarak çalıştı. Tarihi Rejans Rus Lokantasına hazırlanan ‘Rejans Tarihi’ ve ‘Rejans Yemekleri’ kitabının editörlüğünü yaptı. Rejans Rus lokantası başta olmak üzere birçok şirketin basın danışmanlığı görevini üstlendi. Film + sinema dergisine Türk sineması röportajları yaptı. Küçük Sinemacılar, Benim Trafik Kitabım, 'Çevremi Seviyorum' adı altında on iki tane ‘çevreci’, dört tane fantastik çevre temalı yirminin üzerinde çocuk kitabı bulunuyor. Sosyal medyada yolunu kaybeden bir genç kızın maceralarını anlattığı ‘Leylalı Haller’ yazarın ilk romanı. Kaşif Karınca ise beyaz yakalılara çocuk kafasıyla yazdığı ufak bir yaşam manifestosu özelliği taşıyor. TRT’ye çektiği ‘Bakış’ adlı bir kısa filmi bulunuyor. Halen aylık sinema dergisi cinedergi.com'un editörü, beyazperde.com ve öteki sinema yazarı. Kişisel yazılarını paylaştığı banubozdemir.com sitesi de bulunan yazar filmlerde ve festivallerde jüri üyesi olarak görev alıyor, filmlere basın danışmanlığı yapıyor, sinema ve kısa film atölyelerinde ders veriyor. Çocuklarla sinema ve çevre atölyeleri düzenliyor.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.