Bu ay vizyona Bernard Rose yönetmenliğinde bir Frankenstein filmi giriyor. 80’li yılların sonundan beri film çekmekte olan yönetmen en çok 92 yapımı kült film Candyman, 94 yapımı Beethoven’ı anlatan Immortal Beloved ve 97 yapımı Tolstoy klasiği Anna Karenina ile biliniyor.

Frankenstein bilindiği üzere 1800’lü yıllarda yazılmış bir roman kahramanı. Romanın yazarı ise dönemin etkili bir kadın hakları savunucusu olan Mary Shelley. Edebiyat, felsefe ve siyasetle yakından ilgili olan bu kadının romanında aslında korkudan ziyade felsefe ve toplum eleştirisi var. Frankenstein da genelde sanılanın aksine canavarın değil onun yaratıcısının adı. Canavar aslında yalnız bir karakter ve fakat maalesef, bir yandan da kaçınılmaz olarak, sinemada onun bu yalnızlığından ziyade korkunç olduğu kadar ilginç de olan dış görünüşü baskın oluyor.

Bu kısa Frankenstein hatırlatmalarından sonra biraz da Bernard Rose’un nasıl bir Frankenstein filmi çektiğine bakalım. Rose hikâyeyi modern günümüze adapte etmeyi tercih etmiş. Korku öğesini de biz insanoğlunun en yüksek korku ve takıntılarının üzerinden kurmayı ihmal etmeyerek… Canavarımızı genç oyuncu Xavier Samuel canlandırırken Elizabeth Frankenstein rolünde Carrie-Anne Moss, Victor Frankenstein rolünde ise Danny Huston var. Özel efekt makyözü ise altı kez Emmy adaylığı bulunan Randy Westgate. Bakalım, günümüze uyarlanan bir Frankenstein, hikâyesiyle, görselliğiyle bizi yeterince tatmin edebilecek mi, daha önce çekilen Frankenstein’ların arasında kendine nasıl bir yer edinecek…

Frankenstein uyarlaması sinema filmleri say say bitmez ama biz burada bir kısmını hatırlayalım:

1910’da ilk kez bir kısa film olarak sinema uyarlanması denenmiş. J. Searle Dawley yönetmenliğindeki filmin sadece tek bir kopyası varmış ve 1990 yılında yapılan bir filmde bu filmin bazı bölümleri renove edilerek saklanmış.

İlk uzun metraj Frankenstein ise 1915’te sessiz film olarak çekilmiş.

1920’lerde 30’larda, 40larda özellikle Amerikan yapımı, az olarak da Alman, İtalyan yapımı Frankenstein filmleri çekilmeye devam etmiş. Örneğin 1931 yapımı, James Whale imzalı Frankenstein’da Boris Karloff’un canlandırdığı canavar uzun süre akıllardan çıkmamış. Bu rol, tiyatrocu olan Karloff’u bir gecede büyük üne kavuşturmuş. Karloff aynı tip rolleri bu filmi izleyen Bride of Frankenstein (1935) ve Son of Frankenstein (1939) filmleriyle de sürdürmüş.

House of Frankenstein, 1944 yapımı bir film. Erle C. Kenton yönetmenliğindeki filmde Frankenstein’ın canavarını 1.95 boyuyla ve başarılı makyajların da yardımıyla Glenn Strange başarıyla canlandırmış.

1957 yılında çekilen The Curse of Frankenstein, Terence Fisher imzalı. Fisher özgün bir Frankenstein çekmek ister, eski filmleri izlemez ve yeni bir senaryo yazar. Makyaj, mekânlar, kanlı sahneler ve hikâyenin kişileriyle ilgili kimi detaylar diğer filmlerden çok farklıdır. Diğer yapımlardan farklı olarak Frankenstein daha ahlak yoksunu, daha çöküntü içinde bir karakterdir. Hayatında gerçek bir aşk da yoktur. Acımasız biridir.

Daha yakın tarihlere gelecek olursak, 1985 tarihli The Bride filmini de anmadan geçmeyelim derim. Ünlü müzik adamı Sting’in oynadığı Baron Charles Frankenstein, canavarına eş olması için Eva adında bir kadın canavar yaratır. Ancak insana kusursuzca benzeyen Eva canavarı reddedier ve olaylar gelişir.

1987 tarihli Fred Dekker imzalı The Monster Squad filminde daha sempatik bir canavarla karşı karşıyaydık (Tom Noonan). Çocukların sevdiği bir canavar oldu o bu filmde. Zira bu film sadece bir Frankenstein filmi değil, tüm canavarların bir araya geldikleri ve çocukların bu canavarları görmelerine karşın ailelerine anlatamadıkları, mizah yüklü bir filmdi ama Frankenstein en çok ilgi çeken karakterlerden biri oldu filmde.

 

Roger Corman ise 1990’da “Frankenstein Unbound” ile Brian Aldiss’in bilimkurgu romanını sinemaya aktarır, böylece ortaya gotik bir bilimkurgu işi çıkar. Konu olarak da, insanlığın yararına üretilmek için tasarlanan bir silah üzerine çalışan bilimadamı, zaman üzerinde sıçrama yaparak kendini 1817 İsviçre’sinde bulur, Victor Frankenstein (Raul Julia) ve Mary Shelley (Bridget Fonda) ile karşılaşır. Senaryoya dahil olan Yaratık (Nick Brimble) kendine bir eş ister ve olaylar gelişir diyelim.

1994 yapımı Frankenstein, İngiliz yönetmen Kenneth Branagh tarafından çekiliyor ve Frankenstein rolünü de o üstleniyor. Yaratık ise ünlü oyuncu Robert de Niro oluyor. Yönetmen romana mümkün mertebe sadık kalıyor, bu yüzden de filmin adını “Mary Shelley’s Frankenstein” koyuyor. Frankenstein’ın karısı olan Elizabeth’i sevilen oyuncu Helena Bonham Carter canlandırıyor. Elizabeth romanda silik bir karakter iken, filmde cesur bir karektere dönüşüyor.

90’lı yıllardan sonra Frankenstein’ın sinema uyarlaması fazla yok. Belki birkaç tv program ya da dizi var konuyla alakalı fakat yine de Frankenstein kimi alakasız filmlerin bile içine yerleşmesini biliyor elbette.

Tabii ki tüm bu filmleri anarken Frankenweenie’yi de atlamamak lazım. 1984’te çektiği kısa filmi 2012’de uzun metraja çeviren çılgın yönetmen Tim Burton’ın dünyasında Frankenstein, bir köpek üzerinden anlatılan sevimli ve fakat acıklı bir hikâyeye dönüşmüştü. Sadık dost Sparky ile Victor’un arasındaki bağ, köpek ile insanın dostluğundan çok daha ötedir. Fakat Sparky araba kazası sonucu yaşamını yitirir. Victor dostunu kaybetmek istemez.. Okulda fen hocasının, ölü bir kurbağanın kaslarını nasıl elektrikle hareket ettirdiği aklına gelir ve köpeğini de bu şekilde hayata geri döndürür.

Kocaman düz kafalı, boynunda ya da başında cıvatalar olan, aşırı uzun boylu canavar, ilk formunu 30’lu yıllarda almış ve zaman içinde bazı değişimlere uğramışsa da genel bir tipleme olarak insanların akıllarında kalmıştır. Frankenstein aslında insanın Tanrı’yı oynaması ve içindeki kötülükle savaşmasını temsil eder. Fakat bir yandan bilimin ve tıbbın ilerlemesiyle, ölümsüzlük, yeniden canlanma gibi konular konuşulmakta, “böyle bir şey gerçek olabilir mi” kısmı da düşündürmeye devam etmektedir. Eylül sonu vizyona girecek olan Frankenstein’i merakla bekliyoruz.

Melis Zararsız

 

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.