Bir kaç aydır Türk sinemasındaki üretimin artışından ama bunların gerektiği kadar kaliteli olmadığından bahsediyoruz. Aynı durum Mart ayında’da yaşanıyor.
Yine de şöyle bir farklılık hissettim. Biz hep endübtri olmamız için sadece yabancı festivallerde ödül alan sanatsal ağırlıklı filmlerin yetmeyeceğini söyledik. Ama gişe filmlerinin de bu kadar çok üretildiğini hiç görmedik. Özellikle benim yaşımda olanlar, yani 70’lerin sonu 80’lerin başından itibaren bu endüstriyi bir olgunlukta takip edenler için böyle bu durum. Onun için biz de yeni tecrübeliyoruz bu kadar filmin vizyon görmesini. Durumumuz şu her hafta üç tane Türk filmi giriyor. Şanslı isek bir tanesinin eli yüzü düzgün oluyor. Ama belki de endüstri olmamız için gereken budur. Yani sanatsal açıdan zayıf ama gişesi yüksek filmler ile sanat filmlerinin bir birleşimi. Onun için bugünkü durumu fazla eleştirmemeye karar verdim. Aynı şekilde politik filmleri de sinemalarda seyretmeye başladık. Mesela Kod Adı Koz filmi bizim camia tarafından büyük tepki gördü. Ben ait olduğumuz siyasi görüşe göre filmleri kategorize etmememiz gerektiğini düşünüyorum. Bir tarafta Selam filmi gibi Fetullahçı yapımlar, diğer tarafta Kod Adı Koz gibi iktidarın bakış açısına göre çekilen filmler, diğer yanda bazı Kürt yönetmenlerin neredeyse PKK söylemlerini savundukları üretimler, Köy Ensitütüleri’ni anlatan Atatürkçü yapımlar. 12 Eylül’de yaşananları anlatan sol içerikli filmler, bunların hepsi bu ülkenin gerçeği. Ve biz bunların hepsinin sinemada yer almasıyla övünmemiz ve sevinmemiz gerekir diye düşünüyorum. Yoksa asıl biz kendi sansürümüzü sinemada ve zihnimizde yaşatırız. Gelelim dergimize, Yeni Hayat filminin yönetmeni Caner Erzincan ve filmde oynayan Down sendromlu kardeşi Soner Erzincan, Çekmeköy Underground filminin yönetmeni Ayşim Türkmen, 8 Saniye’nin başrol oyuncusu Esra İnal ve yönetmeni Ömer Faruk Sorak, Polis Akademisi Alaturka’nın güzel oyuncusu Elvin Levinler, KOD Adı Koz filminde Recep Tayyip Erdoğan’ı canlandıran Cem Kurtoğlu hepsi dergimizin röportaj sayfalarında yer alıyor. Dosyalarımız ise Murat Kızılca Jake Gylenhall’ın binbir yüzünü, Masis Üşenmez Big Eyes’tan yola çıkarak Tim Burton eleştirisi, Egemen Tokatlıoğlu Cappy filminden yola çıkarak Neil Blomkamp kritiği, Tuğçe Madayanti Rosewater filmi sebebi ile Maziar Bahari incelemesi, Halil İbrahim Sağlam tek plan çekilen filmler dosyası, Utku Ögetürk Oscar ödülleri değerlendirmesi, didem Peker Başaran Serdar Akar bilmecesini yazdı. Bu sayıda yeni bir yazarımız daha sizle beraber olmaya başladı. Meltem Yılmaz kendine has diliyle Birdman’i gıdıkladı. Dizi dünyasında ise Nergiz Karadaş Beş Kardeşler’i yazdı. Gizem merve Kaboğlu Sevinç Erbulak ile hoş sohbet bir röportaj yaptı. Şenay Tanrıvermiş ise Gotham çılgınlığını sayfalara taşıdı. Fırat Sayıcı Uzunun Kısası köşesinde arkadaşımız Çağnur Öztürk’ü konuk etti. Daha bitmedi ama ben bittim. İyi okumalar.