Ülke nasıl bir model olduysa ortalıkta iktidardan sıçrayan parçacıkları dolaşmaya başladı. Yani iktidardakilere öykünen, arkasının sağlamlığına güvendiği için ağzından çıkanı kulağı hatta hiçbir yeri duymayan yapımcı (!) tayfası diyebiliriz.

Kötü film çeken ama bunun farkında olmayan yapımcı ve yönetmenler ortalıkta arz-ı endam ettikçe bu tarz (eleştirmenlere çatan) sonuçlar geliyordu ve gelmeye devam edecektir. Ama hiçbiri sektörden bi haber yapımcı Murat Usta kadar cahil cühela çıkışı yapmamıştı. Kötü film, üstüne ilgisiz seyirci olunca sinirlenen yapımcı tek hedef olarak filmi için kötü yazan sinema yazarlarını hedef aldı. Ama yerini, duruşunu, saflarını ve yeni Türkiye kafasını iyice belli ederek. Neymiş film için kötü yazanlar çapulcu, geziciymiş (sonra paralelcileri de işin içine kattı) ve yapmak istedikleri belliymiş. Yapılmak istenen filmin kötü olduğunu söylemekten başka ne acaba, biz de merak ediyoruz bu hımbıl ve kolayca yazılmış senaryoyu? Kendisi de bu durumda iktidarın baş yapımcısı, oyuncusu da baş aktörü oluyor o halde. Ve arkasından da iğrenç tehditlerini sıralamış sosyal medya hesabından. Yok ezecekmiş, yok silecekmiş de… Pardon? Kimsiniz? Bir tane film çekince kendini sahiden Kara Murat mı sandın?

Eleştirmenlik önemli bir mevzu. Önemi işte buradan kaynaklanıyor, sevilmezler eleştirmenler. Aslında fazlaca izleme yaptığımız için öngörü sahibi insanlarız ama sinemayı ucuz eğlence ve para kazanma aracı gören zihniyetle bir şekilde hır gürdeyiz! Sizin gibi film çektiğini sanan insanların kaç tane kötü filmini izliyoruz haberiniz var mı? Hem de birkaç tane değil onlara. Yerli sinemayı taşıyan birkaç filmi kenara çıkar geriye ne kalıyor biliyor musunuz? Kötü filmler. Emeğe her daim saygımız var, uğraşılmış işlere de. Ama özensiz, kısa yoldan para kazanma işlerine karnımız tok. Hele kötü film çekip bir de üstüne ortalığa tehdit sözleri saçan yapımcılara karnımız gerçekten de tok.

Murat Usta ve filmin çeşitli alanlarına dağılmış Ustalar (büyük ‘usta’dan aldıkları ilhamla) bu tarz açıklamalarla sektöre katkıdan çok zarar vereceklerinin farkında değiller. Kötü filme kötü film denir aga bizim oralarda, başka da bir şey gelmez aklımıza! Önümüzde akıp giden Kara Murat serisi varken sadece ismi Kara Murat olan bir filmi bize yutturmanızı huşu içinde izleyemezdik kusura bakmayın. Kara Murat’ı kendi kalıplarınızda bir adam yapmanıza da sessiz kalamazdık. Hem de sektörün içinde çizgi romana hakim olan yazar arkadaşlar varken! O yüzden diren sinema bu ay bu tarz yapımcılara, bu tarz yapımcı mantığına direniyor, direnecek! Sırtını bi yerlere dayamış insanlara her zaman direndik ve direnmeye de devam edeceğiz!

Sosyal medyadan hiç dikkate alınmaması gereken (kabul ediyorum) Murat Usta ve diğer ustalarına cevap vermeye gerek yoktu açıklamalarına katılmıyorum. Az izleyici giden filminden dolayı gözü dönmüş bir yapımcının saldırısı deyip geçmek gerekirdi belki ama yapımcı eleştirmenleri belli safta tutmasaydı. Belki de kendince bize saldırarak ucuz yollu bir reklam kampanyası yapmaya çalıştı ama yemedi! Hem kendileri o kadar da çıkarcı bir noktadan yaklaşıyorlar ki mevzuya, hazır Osmanlı ruhu canlandırılmaya çalışırken akan suya bir testi de onlar dayamaya çalışmışlar ama olmamış! Bu olmamışlığı eleştirince de tehditler tehditler. Birkaç zamandır maruz kaldığımız tavırlar bunlar alışkınız ama kabul etmeye niyetimiz yok. Ülkede eleştiri mekanizması neredeyse sıfırlanmaya çalışılıyor. Yapılan edilen karşısında ses çıkarmaya çalışan neredeyse yaka paça paket yapılacak, yapılıyor da! Yapımcının tavrı da bu! Belli ki filmi çekerken arkayı sağlam tutmuş! Ama pek de sağlam tutamamış ki güvendiği izleyici kitlesi bile dudak büktü bu filme. Evlerinde tutulan kitle evde oturmaya devam etti yani! Böylece film binbir kurnazlıkla seyirci çalışmaya çalışırken yapımcısının elinde (!) fena patladı! O da tehditlere sığındı. Sosyal medya hesabından yazdıklarını sildi, sonra da kendisini mağdur ilan etti, kendisine karşı çıkanları bi yerlere havale etti ama yemedi! Yemez! Sinema yaşar, direnir. Sizin gibiler de seyircisiz ortada kalır!

Banu Bozdemir
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Sinema yazarlığına Klaket sinema dergisinde başladı. Dört yıl Milliyet Sanat dergisi ve Milliyet gazetesinde sinema yazarı, kültür sanat muhabiri ve şef yardımcısı olarak çalıştı. İki yıl Skytürk Televizyonunda sinema, sanat ve ‘Sevgilim İstanbul’ programlarında yapımcı, yönetmen ve sunucu olarak görev aldı. Antrakt Sinema Gazetesi’nde iki sene editör olarak çalıştı. Tarihi Rejans Rus Lokantasına hazırlanan ‘Rejans Tarihi’ ve ‘Rejans Yemekleri’ kitabının editörlüğünü yaptı. Rejans Rus lokantası başta olmak üzere birçok şirketin basın danışmanlığı görevini üstlendi. Film + sinema dergisine Türk sineması röportajları yaptı. Küçük Sinemacılar, Benim Trafik Kitabım, 'Çevremi Seviyorum' adı altında on iki tane ‘çevreci’, dört tane fantastik çevre temalı yirminin üzerinde çocuk kitabı bulunuyor. Sosyal medyada yolunu kaybeden bir genç kızın maceralarını anlattığı ‘Leylalı Haller’ yazarın ilk romanı. Kaşif Karınca ise beyaz yakalılara çocuk kafasıyla yazdığı ufak bir yaşam manifestosu özelliği taşıyor. TRT’ye çektiği ‘Bakış’ adlı bir kısa filmi bulunuyor. Halen aylık sinema dergisi cinedergi.com'un editörü, beyazperde.com ve öteki sinema yazarı. Kişisel yazılarını paylaştığı banubozdemir.com sitesi de bulunan yazar filmlerde ve festivallerde jüri üyesi olarak görev alıyor, filmlere basın danışmanlığı yapıyor, sinema ve kısa film atölyelerinde ders veriyor. Çocuklarla sinema ve çevre atölyeleri düzenliyor.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.