İspanya’dan dünyaya bir salgın gibi hızla yayılan [Rec] serisinin dördüncü halkası, ülkemizde Ekim ayının son vizyon haftasında gösterime giriyor. Bu vesileyle [Rec] külliyatına kısaca bir göz atarak, serinin önceki filmlerini hatırlatalım istedik.

2000 sonrası atağa kalkan İspanyol Korku Sineması’nın ön saflarda çarpışan cesur yönetmenlerinden ikisi, Jaume Balaguero ve Paco Plaza’dır desem, sanırım çok az kişi itiraz eder. Plaza, İngiliz yazar Ramsey Campbell’in 2001 tarihli romanı Pact of the Fathers’dan uyarlanan Second Name (2002), belli başlı eksiklerine rağmen kurtadam filmlerine düşkün bünyeleri memnun etmekte zorlanmayan Romasanta: The Werewolf Hunt (2004) ve birbirinden güçlü yaklaşık yetmiş dakika uzunluğundaki altı televizyon filminden oluşan ‘6 Films to Keep You Awake’ serisi dahilindeki The Christmas Tale (2005) isimli filmlerden sorumlu yönetmen. Balaguero ise gene Ramsey Campbell’in 1981 tarihli (film ile aynı adı taşıyan) romanından uyarladığı The Nameless (1999), aldığı olumsuz eleştirilere rağmen gişede bütçesini üçe dörde katlamayı bilen Darkness (2002), vasat üstü hayalet filmi Fragile (2005) ve biraz önce bahsi geçen ‘6 Films to Keep You Awake’ serisinden To Let (2006) isimli filmleri yönetti. (Bu arada ‘6 Films to Keep You Awake’ serisini izlemediyseniz, mutlaka izlemenizi öneririm.)

[Rec] (2007)

Balaguero ve Plaza, 2007 senesinde güçlerini birleştirerek yazının ana konusu olan serinin ilk filmi [Rec] fenomenine ortaklaşa imza attılar. TV muhabiri Angela ve kameramanı Pablo, Barcelona’daki itfaiye ekiplerinden birinin gece vardiyasını görüntülemek üzere itfaiye merkezinde çekim yapmaktadır. Gece sessiz geçecek gibi görünürken, apartman dairesinde mahsur kalan yaşlı bir kadın ile ilgili bir ihbar telefonu gelir. İtfaiye ekibi süratle hazırlanır ve Angela ile Pablo’yu da yanlarına alarak, olay yerine gitmek üzere yola çıkar. Apartman sakinleri, binanın giriş holünde toplanmış, yaşlı kadının dairesinden gelen çığlık sesleri hakkında tartışmaktadır. Angela ve Pablo, iki polis memuru ve birkaç itfaiyeci ile beraber yaşlı kadının dairesine çıkar. Bu arada olay yerine gelen askeri birlikler binayı karantina altına alarak mühürler. İşlerin çığırından çıkması çok uzun sürmez.

Cannibal Holocaust’un (1980) temellerini attığı ve The Blair Witch Project’in (1999) kurdeleyi keserek açılışını yaptığı ‘buluntu film’ (found footage) yolu, umulanın çok üzerinde, ağır bir trafiğe maruz kaldı. Bu yoldan ilerleyen onlarca sıradan örneğin arasından kolayca sıyrılmayı başaran [Rec], hem seyircilerden, hem de eleştirmenlerden olumlu not aldı. Gayet sağlam bir gişe başarısı ile de devam filmleri kapısının ardına kadar açılmasını sağladı.

Bu arada paranın kokusunu alan Hollywood, [Rec]’e karşı kayıtsız kalamadı ve aceleyle Quarantine (2008) isimli bir ‘yeniden yapım’ çekti. Eylül ayında vizyona giren ilginç bir ‘buluntu film’ örneği As Above, So Below (2014), Shyamalan’ın öyküsünden senaryolaştırılan Devil (2010) ve The Poughkeepsie Tapes (2007) gibi filmlerden mesul John Erick Dowdle’un yönettiği filmin başrolünde ise ülkemizde de bir hayli popüler olan TV dizisi Dexter’dan tanıdığımız Jennifer Carpenter var. Quarantine, [Rec]’in neredeyse bire bir çekimlerinden oluşuyor. Tek farkı oyuncuların milliyeti ve konuştukları dil. İlginçtir, Quarantine’e de Quarantine 2: Terminal (2011) isimli bir devam filmi çekildi. Ancak kendi öncülünün öyküsünü devam ettiren Quarantine 2’nun, [Rec] 2 ile bir ilgisi yoktur.

[Rec]² (2009)

İlk filmin dünya çapında haklı olarak ilgi görmesi üzerine, Balaguero ve Plaza ikilisi tekrar kolları sıvayarak devam filmini de beraber yönettiler. İlkinin kaldığı yerden devam eden [Rec] 2’da karantinaya alınan apartmana geri döneriz. Sağlık Bakanlığı tarafından görevlendirilen Dr. Owen ve bir özel harekât timi apartmana girer. Bu sefer olayları Pablo’nun kamerasından değil, askerlerin kasklarına yerleştirilmiş kameralar aracılığı ile takip ederiz. Birden fazla kaynaktan takip ettiğimiz olaylar silsilesi, ilk filmde olan bitenin sebepleri hakkında detaylı açıklamalar yapar, merakımızı giderir ama doğruya doğru, [Rec] 2 ilk filmin vasat bir kopyası gibi görünmekten kurtulamaz.

[REC]3: Genesis (2012)

Serinin üçüncü filminde birtakım değişikliklere gidildi. Paco Plaza, yönetmenlik koltuğuna tek başına kuruldu ve salgını apartmandan dışarıya taşıdı. Tek değişiklik bunlar değildi; Koldo ve Clara’nın düğün hazırlıklarının, el kamerası ve cep telefonu kamerası gibi kaynaklar aracılığıyla aktarıldığı giriş bölümü ile ‘buluntu film’miş gibi yaparak başlayan [Rec] 3, ilerleyen dakikalardan itibaren geleneksel çekim yöntemlerine geçiş yapar. Düğündeki konuklardan birinin rahatsızlanmasıyla başlayan tedirginlik, yerini aynı kişinin etrafa saldırıp diğer konukları ısırmaya başlamasıyla, hiç durmayan bir kovalamacaya ve kaosa bırakır. Filmin bundan sonrası çok fazla sürprize yer vermeden, tipik bir zombi ya da ‘infected’ filmi gibi devam eder. [Rec] 3, serinin ilk iki filmi ile bağlantısızmış gibi dursa da, final sahnesi ile ana öyküye eklemlenmeyi de ihmal etmez.

Genelde pek beğenilmeyen [Rec] 3, en çok önceki filmlerin ciddi ve klostrofobik havasını terk edip, eğlenceli ama sıradan bir zombi filmi haline bürünmesiyle eleştirildi. Bu arada [Rec] 3’nin, ilk zombi filmimiz Ada: Zombilerin Düğünü (2010) ile benzer bir çıkış noktasına sahip olmasını da ilginç bir detay olarak buraya ekleyelim. (Tersi olsaydı neler derlerdi kimbilir.)

[REC]4: Apocalypse (2014)

Gelelim 31 Ekim’de vizyona girecek olan [REC] 4’a. Serinin (eğer bir değişiklik olmazsa) son filmini de Jaume Balaguero tek başına yönetiyor. İlk filmin yıldızı Manuela Velasco, gene Angela rolüyle seriye geri dönüyor.

Balaguero, Fangoria’ya verdiği röportajda, filmin iddialı alt ismine ilişkin şunları söyledi; “[Rec] serisindeki filmlerin hepsinin bütçesi hemen hemen aynıdır. Bu yüzden bu filmde zombilerle dolu Barcelona sokakları gibi devasa sahneler görmeyeceksiniz. Zaten daha en başta öyle büyük sahneler çekme gibi bir niyetimiz yoktu, sadece kontrolümüzde olan güçlü bir öykü olmalıydı.” Balaguero, [REC] 4’un ikinci filmin kaldığı yerden devam edeceğini ve ‘buluntu film’ tarzını tamamen terk edeceğini de sözlerine ekledi.

Dördüncü filmin seriye neler katacağını görmek için Ekim ayının son gününe kadar beklememiz gerekiyor. Umarım beklediğimize değer.

Murat Kızılca

 

 

 

 

Murat Kızılca
1971 Beylerbeyi, İstanbul doğumlu. 2008 yılında Öteki Sinema ekibine katıldı. 2012-2013 yılları arasında Popüler Sinema için vizyon filmleri yazdı. Kasım 2013’ten itibaren aylık online sinema dergisi CineDergi için Bilinmeyen isimli köşeyi hazırlıyor. Kasım 2014’ten beri aylık kültür sanat dergisi kargamecmua için sinema yazıları kaleme alıyor. Halen yazmaya devam ettiği Öteki Sinema’da bir yandan da editörlük görevini sürdürüyor.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.