Bu sayının gündemi sürekli değişti, önce Altın Portakal’ın kısa filmcilerden eser işletme belgesi istediği söylendi, ama Altın Portakal yönetimi bunu reddetti, olur mu öyle şey dedi. Ben de yazmaktan vazgeçtim tabii. Aslında gündem kalabalık olduğundan değil ama festivallerin değişen yönetimlerinin yeni şeyler denemesinden kaynaklanıyor, gerçi hoş aynı ekipler de deneme yanılma yoluna gidebilirler sonuçta!

Bu sayıda es geçilen, atlanan ön jürileri yazmaya karar verdim. Bana göre taşın altına asıl elini sokan onlar ama çoğu zaman onların adı anılmaz. Hatta 60-70 uzun metraj, 250-300 arası kısa film izlerler ama yine de hep geri plandadırlar. Adı üstünde ön jüri, ana jüriye film taşıyan ekip!

Geçen yıl Altın Portakal’da başvuran 60 filmden zorlayarak 9 film çıkaran ön jüriyi o kadar merak ettik ki ancak kendiniz el yordamıyla bulduk bazılarını. Hesap sormak için değil elbet, ama seçilmeyen diğer elli filmin akıbetini öğrenmek için… Bu filmler bu kadar vasat ise diğerleri nasıldı? Geçen yıl Altın Portakal’da en fazla sorulan sorulardan biriydi bu, diğer filmler nasıldı kardeşim. Eğer bunlar en iyilerse ülke sinemasında ciddi sorun var diye düşündük. Sonra tesadüfen bir arkadaşımın ön jüri olduğunu öğrendim de diğer filmlerle ilgili biraz fikir edindim…

Bu sene yine aynı şey. Ana jüriyi açıklayan festivaller (Altın Portakal bu kez açıkladı sağolsunlar, diğerlerinden de bekliyoruz) yine ön jüriyi açıklamayı unuttular. Oysa ufak çaplı sektörel bir araştırma yaptığımda gördüğüm ön jürinin deli gibi merak edildiği. Çünkü yönetmen kaderini öncelikle ön jüriye teslim ediyor ve filmini teslim ettiği elleri öğrenmek istiyor. Tabii biz sinema yazarları da.

Ana jüride önüne getirilen filmler üzerinden bir değerlendirmeye gidiyor doğal olarak. Ben ana jüride yer aldığım festivallerde elenen filmleri merak ediyorum açıkçası ve öğrenmeye çalışıyorum. Acaba ona bir şans verebilir miydik diye. Belki festivaller etkilenme olmaması, film gönderen yönetmenlerin ön jüriyi etkilememesi için böyle bir gizlilik yöntemi tercih ediyor olabilirler ama sektörün beklentisi filmlerini kimin ellerine teslim ettiğini öğrenmek. Bu sene büyük festivallerden birine filmini gönderen yönetmen arkadaşım ön jüride kimler var biliyor musun diye sordu. Bilmiyorum ama öğrenirim dedim ve hala öğrenebilmiş değilim. Ve bu gizemin sebebini anlayamıyorum. Nasıl ana jüri açıklanıyorsa ön jüride açıklanmalı. Kafalardaki soru işaretleri giderilmeli. Bir arkadaşım açıklanmaması daha iyi bütün fatura onlara kesiliyor tarzı esprili açıklaması belki soruna biraz parmak basıyordur ama şeffaflık en güzeli. Sonuçta orada bir ekip olarak karar veriliyor, vebali de sevabı da tek kişi üzerine değil, bir ekip üzerine. O yüzden ön jüri filmlerin kaderini belirleyen ilk el olarak daha fazla göz önünde olmalı. Bir kere Adana Altın Koza için neredeyse 250’den fazla kısa film izledim ön jüri olarak. Üç günde hızlandırılmış ir şekilde. Tabii bu da ayrı bir konu. Filmlere yeterince vakit ve özen ayırabiliyor muyuz acaba izlerken, yoksa daha önce festivalleri dolaşmış, ödül kazanmış filmlerin bize refere olmasını mı bekliyoruz. Bu da ayrı bir yazının konusu olsun. Ama ön jüri lütfen hep göz önünde olsun…

Banu Bozdemir
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Sinema yazarlığına Klaket sinema dergisinde başladı. Dört yıl Milliyet Sanat dergisi ve Milliyet gazetesinde sinema yazarı, kültür sanat muhabiri ve şef yardımcısı olarak çalıştı. İki yıl Skytürk Televizyonunda sinema, sanat ve ‘Sevgilim İstanbul’ programlarında yapımcı, yönetmen ve sunucu olarak görev aldı. Antrakt Sinema Gazetesi’nde iki sene editör olarak çalıştı. Tarihi Rejans Rus Lokantasına hazırlanan ‘Rejans Tarihi’ ve ‘Rejans Yemekleri’ kitabının editörlüğünü yaptı. Rejans Rus lokantası başta olmak üzere birçok şirketin basın danışmanlığı görevini üstlendi. Film + sinema dergisine Türk sineması röportajları yaptı. Küçük Sinemacılar, Benim Trafik Kitabım, 'Çevremi Seviyorum' adı altında on iki tane ‘çevreci’, dört tane fantastik çevre temalı yirminin üzerinde çocuk kitabı bulunuyor. Sosyal medyada yolunu kaybeden bir genç kızın maceralarını anlattığı ‘Leylalı Haller’ yazarın ilk romanı. Kaşif Karınca ise beyaz yakalılara çocuk kafasıyla yazdığı ufak bir yaşam manifestosu özelliği taşıyor. TRT’ye çektiği ‘Bakış’ adlı bir kısa filmi bulunuyor. Halen aylık sinema dergisi cinedergi.com'un editörü, beyazperde.com ve öteki sinema yazarı. Kişisel yazılarını paylaştığı banubozdemir.com sitesi de bulunan yazar filmlerde ve festivallerde jüri üyesi olarak görev alıyor, filmlere basın danışmanlığı yapıyor, sinema ve kısa film atölyelerinde ders veriyor. Çocuklarla sinema ve çevre atölyeleri düzenliyor.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.