Uğruna büyük savaşlar yapılan, şiirler yazılan, aşklara, ayrılıklara, sevinçlere, yıkımlara ev sahibi olan, aşkın ve nefretin eşzamanlı duyulduğu İstanbul… Yedi tepeli kavganın şehri bir kez daha Ulan İstanbul’la evimize konuk oluyor.
Televizyon ekranlarının çok izlenen dizilerinin sezon finali yapması ile birlikte 2014’ün ikinci yarısında çok sayıda yeni dizi izleyicisiyle buluşmaya başladı. Bunlardan bir tanesi güçlü oyuncu kadrosuyla Kanal D ekranlarında yayınlanan “Ulan İstanbul” adlı dizi. D Yapımın yapımcılığı, Uğraş Güneş’in kalemi, Murat Onbul’un yönetmenliği ve güçlü oyuncu kadrosuyla 23 Haziran Pazartesi akşamı ekrana merhaba diyen Ulan İstanbul’un ilk bölümüyle reyting sıralamasında ilk üçte yer almasında haftalardır özellikle sosyal medyada izlenme rekorları kıran Yaren’in Unfaithful (Kezzapla Mayonez) adlı kendi bestesinin payı gözden kaçırılmamalıdır.
ÇETENİN ŞİARI AHLAKLI ÇALMAK
Başrollerini Uğur Polat (Kandemir), Şebnem Bozoklu (Yaren), Sevtap Özaltun (Derya), Erkan Kolçak Köstendil (Karlos), Kaan Yıldırım (Ferdi), Caner Özyurtlu (Bahadır), Salih Bademci (Ceyhun), Alptekin Serdengeçti (Ali Rıza), Zeynep Kankonde (Şehriban), Beyti Engin (Hayati), Gökhan Niğdeli (Muhtar), Bahadır Hakim (Shan Li), Ayta Sözeri (Umay), Can Bartu Aslan (Gıyas) ve Zihni Göktay’ın (Servet) paylaştıkları dizinin hikayesi büyük şehrin, kimsesizliğin, sınıf farkının, parasızlığın, haksızlığın, şanssızlığın insanın ruhunda yarattığı tahribat ve bu tahribatla parçalanmış karakterlerin küllerinden doğma umuduyla son bir iş için bir araya gelmesinden oluşan hırsızlık çetesi ve çetenin Nevizadeler kimliğiyle yerleştikleri sakin ama içten kaynayan mahalleli ile olan maceraları çerçevesinde şekilleniyor.
İhtiyacı olmayandan, ihtiyaçları kadarını “Adaletli Çalmak” şiarıyla bir araya gelen ekibin tekrar yollarının kesişmesinin nedeni ise Kandemir yüzünden haksız yere cezaevine girmiş olan Derya’nın babasını kurtarmak için gerekli olan parayı toplayabilmektedir. Suç komedisi olan ancak karakterlerin bireysel travmaları ile dram özellikleri de taşıyan diziye ilişkin ilk bölümden keskin yorumlar yapmak çok doğru olmamakla birlikte önemli gördüğüm birkaç noktaya değinmek istiyorum.
Öncelikle suç olmakla birlikte toplumsal olarak ahlaksızlıkla nitelendirilen çalma eyleminin hayattan yumruk kıvamında şamar yemiş, dolayısıyla mağdur olan sevimli/komik karakterler tarafından “ahlaklı çalma” felsefesinin altı çizilerek yapılması durumu kısmen meşrulaştırıp izleyici tarafından kabul edilebilir ve hatta onaylanır hale getireceğinden dizinin izlenmesini sağlayacağını düşünüyorum. Ayrıca hikâyenin farklı özelliklerdeki çok sayıda karakter çevresinde dönmesi, karikatürize edilmiş karakterleri ve polis kadar mahallelinin de çete için tehdit oluşturması, yerli ve\veya yabancı yapımlardan esinlenmeler içermesine karşın bu esinlenmelerin kültürel özelliklerle harmanlanmış olması ve toplumun kolektif sorunlarına göndermeler yapılması, inceden tohumları atılan aşk ilişkileri, izleyici açısından tansiyonu yüksek, merak unsurunu canlı tutacak ve özdeşleşmeyi kolaylaştıracaktır.
Ancak uzun vadede ilk bölümdeki gibi hikâyedeki her şeyin ve hatta gereksiz ayrıntıların bile izleyicinin gözüne sokarcasına anlatılmasına ilişkin hatanın ilk bölümde karakterlerin ve hikâyenin tanıtımı adına hoş görülebileceğini, tekrarlanması halinde ise izleyicinin diziye olan ilgisini olumsuz etkileyeceğini düşünüyorum.
UFAK BİR NOT:
Ulan İstanbul olası başarı ya da başarısızlığı yanı sıra ismiyle bile gündeme damgasını vuracak gibi. Zira Çanakkale’de yaşayan Cevat Yaltıraklı adlı vatandaşımız dizi hakkında ”İstanbul’a hakaret edildiği” gerekçesiyle suç duyurusunda bulunmuş. “Ulan” kelimesinin Türkçe sözlükteki karşılığının, ‘çok kaba bir biçimde öfke ve nefret’ anlattığını belirten Yaltıraklı, İstanbul’a karşı yapılan bu hakarete sessiz kalmanın ve tepki göstermemenin insanlık suçu olduğunu dile getirmiş. Bakalım süreç içerisinde neler olacak.
Ulan yine sen kazandın İstanbul
sen kazandın ben yenildim
kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar
yine emrindeyim
ölsem, yalnız kalsam, cüzdanım kaybolsa
parasız kalsam, tenhalarda kalsam, çarpılsam
hiç bir gün hiçbir postacı kapımı çalmasa
yanılmıyorsam
sen eğer yine İstanbul’san
senin ıslıklarınsa kulaklarıma saplanan bu ıslıklar
gözbebeklerimde gezegenler gibi dönen yalnızlığımdan
bir tekmede kapılarını kırıp çıktım demektir.
İstanbul Ağrısı/ Attilâ İlhan
NERGİZ KARADAŞ