Bu sene ikincisi yapılan 2. Uluslararası Kayseri Altın Çınar Film Festivali için Kayseri’deydik. Geçen sene Talas Kültür ve Sanat Festivali Belgesel Film Festivali adıyla yapılan festival bu yıl birtakım sebeplerden dolayı yüzünü / ismini Kayseri’ye çevirmek zorunda kalmış. Ama Talas belediyesinin de desteği var. Erciyes Üniversitesi’nden mezun olmuş gençlerin Talas’ın muhteşem atmosferinde (eski ve restore edilmiş) kurdukları Yücel Çakmaklı Film Atölyesi’nden çıkmış tüm fikirler…

Kısa filmlerin yarıştığı, uzun metrajlı filmlerin gösterildiği, onur ödüllerinin verildiği festivalde asıl direğin kısa film olması elbette sevindirici. Ön elemeyi geçen tüm kısa film yönetmenlerinin çağrıldığı festivalde etkinlikler fazla olduğu kadar yapıldığı alanlarda fazla ve ilginçti. Örneğin Tol Kilisesi, Yaman Dede Konağı ve Selçuklu Evi gibi mekanlarda da film gösterimi ve söyleşiler yapıldı.

Kayseri şehirleşmesi düzgün şehirlerden, büyük şehir kıvamına çoktan geçmiş ve modernleşmek isteyen insanoğlunu gani gani doyurmaya muktedir Anadolu şehirlerinden, hatta daha fazlası. Ama benim favorim elbette Talas ve civarı oldu. Birçok medeniyeti barındırmış yerde en çok da Ermenilerin izine rastlamak mümkün, binaların dokularında ve yapılanmasında. Çok sinematografik bir ortam sunan Talas’ı bir festivalle, bir atölye ile beraber sunmak gerçekten de yaratıcı ve yola çıkan arkadaşların doğru bir yolda olduğunun göstergesi.

Bilindiği gibi Erciyes Üniversitesi bu yıl yedincisini yapacağı Film Festivali’ni Nisan ayından Ekim’e ertelemiş. İletişim Fakültesi tarafından yapılan festival öğrenci filmlerine kendilerini duyuracakları bir mecra yaratmış durumda. Üniversitelerin destekleri bu durumda her zaman iyi ve geçerlidir. Ama bu yıl ikincisi yapılan Kayseri Altın Çınar’la aralarında bir dayanışma ruhu yakalanmış gibi görünse de ikinci bir festivalin varlığı üniversite yönetimini birazcık rahatsız etmiş gibi görünüyor. Genelde okuldan mezun olanlar festivali, oradaki işleri, dayanışma duygusunu yeni gelen öğrencilere devreder ve sektöre dağılırlar ama burada öyle olmamış, öğrenciler başka bir festivali başlatmışlar. Çok da iyi olmuş. Yoğun çabalarla iyi destekler alıp en iyi filmlere on bin lira gibi bir ödül vermeyi başarmışlar. (Bu arada İnönü Kısa Film Festivali’nde kopyası teknik olarak kusurlu olan Cibik’e veremediğimiz ödül, burada değer buldu ve film en iyi belgesel seçildi, yönetmeni Turgay Kural’ı tebrik ediyorum tabii ödül kazanan tüm diğer kısa filmci arkadaşları da… )

Ama gördüğüm kadarıyla okul tarafı bu desteği pek de gönülden isteyerek vermiyor, kısa film festivalinin üniversiteye has kalmasını tercih ediyorlar sanırım. Oysa ne kadar çok festival olursa bir yerde o kadar iyi olur, özellikle de başka illerde ve kasabalarda. Festival filmi denilen şey İstanbul’da bile zor gösterim imkanı buluyorken Anadolu şehirlerine neredeyse hiç ulaşamıyor. Kısa filmler de öyle. İzmir uzun yıllardır kısa film festivali yapıyor, uzun metrajlı filmleri kapsayan bir festivali hayata geçirmekte zorlanıyor. O yüzden ne kadar çok festival o kadar çok zihin açıklığı…

Kısa filmleri ünlü sanatçılarla desteklemek çok güzel ama onları / kısa filmcileri geride bırakan bir şey gibi geliyor bana. Tabii festivallerin devam etmesi için bu tarz popüler hareketler gerekli. Sonuçta asıl olan festivallerin yaşaması, desteklenmesi… Film çekenlerin desteklenmesi. Kısa filmciler oradan aldıkları paraları yeni filmler için kullanacaklar sonuçta… Her daim @dirensinema demek lazım, sinemanın direnmesi için de destek olmak lazım… 2. Uluslararası Kayseri Altın Çınar Film Festivali birçok festivalden daha fazla işe ısınmış görünüyor. Kısa filmi ve filmcileri her daim ödüllendirmek gerekiyor…

 

Banu Bozdemir
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Sinema yazarlığına Klaket sinema dergisinde başladı. Dört yıl Milliyet Sanat dergisi ve Milliyet gazetesinde sinema yazarı, kültür sanat muhabiri ve şef yardımcısı olarak çalıştı. İki yıl Skytürk Televizyonunda sinema, sanat ve ‘Sevgilim İstanbul’ programlarında yapımcı, yönetmen ve sunucu olarak görev aldı. Antrakt Sinema Gazetesi’nde iki sene editör olarak çalıştı. Tarihi Rejans Rus Lokantasına hazırlanan ‘Rejans Tarihi’ ve ‘Rejans Yemekleri’ kitabının editörlüğünü yaptı. Rejans Rus lokantası başta olmak üzere birçok şirketin basın danışmanlığı görevini üstlendi. Film + sinema dergisine Türk sineması röportajları yaptı. Küçük Sinemacılar, Benim Trafik Kitabım, 'Çevremi Seviyorum' adı altında on iki tane ‘çevreci’, dört tane fantastik çevre temalı yirminin üzerinde çocuk kitabı bulunuyor. Sosyal medyada yolunu kaybeden bir genç kızın maceralarını anlattığı ‘Leylalı Haller’ yazarın ilk romanı. Kaşif Karınca ise beyaz yakalılara çocuk kafasıyla yazdığı ufak bir yaşam manifestosu özelliği taşıyor. TRT’ye çektiği ‘Bakış’ adlı bir kısa filmi bulunuyor. Halen aylık sinema dergisi cinedergi.com'un editörü, beyazperde.com ve öteki sinema yazarı. Kişisel yazılarını paylaştığı banubozdemir.com sitesi de bulunan yazar filmlerde ve festivallerde jüri üyesi olarak görev alıyor, filmlere basın danışmanlığı yapıyor, sinema ve kısa film atölyelerinde ders veriyor. Çocuklarla sinema ve çevre atölyeleri düzenliyor.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.