“Çocuk Büyütme Rehberi” (No se Aceptan Devoluciones), insanın korkularına ve bunları aşma çabasına dair bir film, iyi, güzel, sevecen ve sımsıcak… Resmen ters köşe eden, finale doğru kontrpiyede bırakan bu yapıta, yüzünüzde bir gülümsemeyle eşlik ediyorsunuz, kâh mutlu eden, kâh hüzünlendiren bir tebessüm bu…

Meksikalı aktör Eugenio Derbez, hem yönettiği, hem de başrolünü üstlendiği filmde, çocuk oyuncu Loreto Peralta ile birlikte harikalar yaratıyor. Dünyanın en büyük sevgisi, baba-kız ilişkisi olsa gerek. İşte Çocuk Büyütme Rehberi, bir baba ve kızının masalsı dünyasını resmediyor, gündelik yaşamın korkutucu yanını, tozpembe yalanlarla örtmeyi deniyor. Komediden giriyor, dramla devam ediyor, klişelerle besleniyor, kimi iyi, kimi kötü, kimi bildik, kimi de yepyeni esprileri boca ediyor, peliküle… Babalık müessesesi, bildiğim bir alan değil, ancak filmi seyredince imrendiğim bir mesele oluyor, demek ki; bu film etkiliyor, inandırıyor, hafif ama ağırlığını hissettirmeyi biliyor.

Korkunun ecele faydası yok derler, yükseklik korkusu olan bir adamın, korunmadan 10. kattan atlayan cesur bir dublöre dönüşmesi, ancak uğruna canına feda edebileceği bir büyük aşkla ve buna deliler gibi inanmakla mümkün olabilir. Meksikalı çapkın kahramanımız Valentine Bravo’nun kapısı çalınır ve ne adını, ne de kendisini hatırlayamadığı bir kadın karşısındadır. Gizemli kadın, babası sensin diyerek ona bebeğini bırakır ve sonra kayıplara karışır. Valentine şaşkındır, haliyle bildik ve klasik yolu izler, önce bebekten kurtulmaya çalışır, sonra ona çok alışır. Artık yedi yaşına gelen kızı için dünyanın en mükemmel babası odur ve onlar, bir masal dünyasında yaşarlar. Sonra vefasız ve sorunlu anne hiçbir şey olmamış gibi çıkagelir, haliyle her şey tepetaklak olur. Korkudan kaçıp, güzelim bir fantastik hayata sığınanlar, yalın, tekdüze ve mucizelerden mahrum gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalırlar, eninde sonunda… Evet, küçük, bağımsız ve daldan dala sıçrayan bir film; Çocuk Büyütme Rehberi, mutlaka seyretmeli.

Alper Turgut
Alper Turgut, Adana’da doğdu, üniversitede gazetecilik okudu. Uzun seneler, çeşitli gazetelerde çalıştı, farklı alanlarda görev yaptı, sendikacılıkla uğraştı. Sonra bir gün (Haziran 2006), şans eseri, çocukluk aşkı sinemaya bulaştı, işte o tarihten beridir, filmler üzerine düşünmeyi, konuşmayı ve yazmayı sürdürüyor.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.