Çok değerli sanatsever dostlar; Bu ülkedeki 22 yıllık sanat tecrübeme ve yaptığım gözlemlere/yaşadığım olaylara dayanarak soracağım sorulara ayırdım bu yazımı…

Cevaplarını da kendim verdim, aralarında katılmadıklarınız olursa tartışalım, söyleşelim isterim. Sanata faydalı eylemlerdir bunlar. Yaratıcı sanatçılık dediğimiz şey her kula nasip olmaz, bir kere bunu açıka söyleyelim. Doğuştan yetenek gerektiği gibi bir de bunun üzerine belirli bir formasyon edinmek, harbi eğitim almak, donanım kazanmak gerekir. Mesela oyunculuk “kaşı gözü, boyu posu yerinde, iyi de rol kesiyor, aman da kameraya pek yakışıyor” denilip geçilebilecek kadar basit bir mesele değildir. Yönetmenlik, senaryo yazarlığı filan da “nabza göre şerbet dağıtmasını çok iyi biliyor, ne numara çekse kırıp geçiriyor” denilecek kadar bayağı meslekler değildir, olmamalıdır. Meseleye böyle bakıldığı sürece Türkiye’den asla bir Penelope Cruz, bir Ang Lee çıkmayacaktır. Ama bu yazıda hedeflediğim daha iddialı bir vurgu var: Penelope Cruz Türkiye’de oyunculuk yapamaz. Tükenmişlik sendromuna yakalanması değil bir hafta, üç gün bile sürmez. Niye mi? Evrensel anlamda gerçek bir oyuncunun (ya da kendini böyle hisseden birinin) televizyon denilen aptal kutusuna çıkmak için ölüp bittiğini sanmıyorsunuz diye tahmin ediyorum. Türkiye’de bir oyuncu neden TV dizilerinde oynar sizce? Vitrinde olmak, bilinirliğini arttırmak, geniş kitlelere yüzünü tanıtıp oyunculuk maharetini gösterebilmek ve tabii ki iyi para kazanmak için. (Dünyanın başka ülkelerinde tiyatro/sinema oyuncuları öyle iyi para kazanmaktadır ki, kendilerine Emmy ödüllü TV dizilerinden gelen tekliflere burun kıvırabilmektedirler.) Bir oyuncunun niye iyi para kazanması lazımdır? Çok yer gezip görmesi, çok insan gözlemlemesi, çok izlemesi, çok dinlemesi, çok okuması, kendine çok iyi bakması, yıldızlaşıp bir adım daha ileri gitmek için marka konumlandırması yapması, kendine “kariyer planlamacısı” menajer ve PR danışmanı edinmesi, haklarını savunmak için iyi bir avukat ve mümkünse güvenilir bir muhasebeci/mali müşavir tutması gerektiği ve tüm bunlar (Türkiye’de çok zor bulunduğu gibi) çok masraflı işler olduğu için. Türk oyuncularının yüksek kaşeleri herkesin gözüne batıyor ya, bunun için not ettim bunları. En yüksek kaşeleri alan Türk oyuncuları bile setlerde mesleklerini hangi koşullarda icra etmeye çalışmaktadır? Uykusuzlukla, yorgunluk ve stresle, hijyenik olmayan ortamlarda çalışmaktan, yazın sıcaktan/kışın soğuktan sağlığını yitirme, trafik kazası geçirme/gıda zehirlenmesi yaşama risklerini taşıyarak. (Kendi gözlerim ve tanıdığım birçok yıldız oyuncu daha bunlara şahit olmuştur, hatta bunları birebir yaşamışızdır) Gelelim kamera arkasına… Ang Lee Türkiye şartlarında film çekemez. Niye mi? Diyelim ki yetenekli, proje üretebilen bir yönetmensiniz ve elinizde müthiş bir hikaye var. Hedeflediğiniz gibi realize edebilirseniz hem dünyada ses getirecek, hem de gişe yapacak, size daha nice güzel projeler gerçekleştirmenin yolunu açacak. Buyrun Türkiye’de realize edin bakalım… Önce para bulmanız lazım. Eğer kişisel ilişkilerinizden kaynaklanan bir kayırılma (torpil) durumunuz yoksa, ya da herhangi bir lobiden (!) beslenmiyorsanız hiçbir zaman projenin hakkını verecek şekilde realize olması için gereken yeterli parayı bulamazsınız. Daha azını (şanslıysanız) bulabilirsiniz. Ne yaparsınız? Vakit nakittir diyerek zamandan kısarsınız. Gavurun altı ayda çektiği filmi siz birkaç haftada çekmek zorunda kalırsınız. Sağlığını düşünmeyen, ultra çalışkan ve zeki biriyseniz çekmek istediğiniz planların yüzde ellisini (belki) çekip yetiştirebilirsiniz. Ne yaparsınız? Çalışmak istediğiniz oyuncular ya parayı veren mercii tarafından yeterince ünlü bulunmadığı için, ya da kaşeleri yüksek geldiği için istediğiniz kadronun ancak yüzde ellisini kurabilir ve beklediğiniz performansın ancak yüzde ellisini alabilirsiniz. Ne yaparsınız? İstediğiniz etkiyi yaratmak için gerekli olan teknik malzemelerden kısarsınız. Mesela oyuncuların etrafında 360 derece döne döne çekmek istediğiniz sahneyi o gün sette steadicam olmadığı için tripodla çekmek zorunda kalabilirsiniz. Ne yaparsınız? İstediğiniz atmosferi yaratabileceğiniz mekanların kirası yüksek olduğu için giremediğinizden ucuz mekanlarda, planladığınızdan farklı açılar, farklı mercekler ve dar kadrajlarla çeşitli hilelere başvurup sahneleri kurtarmaya çalışırsınız. Ne yaparsınız? Post prodüksiyon aşamasında istediğiniz montaj yönetmenini kaşesi yüksek olduğu için getirtemezsiniz, istediğiniz efektleri pahalı olduğu için yaptıramazsınız, hatta bazı koşullarda filminizin son halini ancak vizyona girdiğinde izleyebilirsiniz. Parayı veren düdüğü çalar lafı vardır ya? Bu aslında tüm dünyada geçerlidir, ancak buralardaki zihniyetle bu bile gerçekleşmez. Sonuçta çıkan iş, hedeflenenden çok fazla fire vereceği için, parayı veren mercii de düdük çalamaz, ancak hava alır. Tercihe göre, bir bardak soğuk su da içebilir. Türkiye’de “düşük algı seviyesine hitap eden basit hikayeler yazalım, aman daha sade, daha da minimal olalım, şartların yetersizliğini bu bizim tercih ettiğimiz bir tarzmış gibi yansıtmaya çalışalım” telkinlerini işite işite helak olma ihtimaliniz çok yüksektir. “Bu bir şaka olmalı” diyorsunuz, değil mi? Değil. Türkiye’de bugüne kadar henüz doğru düzgün bir araba kazası sahnesi bile çekilebilmiş değil. Kimse kimseyi kandırmasın. Onlarca ultra lüks otele, AVM’ye aklanmak istenen paralar akıtılıyor, park-bahçe her yer çiçekten geçilmiyor sanıyorum… Ama “gerçek” sanatın ilerlemesi istenmiyor. İşte bu yüzden, sanatseverler ve eleştirmenler olarak Türkiye’deki yaratıcı sanatçılarınıza sahip çıkmanızı öneririm. Sanatçı denilen şey (eğer samimiyse) kırılgandır, duygusaldır. Elinizdeki bu insanlar da “illallah” deyip sektörü bırakırsa (sonuçta kimse köle değildir ve çaresiz de değildir ama işte bir gaflet anında içlerine sanat aşkı düşüvermiştir) kimi izleyecek, kimi eleştireceksiniz? Meslek de zevk de elden gider vallahi. Eğri oturalım, doğru konuşalım. Aydınların/kendini aydın hissedenlerin dikkatine: Yüzde elliyi sektörde zor tutuyoruz, haberiniz olsun.

DENİZ UĞUR

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.