David O. Russell için Hollywood’un gözde yönetmenlerinden biri olma yolunda hızla ilerliyor dersek sanırsam abartmış olmayız.
Öyle ki uzun metraj anlamında 90’lı yılların ortalarında başlayan filmografisine karşın son iki filmiyle “En İyi Yönetmen” kategorisinde Oscar adayı olmayı başaran, filmlerinde rol alan oyuncuların birçok ödül töreninden ödülle dönmesine yardımcı olan David O. Russell, bu sene Düzenbaz (American Hustle) ile bir kez daha adından yüksek sesle söz ettirmeye hazırlanıyor.
David O. Russell dendiği zaman hiç kuşku yok ki akla ilk gelen oyuncularına tanıdığı özgürlük alanı oluyor. Birçok söyleşide oyuncularını kamera karşısında özgür bırakmayı tercih ettiğini belirten başarılı yönetmen bunun da meyvesini yiyor diyebiliriz. Lakin, ilginçtir ki filmlerinde rol alan oyuncuların büyük çoğunluğu yönetmenin çalışma tarzından övgüyle bahsederken Russell’ın kariyerinde sansasyon yaratan, youtube’a görüntülerinin düşmesiyle geniş çevrelerce duyulan iki kavga mevcut. Bunlardan bir tanesi, arama motorlarında ismini yazınca “Bunu mu demek istediniz?” diye karşımıza çıkacak kadar bilinen; Üç Kral (Three Kings)’da George Clooney ile olanı. Bir diğeri ise Tesadüfler (I Heart Huckabees)’de Lily Tomlin’le olan sert münakaşa. Peki, kariyerinin henüz başlarında çalıştığı oyuncularla fiziksel temasa kadar giden tartışmalar yaşayan Russell nasıl oldu da çalıştığı oyuncuların ödüle boğulmasını sağlayan son zamanların en başarılı yönetmelerinden biri olmayı başardı.
Spanking the Monkey (1994)
Kısa film denemelerinin ardından resmi olarak David O. Russell ismiyle tanışmamızı sağlayan bu yapım, adını Türkçe karşılığı “mastürbasyon yapmak” anlamına gelen bir deyimden alıyor. Başarılı bir tıp öğrencisi olan Raymond’un önünde hayalini kurduğu bir dönem vardır; ancak annesinin ayağını kırması tüm bu planları alt üst eder. Babasının yokluğunda tüm tatilini annesiyle ilgilenerek geçirmek zorunda kalan Raymond’un hikayesini konu alan film, Russell’ın ileride Oscar adayı olmasına katkı sağlayacak bir kara komedi örneği. Sundance’dan seyirci ödülü olan bu film, yönetmenin Bağımsız Ruh (ISA)’tan da en iyi ilk film ve en iyi ilk senaryo ödülleri almasını sağlamıştır. Spanking the Monkey belki Russell’ın en iyi filmi değil, ama kendisini bu filmle tanıyan bağımsız sinemaseverler için filmin ayrı bir yeri olduğunu söylemek mümkün.
Büyük Aşk Büyük Bela (Flirting with Disaster) (1996)
Yönetmenin ender, ödül alamamış filmlerinden biri olan Büyük Aşk Büyük Bela adından da anlaşılacağı üzere bir felaketler komedyası. Türü sevenleri memnun eden film, ilerleyen yıllarda filmlerinde bolca yıldız isme yer vermeye başlayacak David O. Russell için de bir başlangıç niteliği taşıyor. Başrolü şuanda yönetmenlikte daha başarılı olduğunu savunduğum Ben Stiller’ın üstlendiği film, anne ve babasını bulmak için karısıyla birlikte tüm yurdu gezen bir adamın oldukça komik hikayesini konu alıyor.
Üç Kral (Three Kings) (1999)
Kendine has bir mizah anlayışı olan Russell aynı zamanda hiç olmadık olaylardan gülünesi mizahi ögeler yaratmayı da başarıyor. Spanking the Monkey filminde yaptığının benzerini Üç Kral’da da yapan yönetmen bu kez bizleri Körfez Savaşı’nın son demlerine götürüyor ve hikayesini oldukça yalın bir dille beyazperdeye aktarıyor. Savaşın ortasında eski bir harita bulan bir grup Amerikan askerinin haritada yer alan hazineyi bulup, altınları kaçırma hikayesini konu alan filmin oyuncu kadrosunda George Clooney, Mark Wahlberg, Spike Jones, Cliff Curtis gibi isimler yer alıyor. Gişede 60 milyon dolara yakın bir gelir elde ederek yönetmen için büyük bir çıkış niteliği taşıyan filmin hayranları da bir hayli fazla. En başta belirttiğim ve George Clooney ile arasındaki kavganın da bu filmin setinde yaşandığını ekleyelim.
Tesadüfler (I Heart Huckabees) (2004)
Türk seyircisinin alışık olmadığı bir komedi anlayışına sahip olan Tesadüfler varoluşsal bir komedi filmi. Seri fabrika üretimi gibi birbirinin aynısı komedi filmlerinin çekildiği dönemde gerçekten gülmeye ihtiyacı olan, varoluşu sorgulayan seyircilere ilaç gibi gelmiştir. Jason Schwartzman, Isabelle Huppert, Dustin Hoffman, Lily Tomlin, Jude Law ve pek tabii Mark Wahlberg’in yer aldığı filmin David O. Russell’ın filmografisinde zarar eden tek film olmasıysa gişede elde edilen başarının veya başarısızlığın herhangi bir filmin kalitesi açısından elle tutulur veri içermediğinin göstergesini ispatlar nitelikte.
Dövüşçü (The Fighter) (2010)
Her geçen yıl çalıştığı yıldız isimlere yenilerini ekleyen Russell aynı zamanda kendisine neredeyse kemik bir kadro oluşturmaya da bu dönemde başladı. İlk kez Üç Kral’da çalıştığı Mark Wahlberg’e her filminde yer verme alışkanlığına devam eden Russell, bu filmde Wahlberg’le yetinmeyerek Hollywood’un birçok yıldız ismini yanını aldı. Öncesinde bahsettiğim tüm filmlerin, yönetmenin kariyerinde olgunlaşması açısından önemli yere sahip olduklarını savunsam da, The Fighter sayesinde elde ettiği hatırı sayılır ünle hak ettiği saygıyı kazanmasına imkan tanıyan film diyebiliriz. Öncesinde birçok kez heykelciği hak etmesine rağmen ilk kez Dövüşçü ile Christian Bale’ın “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” Oscar’ı kazanmasını da sağlayan film, spor temalı olsa da etkileyici bir aile dramı. Keza filmdeki performansıyla ödüle layık görülen tek oyuncu da Bale değil. Aynı filmde rol aldığı Amy Adams ile birlikte “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” kategorisinde aday gösterilen Melissa Leo da akademi üyeleri tarafından ödüle layık görüldü. David O.Russell ise belki ödül kazanamadı ama oyuncularına kazandırdığı ödüllerle ismini tüm dünyaya duyurmayı başardı.
Umut Işığım (Silver Linings Playbook) (2012)
Bağımsız sinemadan gelen David O. Russell’ın ana akım sinemaya tamamen geçtiği ve Matthew Quick’in aynı isimi romanından –neredeyse bambaşka bir öykü çıkartarak- uyarladığı film, iki farklı karakterin dünyasını muazzam şekilde birleştirerek 2012’nin en çok konuşulan yapımlarımdan biri olmayı başardı. Konusuna kısaca göz atacak olursak; eski bir tarih öğretmeni olan Pat, deliler gibi aşık olduğu karısını başka bir erkekle görünce kendini kaybetmiş ve şiddete olan eğiliminden dolayı sekiz ay rehabilitasyon merkezinde yatmıştır. Kendini yeniden karısını kazanmaya adayan Pat, bu amacına ulaşmak için her yolu denerken, karşısına kocasını yeni kaybettiği için ağır bir travma geçiren Tiffany çıkar. Tiffany’nin de akıl sağlığının Pat’den aşağı kalır yanı yoktur. Yine birbirinden ünlü oyuncularla çalışmaya devam eden David O.Russell bir kez daha akademi üyeleri tarafından ödüllendirilmese de çalıştığı oyunculardan Jennifer Lawrence’ın ilk Oscar ödülünü kazanmasını sağlamıştır. Yine filmde yer alan oyunculardan Robert De Niro, Bradley Cooper ve filmin yıldızı Jacki Weaver hem akademi adayları tarafından aday gösterilmiş hem de birçok eleştirmen tarafından senenin en iyi performansları arasında gösterilmiştir. Benim yorumuma gelecek olursak, ben de bu filme bayılanların tarafındayım.
Geldik yazının sonuna. Dosyayı hazırlamamıza vesile olan Düzenbaz (American Hustle), yeni yılın ilk ayında vizyona giriyor. Kişisel öngörüm David O. Russell’ın en iyi işini seyredeceğimiz yönünde. Christian Bale, Bradley Cooper, Amy Adams, Jennifer Lawrence ve Jeremy Renner’dan oluşan oyuncu kadrosuyla ilk bakışta dahi “vay be” dedirten filmde 1970’li yılları arka planına alan bir muhbirlik hikayesi anlatılıyor.
UTKU ÖGETÜRK