Adını Feriha Koydum’dan Benim Hala Umudum Var dizisine kadar pek çok diziyi anımsatabilecek olan Fatih Harbiye, Peyami Safa’nın aynı adlı kitabından uyarlama.
Ana dinamiklerini kimlik çatışmaları üzerine kuran dizi, zenginliğin getirdiği kültürel kodları içinde konumlandırırken karakterlerin kimlik problemleri üzerine yoğunlaşıyor.
Öyle ki dizinin ana karakterleri ut çalan muhafazakar delikanlı Şinasi, ney üfleyen (dayının deyişiyle) “geri kafalı” baba, yırtmaçlı elbise giymeyi zul görmeyen, Türk müziği eğitimi almak istemeyen, kimlik bunalımlı Neriman ve zengin ailenin içinde aidiyet problemi yaşayan Avrupa’dan yeni gelen Macit… Dizinin her bölümünde de farklı detaylarla Neriman’ın batı özentisi dile getiriliyor. En son ressam olmak isteyen genç kadının Macit’in ressam olan annesine resim hediye ettirdiğini gördük. 26 Ekim’de yayınlanan bölümde Macit’in Neriman’a “İkimiz de senin buraya ait olmadığını biliyoruz” demesi de aidiyetsizliğin ifadesiydi. Aynı şekilde Neriman’ın kuzeninin kendisine son birkaç bölümdür külkedisi demesi de… Haklıydı Neriman’ın hikayesi ekranların yeni külkedisi masalıydı.
Bekaret Kontrolüyle Başlamıştı, Kabullenmeyle Sürüyor
Dizinin ilk bölümünde devamında duyacağımız muhafazakar mesajların sinyalini almıştık. Neriman’ın sözlüsü sayılabilecek Şinasi’nin kızkardeşi Aslı’nın bir erkekle birlikte olduğunun açığa çıkmasıyla genç kadına uzun uzadıya gösterilen dramatik bir sahneyle bekaret kontrolü yapılmıştı. Üstelik bu sahne “namuslu mu değil mi ona bakıyorlar”, “şu hayatta namusumuzdan değerli ne var”, “kız kardeşimin namusu benden sorulur”, “namus sevdiklerinizin başını öne eğmemektir” gibi sözlerle desteklenmişti.
Sonrasında bu olayı eleştiren tek karakter Neriman olurken onun da tepkisi “Aslı’ya tek kötülük yapan Emre mi?” sözleriyle ekrana gelmişti. Yani Emre’nin (Aslı’nın birlikte olduğu kişi) Aslı’ya kötülük yaptığı eleştiride bile kabul edilmişti. Daha sonra Neriman’ın babasıyla tartıştığı sahnelerde kullandığı “Namus diye gencecik kızların hayatı kararıyor”, “Bu namus neden yalnızca kadınlara bekçilik ediyor” sözleri biraz olsun içime su serperken Aslı ile yaptığı konuşmada genç kadının tecavüze uğradığını öğrendikten sonra susmayı yeğlemesi bekaretin önemini yadırgamadığını yeniden hatırlatmıştı.
Dizinin 8. bölümünde (26 Ekim’de yayınlanan) de yine Aslı’nın hikayesindeki boşluklar bu mesajlarla doldurulmaya devam ediliyordu. Tecavüzcüsü olan kocasından dayak yiyen Aslı’nın “Kocan bu evden çıkarsa geri dönemez dedi” lafı üzerine dayak atan kocasını tercih etmesi bana ekran başında fenalık geçirtti. 9. bölümde (2 Kasım’da yayınlanan bölüm) de kızı Aslı’nın şiddet ve baskı altında olduğunu öğrenen annesinin yalnızca ağlaması ve bekaret kontrolü sahnelerini ağlayarak hatırlaması, hiçbir şey yapmaması bir başka kabullenişin işaretiydi. İsyan yoktu, kadere ağıt vardı. Dizide isyan Neriman’ın Macit’e olan yakınlığı ve Şinasi’den uzaklaşması üzerinden resmedilirken ve sonunda hüsrana ulaşacağı, teselliyi her şeye rağmen çocukluk aşkı Şinasi’de bulacağı kitabın sonundan bilinirken bu hikaye anlatımını muhafazakar bulmamam imkansız hale geliyordu. Aslı’nın hamile kalamaması da kayınvalidesi tarafından baskı unsuru olurken, Aslı’nın öz annesi kızının kuluçka makinesi olmadığını değil henüz genç olduğunu belirterek karşı argüman üretiyor daha doğrusu üretemiyordu.
Senaryo dışında dizinin geneline bakarsak. Eli yüzü derli toplu bir yapım görüyoruz. İlk bölümlerindeki ses sorunlarının ilerleyen bölümlerde ortadan kalktığını gördük halihazırda rejisi oldukça temiz olan dizinin oyuncu seçimlerinin de çoğu eleştirmenin yorumuna karşı iyi bulduğumu belirtmek istiyorum. Neslihan Atagül, Kadir Doğulu, Yunus Emre Yıldırımer’in rollerinde yadırganmadığını görüyorum.
Özetle Fatih Harbiye benim için rejisi derli toparlı, senaryosu fazla muhafazakar ancak tam da bu nedenle izleyici için hatta Fox izleyicisi özelinde daha da çekici olan bir dizi. Yolu açık olsun ancak farkındalık mühim… Aman mesajlara dikkat…