Tarihsel gelişim içinde, onlarca uygarlığa ve onlarca değişik din, dil ve mezhebe ev sahipliği yapmış olan Mardin’de, birbirinden farklı bu kültürler, sevgi ve tahammülü bir potada harmanlayarak ve farklılıklarını koruyarak, yüzlerce, binlerce yıl bir arada ve dayanışma içinde yaşamasını bilmişler. Fark, kimliği, kimlik, farkı gerekli kılıyor; telaffuz edilen sözcükler tek bir dilin sözcükleri değiller ama şehrin her köşesinde konuşulan dillerden dökülen sözcükler insanı başka alemlere götürüyor. Bu ahenkle sürüklenip gitmek ayrıcalıklı bir yaşam demek ve bu bütünün parçası olmak farkındalık yaratıyor…
Yüzyılların yorgunluğu, şehri ölümsüzleştirmiş olmalı ki Mezopotamya’ya mağrur mağrur bakan kentin dinç yaşlıları gibi safran rengindeki gün ışığı, gecenin lacivert tonları şehri ilahlaştırıyor. Abbaraların, içinden köhne ama mağrur dar sokaklarına, camisinden kilisesine iki adım misali geçerken taşın renkten renge büründüğü Mardin’e açık hava sineması yakışırdı. Bu düşünceden yola çıkan sanat severlerin, çalışmalarını hızlandırmasının sebeplerinden biri de hiç kuşkusuz 12 Eylül olmalıydı. Çünkü 12 eylül öncesi 9 kapalı ve açık hava sineması bulunan “Mardin” bunu hak ediyordu…
“My City”projesiyle gerçekleşen, sinemanın tüm hakları “British Concul” tarafından Mardin Sinema Derneği’ne devredilmesiyle yaklaşık 3 yıldır gösterimler yapılıyor. Açık hava sinemasının takvimi Mayıs ayından başlayarak, Ekim ayı ortasına kadar tamamen ücretsiz olmak üzere halka hizmet vermekte. Ayrıca Mardin Sinema Derneği’nin bünyesindeki Açık Hava Sineması bir sivil toplum kuruluşu olarak da etkinlikler oluşturmaya devam ediyor.
Sinema, Avusturya’da Film müzesine girmiş ve Türkiye’de kurulu 72 metrekare perdeye sahip tek açık hava sineması olma özelliğini koruyor. Sevgili Sezen Aksu’ nun şarkısında söylediği aşk gibi: “Ben sende tutuklu kaldım. Kendi hayatımdan çaldım. Yedi cihan dolaştım. Bana mısın demeyen” kentin bir bireyi olmak gerçekten ayrıcaklık.
Sinema derneğinin amaçları arasında; kentin Kültür ve Sanat yaşamını zenginleştirmek,sosyokültürel yaşamını canlandırabilmek , Mardin’in taşıdığı değerleri ortaya koymak, bilimsel platformlarda pekiştirmek, bilimsel toplantılarla Mardin’in Ulusal ve Uluslararası yeri konusunda “Kent” halkını aydınlatabilmek, taşra ve metropoller boyutunda dünü ve bugünü tartışma ve karşılaştırma olanağı sağlayarak bilimsellik çerçevesinde yeniden gündeme getirmek, sinema yolu ile dünyanın hizmetine sunmak, oluşturulan bu zemin içinde kent halkına sanatsal paylaşım olanağı yaratıp, bu yolla hemşerilik bilincinin gelişimine katkıda bulunmak, ülkemiz ve dünyaya açılan bu geniş sanat penceresini daima sürdürmek gibi başlıkları sayılabilir. Mardin Sinema Derneği başkanı Mehmet Baran, açık hava sinemasının adını Mardin’nin kültürel doğasına uyması açısından beş dilde isimlendirlerini belirtiyor. “Güneş, Şems, Roj, Sun, Şemso” isimleri Açık Hava Sinemasının adlarıdır ve bu isimler tıpkı Mardin halkı gibi farklı dilde, farklı dinde ama bir ortak paydada buluşuyor ve aynı havayı soluyorlar…
Bir kentin sinemaları o kentin onurudur. Bunu anlamak için dünyanın önemli şehirlerine bir göz atmak yeterlidir. Öyle şehirler vardır ki, sinemaları ve sinemacıları ile tanınırlar. Dünyaya açılan bu pencere, dünya kültürünü herkese, oturduğunuz yere, ayaklarınıza kadar getirerek sunduğu için önemlidir ve etkileri çok büyüktür. İnsanlar sanatın erdemlerine ancak yüz yüze katılarak erişirler. Bunun için sinema ve sinema filmlerini yalnız bir kesime değil, tüm Mardin halkına, hatta en azından tüm Güneydoğuya’ya ve dünyaya sunmak için gerekeni yapmalıyız. Tüm sanat dalları, hatta ve hatta bunların arasında özellikle “Sinema” bir alışkanlık işidir. Burada en önemli etken, yerel inisiyatife sahip olan ”Mardin Sinema Derneği” nin daha çok etkili olması konusunda desteğimizi esirgememiz gerekmektedir. Çünkü sinema eğitir, değiştirir ve geliştirir. İçinden sanat geçen her şey gibi…
DERYA AYGÜN