Erden Kıral’ın son filmi Yük’ün başrol oyuncusu Tülin Özen bir kadının ayakta kalmasının yolunun ağlamakta değil zor kararlar almaktan geçtiğini söylüyor…

Tülin Özen sinema sektörüne ayak attığı andan itibaren zor rolleri yüklendi ve elit yönetmenlerin tercihi oldu. Semih Kaplanoğlu ile Meleğin Düşüşü, Bal, Süt, Pelin Esmer ile 11’e 10 Kala, Erden Kıral ile Vicdan ve bu hafta vizyona giren Yük filmi Özen’in birkaç filmi. Bu filmlerde babası tarafından tacize uğrayan kızdan kocasının aldattığı kadına veya çok kısa görülse bile filme renk katan performanslara kadar gördük Tülin Özen’i. Hele Süt filminde ayağından ağaca bağlanıp canlı bir yılanı ağzına aldığı sahneyi unutamayız. İçine yılan kaçan kızı baş aşağı ağaca bağlayıp bir tas süt koyup yılanı çıkardılar filmde. Ve Tülin Özen gerçekten o yılanı ağzına alıp yavaş yavaş ağzından çıkardı çekimde. İşte böyle bir oyuncudan bahsediyoruz. Son filmi Yük’te ise iki erkek arasında kalan bir kadını canlandırıyor. Üstelik film 600 metre toprağın derinlerinde bir madende geçiyor. Tabii ki teybimizi Özen’e uzattık. Ve genç oyuncuların örnek alması gereken bu önemli ismin söylediklerini size ulaştırdık…

Projeyi okuduğunuzda dikkatinizi çeken şey neydi?

İşlemek üzere olduğumuz kavramlar ve durumlardı. Erden Kıral’ın var oluşu ve projeye dahil olduğumda Nadir Sarıbacak ve Tansu Biçer’in de bulunması beni etkiledi.

Rolünüzden bahseder misiniz?

Zeynep gençliğinde, ismi Cumali olan evli ve çocuk sahibi bir adamla her şeye karşı çıkarak kaçıyor. Zaman geçtikten sonra Zeynep, Cumali’nin bir kadının sahip olmak isteyeceği nitelikte bir erkek olmadığını anlıyor. Ayrılmak istiyor ve üç sene sonra Cemal’le evlenmiş olarak karşımıza çıkıyor. Cemal’in de eksik bir erkek olduğunu anlıyor. Bütün bu eksik erkeklerin arasında her şeyinden vazgeçip aradan sıyrılan bir kadın.

Filmin adı Vicdan değil ama neredeyse her şey vicdan üzerine kurulmuş. Biraz bundan bahsedelim.

Erden Bey’in böyle bir söylemi var ama bunu tam olarak ifade edip etmediğini bilmiyorum. İnsanlar aynı yerden hesaplaşmaya devam ediyor diye düşünüyorum.

Film Zonguldak’ta bir madende çekildi.

Dediğim gibi beni filme bağlayan şey ayrı ayrı durumları tartışmaya açması. En azından biz çok güzel tartıştık. Birçoğumuz kendimizle de karşılaştırarak bir sürü yol aldık. Bunlardan biri de yerin 600 metre altında tünellerde gerçekleşen bir hesaplaşma hikayesiydi. Oradan bir gerilim filmi çok rahat çıkardı. Nadir’in oynadığı karakter de güya daha rahat ve huzurlu olsun diye aslında birçok insanın çalışmaktan korkacağı bir yere canını kurtarmak için giren bir karakter. Sonrasında madenin klostrofobik durumundan dolayı hayaller kabuslar görmeye başlıyor ve kendi ölümünü kendi çağıracak kadar bulunduğu duruma kendini kaptırıyor.

Bazı rollere gözlemler yaparak kendini hazırlarsın ama sizin rolleriniz çok örneklenecek roller değil. Bu tür rollere hazırlanırken nasıl bir evre geçiriyorsunuz?

Tartışıyoruz, konuşuyoruz. İçindeki örnek olabilecek hislerle yola çıkıyorsun. Onları bünyene alıp oralardan bir kadın çıkartmaya çalışıyorsun. Bir kadın ne kadar taşlaşmış gibi görünse de aslında taş değil ağaç kadar serttir. İçindeki o hareket devam ediyor ve yukarılara doğru çıkıyordur. “Kendim ayakta kalmak var olmak istiyorsam bunun çözümü ağlamak değil vereceğim karardır” diye düşünüyor ve o kararın peşinden gidiyor.

Oynadığınız film kadın odaklı bir film değil ama çok güçlü bir karakter. Bizim bu zamana kadar eleştirdiğimiz, kadın odaklı filmlerin azlığıydı.

Bu eksikliği o kadar çok söyledik ki belki de insanlar bunu işlemeleri gerektiğini anlamışlar, görmüşlerdir diye düşünüyorum.

Türkiye’de eski üst düzey yönetmenlerin çektiği filmleri seyrediyoruz. Eskiden gelen yönetmenlerin şimdiki filmlerinden yere sağlam bastıklarını düşünüyor musun?

Aslında filmleri izlemedim. Erden Kıral’ı biliyorum ve biz onunla çalıştığımızda bence birçok genç yönetmenden daha çok sinema konuşarak yapıyoruz. Oradaki heyecanı bu işi yapma şevkini biliyorum. Hedeflediği bir şey vardı ve onu yapabildi. Bu derdi olan bir insan için de doğru bir adım.

Erden Kıral size ikinci filmini sundu.

Diyalog kurabildiğimizi hissettiğini düşünüyorum. Kabullenmesi zor bir senaryoydu ve onu okuduğunda onunla hemen hemen aynı yerlere düşebilecek insanları arıyor. O bir şey söylediğinde ben acaba ne demek istiyor diye iki gün düşünmüyorum.

Semih Kaplanoğlu’yla da çalıştınız. Üst üste birkaç elit yönetmenin sizi tercih etmesini de biraz yorumlamak gerekir.

Ben o filmde olduğumda ona ne olacağıyla ilgilenen biriyim. Benimle çalışan insanların da bunu gördüğünü ve bundan dolayı rahatladığını düşünüyorum. Bir şeyimin iyi olduğunu söylemem gerekirse bu da dinlemeyi biliyor oluşum olur. Birçok oyuncu var ama o dili kurabilmek, rahat ettirebilmek önemli. Set bir olağanüstü hal bölgesi. O bölgeden “Hadi hep beraber” deyip çıkabileceğin insanların olması önemli.

Buradan geriye baktığınızda bu gidişattan memnun musunuz?

Evet memnunum. Televizyon dizileri açısından, düşünebilecek bir sürü şey var. Kendimi orada garantide ve güvende hissetmiyorum. Sinema filmi açısından da daha köşelere giden anlaşılması zor şeyleri oynadığımı düşünüyorum. Niye burada yer almışım dediğimde cevabını verebileceğim şeylerde oynamaya gayret ediyorum. Tiyatroyu seviyorum diyen bir sürü insan var. Ben mezun olmadan önce başlayıp her sene yeni bir şey yaptım. Her zaman derdim var. Hep iyi işler yapmak istedim.

Serdar Akbıyık
1967 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Antropoloji Bölümü'nü bitirdi. Erol Simavi Vakfı Gazetecilik Bursu'nu kazanıp iki yıllık eğitimden sonra Hürriyet Gazetesi'nde istihbarat muhabiri olarak mesleğe başladı. 1992 yılında Hürriyet Yazıişleri'ne geçti. 1993'te Spor Gazetesi'ni kuran grupta yer aldı. 1996'da Hürriyet Yazıişleri'ne döndü. 1999'da Star Gazetesi kuruluşunda bulunmak için Hürriyet'ten ayrıldı. 2000-2001 yıllarında Almanya'da Star Gazetesi'ni çıkaran grupta Yazıişleri Müdürlüğü yaptı. 2002'de Türkiye'ye dönüp Star Grubu'na bağlı olan ve yeniden yayımlanan Hayat Dergisi'nde görev aldı. Hayat Dergisi'nde ve Star Gazetesi'nde sinema eleştirmenliği yaptı. 2004 yılında Star Gazetesi Yazıişleri Koordinatörlüğü görevine getirildi. Halen Star Gazetesi İnternet Yayın Müdürlüğü ve sinema eleştirmenliğini sürdürmektedir. Star Gazetesi, Kral Müzik Dergisi ve internette çıkardığı Cinedergi'de sinema yazıları yayımlanmaktadır. 2007 yılında "Türk Sineması'nı Yönetenler" adlı yönetmenlerle yaptığı röportajları kapsayan bir kitap çıkardı.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.