Cinedergi’nin iki yazarı çok önemli iki yazıyı kaleme aldı. Müge Çetinkaya İngiltere’deki Cinema Electrik’in hikayesini, Murat tolga Şen ise Emek için verilen mücadeledeki pasifliği yazdılar. Bize ise bu iki yazıyı sizin dikkatlerinize sunmak ve entelejansiya yı şikayet etmek kaldı…
Bu ay Emek’in yıkımıyla ilgili zamanın Ruhu’na birşeyler yazmak istedim. Fakat dergimizin iki yazarı öyle köşeler yazmışlar ki bana ancak bu iki yazıyı ardarda koyup dikkatinizi çekmekten başka birşey kalmadı. İngiltere’den yazarımız Müge Ayyıldız Nothing Hill’in tarihi sinemalarından Cinema Electric’in hikayesini yazmış. Emek sinemasıyla neredese örtüşen bu hikayeyi okuduğunuzda bizim toplum olarak ne yapmadığımızı anlayacaksınız. Aslında niye yapamadığımız doğrultusunda çıkarımlarda bulunacaksınız. Ülkemizde temellenmiş bir burjuvazinin olmayışının sonuçlarını göreceksiniz. Gençler arasında aşağılama ifadesi olarak kullanılan burjuva, “Sen burjuvasın” , Beyaz Türk” gibi tanımlamaların aslında bir toplum için çok gerekli olan sınıfın zayıflığının ne anlama geldiğini görüyoruz bütün Emek yıkılma hikayesinde. Müge’nin yazısını okurken göreceksiniz, aslında aynı baskılar ve bozulma İngiltere’de de var. Üstelik sonuç ta çok farklı değil. Ama toplum gerçekten elinden geleni yapıyor. Bizdeki gibi üç, dört kişi sonuç alamayacağını bilerek sadece görüntüde sinemanın önünde toplanıp kendini tatmin etmiyor. Bu noktada da Murat Tolga Şen’in yazısı çok önemli. Biz ne yaptık Emek yıkılmasın diye soruyor Şen. Belki biraz sert bir yazı ama toplum birşeyle mücadele ederken belirli sertliği sergiler. Mesela 1 Mayıs için yıllarca neler yaşandı? Ama sonunda 1 Mayıs’ta herkes Taksim’de ve bir problem de yok. Peki Emek için toplananlar iki pankart bir iki slogan dışında ne yaptı? İşte yazarlarımız Müge Çetinkaya’nın ve Murat Tolga Şen’in yazılarını ardarda okumanızı istememin sebebi bu. Neler yapıyabilirdi ve neler yapılmadı.