Gerilim ustasını ironik bir mizahla anlatmak değişik aslında konu Hitchock olursa çok da değişik olmasa gerek. Filmi izlerken yönetmenin karısıyla ve etrafıyla kurduğu ilişkiler ve kendisiyle yaptığı hesaplaşmalar ilginç bir mizahla yansıyor perdeye.
Hitchcock ‘korku sinemasında önemli olan o tedirgin bekleyiştir’ der. Biz bu filmde yönetmenin karısıyla olan tedirginliğini ve sonrasında buna benzer bir lafı ona sarf edişini izliyoruz. Sacha Gervasi yönetmen koltuğunda oturuyor ama filmin tatsız bir ilerleyişi var. Bu da aslında senaryodan kaynaklı. Uzun yıllar iyi işler yapmış, sonrasında televizyonla beraber sinemasal anlamda bir durgunluk dönemine girmiş bir yönetmenin tekrar ayağa kalkış hikayesi diyebiliriz film için ama tatmin edici olmayan noktaları bir hayli fazla filmin…
Mesela filmde Sapık filminin orijinalinden bir kare bile görmemiz ilginç, özellikle sinema salonunda zirveye ulaşan korku, şaşkınlık ve dehşet anlarında sahneye yansıyan filmin orijinal olmasını beklerdik ama filmin dağıtım şirketi buna yanaşmamış diye duyduk!
Mesele Sapık’ın çok mükemmel ve neredeyse bir geri dönüş film olma fikrini patlatmaktan çok, Hitchcock ve kadınlar arasındaki gerilimi anlatıyor gibi. En çok da karısı Alma’yla… Alma inanılmaz güçlü bir karakter, tam da bir yönetmenin arkasında duracak zekada bir kadın. Yapım, yönetim ve senaryodan anlıyor ama her kadın gibi bir erkeğin omuz başında,, her an yanında olmanın dezavantajını yaşıyor. Yani biraz da görünmez kadın modeli… İkilinin arasındaki gerilim bazı yerlerde ayyuka çıkarken bazı yerlerde anlaşma noktasına varıyor.
Film biraz da Hitchock’un hayatına bodoslama dalıyor gibi, tabii ki usta yönetmenin hayatı ön tanımlamalar gerektirmiyor ama tatminsiz bir senaryo daha farklı arayışlara itiyor sanki bizi. Yani ben öyle hissettim. Sanki yönetmenin kıskançlık krizlerinden daha çok üretim ve bunu kabul ettirme sorunu yaşaması daha gerilimli ve aynı zamanda makul olacaktı.
Gelelim ustayı oynayan Anthony Hopkins’e… Makyaj falan yerli yerinde ama oyuncu neden bu kadar artiküle konuşmaya çalışmış onu anlamadım. Bay dudak, Süleyman Demirel gibi yakıştırmalar konabilir kendisine ki, yapıldı bile. Mizahını mimiksiz yapan adam olarak da anabiliriz kendisini. Yani usta oyuncudan pek iyi bir Hitchcock olmamış. Anna’yı oynayan Helen Mirren’ı daha iyi buldum. Scarlett Johansson’ın perdede her geçen gün ışığını kaybettiğini düşünüyorum… O da ayrı..
Filmin iyi taraflarından biri Sapık filmini seyircinin beğenisine sunan ve rahatlayan yönetmenin omzuna konan karga. Bir sonraki filminin yani Kuşlar’ın yolunu açan kare iyiydi! Sonuçta usta yönetmen üzerine yapılmış bir film her şekilde kabulümüzdür, ne diyelim…