Argo… İran sinemasıyla, sosyal hayatı ve yazarlarıyla her an markajımda olan bir ülke. Operasyon Argo’nun İran’la ilgili bir film olduğunu üstelik de Ben Affleck’in yönettiğini duyunca şaşırdım açıkçası. Aslında Jennifer Lopez’den kopan Affleck’in kendisine farklı bir yol çizdiğini Kızımı Kurtarın (Gone Baby Gone) filmiyle anlamıştım ama giderek sinemanın politik dehlizlerine dalacağını düşünmemiştim.
Karşımızda İran Devrimi sonrası İran’da Amerikan Büyük Elçilik binasında mahsur kalan ama sonrasında bir şekilde kaçmayı başaran altı Amerikalı var. İranlılar Amerika’ya ölümüne kıl oldukları için sokaklarda Amerikalı görmeye dayanamıyorlar ama Kanadalılar onlar için hala dost! Kaçışta o minvalde planlanıyor.
Gerçek bir operasyon uyarlaması, senaryo Antonio Mendez’in Master in Disguise adlı kitabını bazı bölümlerinden esinlenerek yazılmış. Gerilim harici keyifli bir senaryosu var, filmin içinde kurmaca film senaryosu kısmı da bir hayli yaratıcı aslında. Filmde kendisine ajan Tony Mendez rolü biçen Affleck birden bire filmin seyrini değiştiriyor ve egzotik filmine mekan arayan yapımcı rolüne bürünüveriyor. Filmin bu kısımları, özellikle de Mendez, Maymunlar Cehennemi’nin makyaj uzmanı John Chambers ve kafası kıyak yapımcı Lester Siegal arasındaki sinema muhabbetleri çok iyi! Film küçük eslerle mizahı ve gerilimi oranlıyor. Aslında klişe olmayan bir gerilimle operasyonu tamamlıyor. Yani ne arabalar havada uçuşuyor, ne silahlar patlıyor ne birileri yaralanıyor ama gerilim son sürat gidiyor. Ben en çok havaalanında yaşanan, özellikle uzun tutulan, aslında bu tür gerilimin klişesi diyeceğimiz bir tarzda anlatımı beğendim. Yani paralel kurguyla sona doğru yavaş yavaş yaklaşıyoruz, Amerikalılar ya yakalanacak ya da kaçacak. Film son ana kadar bunu kovalıyor o yüzden de gerilim tırmanıyor. Costa Gavras stilinde!
Ama filmin akışı içinde keşke ajan Tony Mendez’in hikayesini görmeseydik, bunlar hap dozlar tabii. Seyirciyi belli bir duygusallıkta tutma dozları. Tabii bir de Amerika’nın doğuya ve doğululara karşı bakış açısı rahatsız edici, İstanbul’u bile camilerden açmaları, Sultanahmet’in çatılarına uzanmaları hep aynı bakışın ürünleri. Ya da İstanbul’da bir film çekilecekse bunlardan sorumlu arkadaş ya da ekip başka bu arkadaşları başka bir yere götürsün bir kere de ya!
Aslında doğuya bakış açısının bozuk olmasında yani filmin geçtiği tarihlerdeki eleştirel bakış açısında farklı bir yan da var! Sonuçta karşımızdaki İslam devrimi ve insanların özgürlükleri ellerinden alınıyor, bakış açısı bir anda daralıyor. Ama yine de İran mistisizmine yakışmayan bir militarizm var filmde!
Ben Affleck’in en iyi filmi değil, ama zıtlıklar teorisini anlatmak, bunun içine klişe planı yerleştirmek ve gerilim yaratmak açısından başarılı bir film, dönem dekoru da gayet başarılı! Ben Affleck uzun ve aralara kırlar düşmüş saçlarıyla İranlılar’a da benzemiş! İzlemek de fayda var!