Sinema dünyasının heyecanla beklediği 19. Altın Koza Film Festivali kapsamında yapılacak, Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda yeralacak filmler belli oldu. Yarışmaya başvuru yapan 42 eserden, 14’ü jüri önüne çıkmaya hak kazandı. ‘En İyi Film’ seçilecek eser, 350.000 TL’lik ödülün sahibi olacak.

1.    Ana Dilim Nerede / Yön: Veli Kahraman

  1. Araf / Yön: Yeşim Ustaoğlu
  2. Ateşin Düştüğü Yer / Yön: İsmail Güneş
  3. Aziz Ayşe / Yön: Elfe Uluç
  4. Babamın Sesi / Yön: Orhan Eskiköy & Zeynel Doğan
  5. Devir / Yön: Derviş Zaim
  6. Gözetleme Kulesi / Yön: Pelin Esmer
  7. Lal Gece / Yön: Reis Çelik
  8. Rüzgarlar / Yön: Selim Evci
  9. Siirt’in Sırrı / Yön: İnan Temelkuran & Kristen Stevens
  10. Şimdiki Zaman / Yön: Belmin Söylemez
  11. Yabancı / Yön: Filiz Alpgezmen
  12. Yeraltı / Yön: Zeki Demirkubuz
  13. Yük / Yön: Erden Kıral

 

  1. ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİ GÖSTERİM BÖLÜMÜ YİNE İDDİALI

Bu yıl 17 – 23 Eylül tarihleri arasında yapılacak 19. Altın Koza Film Festivali, her yıl olduğu gibi gösterim bölümüyle göz dolduruyor…

 

DÜNYA SİNEMASI

 

AŞK (Amour, Michael Haneke, Avusturya / Fransa / Almanya)

Aşk hepimizi hazırlıksız yakalayacak. Bedeniniz iflas ettiğinde ne kadar onurlu olabilirsiniz?’ travmasıyla ilgilenen 70 yaşındaki Avusturyalı Michael Haneke, yaşlı bir çiftin son demlerini anlatıyor. Bu yıl Cannes Film Festivali’nde büyük ödül Altın Palmiye ile baş tacı edilen film, travmatik konusuna rağmen olanca inceliği, detaylı gözlemi ve yalınlığıyla izleyenleri sarsmış ve eleştirmenleri gözyaşına boğmuştu. Cannes’dan sonra ülkemizde ilk kez Adana Altın Koza Film Festivali aracılığıyla gösterilecek olan filmin yönetmeni Haneke, ilk Altın Palmiye’sini 2009’da Beyaz Bant ile kazanmıştı.

 

LIKE SOMEONE IN LOVE (Abbas Kiarostami, Fransa / Japonya)

Aşk sanrısı ve tutkunun tezahürleri üzerine incelikli bir yorum; İranlı üstad Abbas Kiarostami ikinci kez memleketinden uzak, bu kez Japonya’da çektiği yeni filmi Aşık Biri Gibi ile bu yıl Cannes’da yarıştı. Bu film de Türkiye’de ilk kez Adana’da izleyiciyle buluşacak. Eskortluk yapan öğrenci bir genç kız, sevgilisi ve yaşlı bir adam üçgeninde gelişen filmde toplumsal değerler ve roller gibi üstadın bildik temalarını yakalayacaksınız.

 

CENNETTEKİ ÇÖPLÜK (Polluting Paradise, Fatih Akın, Almanya)

Fatih Akın bu kez baba memleketi olan Trabzon’un Çamburnu ilçesine gidiyor ve bölgedeki çevre felaketini Cennetteki Çöplük ile belgeliyor. Beş yıllık süreçte toplanmış görüntülerden oluşan belgeselde, bu güzelim Karadeniz beldesinin çöp arıtma tesisi yüzünden kirletilmesine içiniz acıyacak ve kokusundan geçilmeyen çöp yığınının etrafına duvar yaparak çözüm (!) arayan zihniyetin absürdlüğüne şaşıracaksınız.

 

BROKEN (Rufus Norris, İngiltere)

Dünya Sineması bölümünde dikkat çekecek ilk gösterimlerden biri de bu yıl Cannes Film Festivali, Eleştirmenlerin Haftası açılış filmi olan Broken, Rufus Norris’in yönettiği, Tim Roth’un başrolünde oynadığı film, komşular arasında gelişen olaylar sonucu ortaya çıkan şiddetin insanların hayatını nasıl değiştirdiğini anlatıyor.

 

SEZAR ÖLMELİ (Cesare Deve Morire, Paolo Taviani, Vittorio Taviani, İtalya)

Bu yıl Berlin Film Festivali’nde büyük ödül Altın Ayı’nın sahibi İtalyan Taviani biraderlerin Sezar Ölmeli filmi oldu. 83 yaşındaki Vittorio ve 81 yaşındaki Paolo Taviani, festivalin ‘en heyecanlı’ sinemacılarıydı aynı zamanda. Film hapishanede bir Shakespeare oyununu sahneleyen gerçek mahkûmları, ‘sahne gerisinde’ yaşadıklarıyla birlikte yarı kurmaca bir üslupla anlatıyor.

 

 

DUVAR (Die Wand, Julian Pölsler, Avusturya / Almanya)

Etrafımıza ördüğümüz görünmez duvarlar bizi nereye sıkıştırıyor? Şehir dışına, Avusturya’nın yeşil dağlık bölgesinde bir köy evine tatile giden genç kadın, kendisini gerçekten de görünmez duvarlar arasında, vahşi doğada yapayalnız bulacaktır. Marlen Haushofer’in kült mertebesine ulaşan psikolojik gerilim romanından uyarlanan Duvar’ın başrolündeki Alman aktris Martina Gedeck’in performansı çok etkileyici.

 

GECİKME (La Demora, Rodrigo Pla, Uruguay / Meksika / Fransa)

Festivalin konukları arasında yer alacak Rodrigo Pla’nın; Uruguay, Meksika, Fransa ortak yapımı filmi Gecikme, modern toplumun en büyük sorunlarından biri olan, yaşlı aile fertlerinin bakımı konusunu masaya yatırıyor ve izleyiciyi vicdanıyla baş başa bırakıyor. Geçimini zor sağlayan üç çocuk annesi Maria’nın hayatı, babasının yavaş yavaş bunamasıyla çok daha zorlaşıyor ve Maria beklenmedik bir karar alıyor.

 

BİR DİLEK TUTTUM (Kiseki, Hirokazu Kore-Eda, Japonya)

Japon sinemacı Hirokazu Kore-Eda, terkedilmiş, kolu kanadı kırık çocukların, genç ruhların bir şekilde hayata tutunma becerisi üzerine incelikli filmleriyle tanınır. Bir Dilek Tuttum‘da da anne ve babası boşandığı için kardeşinden ayrı düşen 12 yaşındaki bir erkek çocuğunun aile özlemini ve mucize beklentisini anlatıyor.

 

38 ŞAHİT (38 Témoins, Lucas Belvaux, Fransa)

Birisinin acı çığlığını duyduğunuzda ne yaparsınız? Belçika’nın özgün sinemacılarından 50 yaşındaki Lucas Belvaux, 38 Şahit’te insaniyetin başlangıcı kadar eski bu soruyu 1964 yılında ABD’de yaşanmış bir olaydan da esinlenerek kendi üslubuyla anlatıyor. Fransa’nın Le Havre kentinin orta sınıf bir mahallesinde gece çığlıklar duyan mahalle halkı yardıma koşacak, en azından polis aranacak mıdır? Başroldeki ünlü aktör Yvan Attal’ın melankolik ve yorgun suratı vicdanın dön dolaş ağırlığını koyacağına delalet.

 

BALKANLARDA BİR ADAMIN ÖLÜMÜ (Death of a Man in the Balkans, Miroslav Momcilovic, Sırbistan)

Miroslav Momcilovic’in sadece tek bir plandan oluşan filmi, Balkanlarda Bir Adamın Ölümü, hayattan bezmiş bir müzisyenin intiharıyla başlıyor. Ancak müzisyenin intihar etmeden önce, odaya yerleştirdiği kamera aracılığıyla, intiharın ardından eve gelip gidenleri izleme olanağını buluyoruz. Balkanlara özgü bu kara komedi, komşulardan polis memurlarına, yolunu şaşırmış bir pizzacıdan rahibe kadar çok renkli karakterle tanışmamızı ve Sırbistan’daki gündelik hayatı gözlemlememizi sağlıyor.

 

VİOLETA CENNETE GİTTİ (Violeta se fue a los cielos, Andres Wood, Şili / Arjantin / Brezilya)

Andrés Wood’un yönettiği, Şili, Arjantin, Brezilya ortak yapımı Violeta Cennete Gitti, Latin Amerikan folk müziğinin annesi olarak tanınan, Şilili şarkıcı ve söz yazarı Violeta Parra’nın yaşamöyküsünü anlatıyor. Sefalet içinde geçen bir çocukluğun ardından uluslararası üne sahip bir popüler kültür ikonuna dönüşen Parra’nın sıradışı hayatı beyaz perdeye taşınıyor.

 

DAVID (Joel Fendelman, Amerika)

Brooklyn camisinin imamının 11 yaşındaki oğlu Davut, bir rastlantı sonucu Yahudi bir ailenin oğlu olan Yoav ile arkadaş olur. Yoav ve ailesi Davut’un yahudi olduğunu sanmakta ve ona David diye hitap etmektedirler. İkisi de dindar ailelerden gelen bu çocuklar arasındaki ilişki, hoşgörü ve açık fikirlilik konusunda bir ders niteliğinde. Montreal Film Festivali’nde Kiliseler Birliği Ödülünü alan David, Joel Fendelman’ın ilk uzun metrajlı filmi.

 

KAUWBOY (Boudewijn Koole. Hollanda)

Berlin Film Festivali’nde En İyi İlk Film ödülünü kazanan, Hollandalı yönetmen Boudewijn Koole imzalı Kauwboy, babasıyla birlikte yaşayan 10 yaşındaki Jojo’nun öyküsünü anlatıyor. Jojo bulduğu kargayı, babasının karşı çıkmasına rağmen gizlice beslemeye başlar ancak gerçek ortaya çıkınca evden kaçar.

 

YAS (Mourning, Morteza Farshbaf, İran)

Sağır dilsiz bir çiftin, yeğenlerini bir önceki gece kazada ölen anne babasının cenazesine götürme yolculuğunu anlatan Yas, hem yenilikçi sinema dili hem karakterlerinin diğerkam yaklaşımıyla son yılların en kaydadeğer filmlerinden biri. Mortaza Farshbaf’ın Abbas Kiarostami’nin atölyesinde yaptığı bir kısa filmi ustasının ısrarıyla uzun metraja dönüştürdüğü bu başarılı proje özellikle ses kurgusunda çok yaratıcı. Geceyarısı kavga ettikten sonra onu bırakarak çekip giden anne babasına götürüldüğünü sanan, kalbi kırık çocuk ile yaşadıkları trajedi karşısında nasıl davranacaklarını bilemeyen onunla iletişim kurmakta zorlanan çiftin içinde bulunduğu zor durumu büyük bir ustalıkla aktarıyor, genç yönetmen.

 

BİR BALIK MASALI (Isda, Adolfo Borinaga Alix, Jr., Filipinler)

Lina ve Miguel hayatlarını çöp toplayarak kazanan ve çöplüğün hemen yanındaki gecekondularında yaşam mücadelesi veren fakir bir çifttir. Lina ilerlemiş yaşına karşın çocuk sahibi olmak istemektedir. Duaları kabul olur ve bir gün hamile olduğunu öğrenir. Ancak doğumdan sonra, öykü gerçeküstü bir boyut kazanacaktır. Toronto Film Festivali’nde gösterilen Filipinler yapımı, Bir Balık Masalı’nın önetmeni Adolfo Borinaga Alix, Jr.

 

KARA PERŞEMBE (Black Thursday, Antoni Krause, Polonya)

Polonya’da Dayanışma Hareketi’nin doğmasına yol açan katliam, usta yönetmen Antoni Krauze’nin elinde çarpıcı bir döküdramaya dönüştü. 1970 yılının 17 Aralık Perşembe günü Gdynia Tersanesi’nde, bir kısmı Noel arifesindeki zamlar yüzünden grev alanına giden protestocular bir kısmı da işbaşı yapma çağrısına uyan işçilerden oluşan kalabalığın üzerine ateş açıldı. Bunun üzerine Janek Wisniewski adlı genç protestocunun cesedini alan işçiler Ulusal Şehir Konseyi Başkanlığı’na yürüyüşe geçti ve burada da hem polis hem ordunun üzerlerine ateş açması sonucu 45 kişi öldü, 1600’den fazla kişi yaralandı. Krauze, bu olaylara paralel olarak Bruno Drywa adlı mühendisin ölümü ve sanki bir suçluymuş gibi geceyarısı alelacele gömülmesini anlatıyor. İçinden çökmekte olan bir iktidarın yurttaşlarını kurban ederek insanlık dışı ayakta kalma çabasını gözler önüne seriyor.

 

AŞKIN SONU (The End of Love, Mark Webber, Amerika)

Sundance Film Festivali’nde gösterilen Aşkın Sonu, eşi aniden ölünce iki yaşındaki oğluna hem annelik hem babalık yapmak zorunda kalan genç bir adamın hikayesi. Filmin yönetmeni Mark Webber, aslında bir oyuncu ve senaryoyu kendi hayatından esinlenerek yazmış ve küçük oğluyla beraber oynamış.

 

PARİS GÖZALTINDA (Aux Yeux de Tous, Cédric Jimenez, Fransa)

Başkanlık seçimlerinden bir gün önce Austerlitz Garı’nda patlayan bomba 20 kişinin ölümüne neden olur. Hükümet islamcı grupları suçlarken bir bilgisayar korsanı bulduğu görüntülerle şüpheleri başka yöne çeker. Cedric Jimenez’in yönettiği Paris Gözaltında güvenlik kameralarını kullanarak gerçeğin birçok boyutu olabileceğini gösteriyor.

 

HAYATIMIN KARARI (Time of My Life, Nic Balthazar, Belçika)

Gerçek bir olaydan yola çıkan, Nic Balthazar imzalı Hayatımın Kararı, Belçika’da ötenazinin yasalaşmasına neden olan olaylar zinciri üzerine kurulu. Gençliklerinden beri birlikte olan dört arkadaştan Mario’ya MS teşhisi konulması hepsinin hayatını alt üst ediyor. Başarılı bir politikacı olma yolundaki Mario, ülkesinde ötenazinin yasalaşması için bir mücadeleye başlıyor.

 

SESSİZLİK (Hiljaisuus, Sakari Kirjavainen, Finlandiya)

Finlandiya 2. Dünya Savaşı sırasında cephede ölen askerleri gömülmek üzere geri gönderen tek ülkeydi. Sakari Kirjavainen’in yönettiği Sessizlik savaşa çok farklı bir bakış açısıyla yaklaşıyor. 1944 yılında Finlandiya-Rusya cephesinde, ölü askerlerin toplanıp evlerine geri gönderilmek üzere hazırlandığı bir merkezde çalışanlar cesetlerin birbirleriyle fısıldaştıklarına tanık oluyorlar.

 

MUSTAFA’NIN TATLI RÜYALARI (Mustafa’s Sweet Dreams, Angelos Abazoglou, Yunanistan / Türkiye, İngiltere)

Yunanlı yönetmen Angelos Abazoglou’nun Mustafa’nın Tatlı Rüyaları Gaziantep’te baklavacı çırağı olarak çalıştıktan sonra hayallerinin peşinde İstanbul’a gelen Mustafa’nın bu metropolde yaşadıklarını anlatıyor.

 

YÖNETMEN ÇİFTE, ÇİFTE TOPLU GÖSTERİM

Alman sinemasının başarılı yönetmenlerinden Aysun Bademsoy – Christian Petzold çifti, toplu gösterileriyle 19. Adana Altın Koza Uluslararası Film Festivali’ne konuk olacak.

Günümüz Alman sinemasının önde gelen yönetmen çifti Aysun Bademsoy ve Christian Petzold’un “Bir arada ve Bağımsız” başlığı altındaki toplu gösterileri ilk kez Altın Koza kapsamında, Goethe Enstitüsü’nün işbirliğiyle gerçekleştirilecek. Aysun Bademsoy, filmlerini sunmak için Adana’ya gelecek.

Doksanlı yılların ortasından bu yana istikrarlı biçimde, bir arada ve bağımsız olarak film üreten Bademsoy – Petzold çifti artık kariyerlerinde olgunluğa erişti. Birleşme sonrası Almanya’yı en iyi anlatan yönetmen olarak tanımlanan ve Berlin Okulu’nun en önemli temsilcilerinden biri olarak görülen Christian Petzold, daha önce iki kez yarıştığı Berlin Film Festivali’nde bu yıl “Barbara” adlı filmiyle En İyi Yönetmen Gümüş Ayı ödülü kazandı. Türk – Alman toplumunun iki kimlikli / iki kültürlü yaşama deneyimine ayna tutan belgeselleriyle tanınan Aysun Bademsoy bu yıl yaptığı “Ehre / Namus” ile filme adını veren kavramın kültürel yansımalarını, benzerliklerini ve barındırdığı çelişkileri irdeleyerek dikkat çekti.

Altın Koza programında “Barbara” ve “Namus”un yanı sıra yönetmenlerin kariyerlerine damgasını vuran filmleri yer alıyor. Petzold’un filmografisinden “Die Innere Sicherheit / İç Güvenlik”, “Gespenster / Hayaletler”, “Yella” ve “Jerichow”; Aysen Bademsoy’un filmografisinden “Die Hochzeitsfabrik / Düğün Fabrikası”, “Am Rand des Stadte / Kentin Sınırlarında” ve “Ich gehe jetz rein / Şimdi İçeri Giriyorum” gösterime sunulacak.

REKİN TEKSOY’UN ANISINA: SENSO

 

Bu yıl kaybettiğimiz değerli sinema insanı Rekin Teksoy’un anısına Luciano Visconti’nin 1954 yapımı Senso adlı filminin restore edilmiş kopyası gösterilecek. İtalyan kültürü ve sinemasına özel ilgisi olan Rekin Teksoy’un en çok sevdiği filmlerden biri olan ve ülkemizde “Günahkar Gönüller” adıyla gösterilen Senso, Venedik Film Festivali’nde gösterildikten sonra sansürün gazabına uğramış; ancak bazı sahneleri kesildikten sonra gösterime çıkabilmişti.

 

ATEŞ ARABALARI ÖZEL GÖSTERİMİ

 

Adana Altın Koza Film Festivali’nin bu yılki özel gösterimlerinden biri de Hugh Hudson imzalı ATEŞ ARABALARI (Chariots of Fire). Çevrildiği 1981 yılında En İyi Film, En İyi Özgün Senaryo, En İyi Kostüm ve En İyi Müzik ödüllerini almıştı. 1924’te Paris’te yapılan olimpiyat oyunlarında yarışan iki İngiliz koşucunun gerçek öyküsünü anlatan ve Vangelis’in müziği ile de akıllarda yer eden film, 2012 Londra Olimpiyatları için restore edildi. Olimpiyatların açılış töreninde ünlü kumsalda koşma sahnesi canlandırıldıktan sonra 13 Temmuz’da İngiltere’de yeniden gösterime girdi. Filmin yönetmeni Hugh Hudson festivalin konuğu olarak Adana’ya gelecek.

 

ÇOCUKLARA ÖZEL

 

Le Point dergisinin “yılın en yaratıcı ve şiirsel filmlerinden biri” olarak nitelediği MUTLULUĞA BOYA BENİ (Le Tableau) çocuklar kadar büyüklerin de ilgisini çekecek bir canlandırma.

 

SESSİZ FİLMLER, ÇINLAYAN KAHKAHALAR

Bir bakış, iki jest, binbir mana ve kahkaha! Bu yılın Oscar galibi The Artist bahanesiyle, nostaljinin cazibesi de şahane oldu!Sessiz sinema dönemine selam çakarak Hollywood’un Altın Çağ’ını ‘eski güzel günler’ hissiyatında yad eden filmle günümüz popüler seyircisine sunulan bu kahkaha ve romantizm potporisinin sırrı malum, klasiklerde saklı. Bizim için de arşivleri yeniden karıştırmak ve işin ‘aslını’ hatırlamak elzem oldu. Nostalji yerine yeniden keşif diyelim; ne de olsa 100 yıl aradan sonra bile çekildikleri dönemin ötesinde, hala şaşırtıcı derecede güncel hatta güncelden daha cesurlar!
Bu bölümde uzun, orta ve kısa metrajlı filmlerini izleyeceğimiz Chaplin’in muzır ve melankolik kocaman gözlerine her baktığımızda dünyayı kucaklayan şefkatini ve hayata dair devasa hevesini görürüz. Yazıp yönettiği ve oynadığı Şehir Işıkları, Altına Hücum, Şarlo Kırlarda ve Bir Köpeğin hayatı gösterilecek. Sessiz sinemada Buster Keaton’ın yeri ayrıdır malum. Sakarlıkta kimi zaman Chaplin’i aşsa da bol mimikli Şarlo’nun aksine ‘cansız’ yüz ifadesiyle sulu komedinin ve şamatanın dibine vurur. Bu bölümde izleyeceğimiz STEAMBOAT BILL, JR. filminde denizci babasının gözüne girmeye çabalarken ortalığı her anlamda kırıp geçirecektir.

 

BELGESEL BÖLÜMÜ: “GERÇEĞİN ÇÖLÜ”

 

Adana Altın Koza Film Festivali, iki yıldır ana programında dünya festivallerinde ses getirmiş belgesellere yer veriyor. Dünyanın dört bir köşesindeki gerçekliklere ışık tutan bir düzine film bu sene de festivalin “Gerçeğin Çölü” başlıklı bölümünde seyirciyle buluşacak.

  1. Altın Koza Film Festivali programında yer alan belgeseller Filistin’den Arjantin’e, ABD’den Liberya’ya, Çek Cumhuriyeti’nden Hırvatistan’a, Mısır’dan Japonya’ya, Yunanistan’dan Türkiye’ye sarsıcı bir yolculuk vaat ediyor. Bu yolculukta Erkan Oğur’un başını çektiği müzikal bir serüvenle, çekimi tam 37 yıla yayılan bir hayat hikayesiyle, ölüm cezası uygulayan bir adaletin soğuk yüzüyle, Mısır’da birarada yaşayan farklı inançların müstehzi öyküsüyle veya Yunanistan’daki krizin dinamiklariyle karşılaşmak mümkün.

“Gerçeğin Çölü”, Werner Herzog ve Helena Trestikova gibi dünyaya tanınmış yönetmenlerin son yapıtları da dahil olmak üzere hemen hepsi gösterildiği festivallerde yankı yaratmış ve ödüller kazanmış 14 film içeriyor.

CENİN SİNEMASI (Cinema Jenin, Marcus Vetter, Filistin/Almanya)

UÇURUMA DOĞRU (Into te Abyss, Werner Herzog, Almanya/ABD)

ÖZEL KAİNAT (Private Universe, Helena Trestikova, Çek Cumh.)

ÇIPLAK GENERALİN GÜNAH ÇIKARMASI (The Redemption of General Butt Naked, Daniele Anastasion, Eric Strauss, ABD)

ARJANTİN DERSİ (Argentinian Lesson, Wojciech Staron, Polonya)

TELVİN (Okan Avcı, Türkiye)

KRISIS (Nikos Katsaounis, Nina Maria Paschalidou,Yunanistan)

SAVAŞ MUHABİRİ (The War Reporter, Silvestar Kolbas, Hırvatistan)

IŞIKLARI KAPAT! (Turn off the Lights, Ivana Mladenovic, Romanya)

TOPRAK (Earth, Victor Asliuk, Beyaz Rusya)

DÜNYAYI KURTARMAYA ÇALIŞANLAR (Akile Nazlı Kaya,Türkiye)

MERYEM ANA KIPTİLER VE BEN (The Virgin, The Copts and Me, Namir Abdel Messeeh, Fransa/Mısır)
İNSANSIZ BÖLGE (No Man’s Zone, Toshi Fujiwara, Japonya)
MODLİNLERN ÖYKÜSÜ (A Story for the Modlins, Sergio Oksman, İspanya)

 

 

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.