Buz Devri – Ice Age 4 / Yönetmen: Steve Martino, Mike Thurmeier
İlk üç filmdeki gibi arkadaşlık ve aile olma kavramı Buz Devri’nin odağındaki duygular. Hollywood animasyonlarını bu tür duyguları işlemek için kullanıyor. Sadece küçük izleyicilere değil bütün yaş gruplarına sesleniyor. Çağımızda bozulmaya yüz tutmuş aile, birbirine yabancılaşmış modern toplumdaki insan ilişkilerine ışık tutan bu animasyonlar özellikle ciddi pedagojik bir temelden yola çıkıyor. Kısacası çizgi film deyip geçmeyin. Günümüzün kapitalist toplumlarının kaybettiği değerler bir animasyonla bile hatırlanınca yüreğimiz burkuluyor.
Sert Rüzgarlar – Des Vents Contraires / Yönetmen: Jalil Lespert
Film, gerçek bir hayat hikayesinden uyarlama. İki çocuklu bir ailenin ilişkisinin yıpranması, kadının ortadan kayboluşu, adamın çocuklarla baş başa kalıp kendisine yeni bir düzen kurmasını anlatıyor. Film sinemanın gerektirdiği bir olay örgüsüne sahip değil. Evet gerçek bir hayat hikayesinden yola çıkılarak çekilmiş bir yapım. Ama sanki sinemasal olarak üzerine hiçbir şey konulmamış. Bir adamla kadının talihsiz hayat hikayesinin bir bölümünü profesyonel oyuncular oynamış, yönetmen de kendinden hiçbir şey katmadan filmi yapmış. Bu anlamda muhteşem oyuncuların ve iyi performansların heba edildiği bir yapım olarak düşünüyorum Sert Rüzgarlar’ı.
Çernobil’in Sırları – Chernobyl Diaries / Yönetmen: Bradley Parker
Bradley Parker’ın yönettiği ilk uzun metraj olan Çernobil’in Sırları iyi bir fikirden yola çıkan, başarılı mekân tasarımları ile dikkat çeken, ancak daha çok ani ses ve görüntü efektleriyle seyirciyi zıplatmayı hedefleyen ve berbat bir finale ev sahipliği yapan sıradan bir korku filmi olmaktan kurtulamıyor. Amerikalı gençlerin tehlikelerle(!) dolu yabancı ülkelerde başlarına gelen korkunç olayları anlatan Turistas (Brezilya), Hostel (Slovakya) ve The Ruins (Meksika) gibi örneklerin Ukrayna ayağı da böylece tamamlanmış oluyor.
Daha İyi Bir Hayat – A Better Life / Yönetmen: Cedric Kahn
Daha İyi Bir Hayat İçin, 70’lerin, 80’lerin, 90’ların ümitleri için direnen insan filmlerinin günümüz seyircisi için çekilmiş bir temsilcisi gibi… Seyrettikten sonra hatırlayacağınız bir sürü film var. “A Home of Our Own”, “Alice Doesn’t Live Here Anymore”, “The Pursuit of Happyness” ve başkaları… Oyunculuklar birinci sınıf ancak buğulu gözlerle bakan Guillaume Canet ve Süleyman’ı canlandıran Slimane Khettabi aralarındaki güçlü kimya yüzünden öne çıkıyorlar. Dikeni bol bir ormanda yürüdüğümüzü hatırlatan bir film “Daha İyi Bir Hayat”… Büyük mutluluklar için bol paraya ya da sistem tarafından takdir edilmiş başarıya ihtiyacımız yok. Sevdiklerimiz yanımızda olsun yeter… Mutlaka görmelisiniz.
Pirana 3DD / Yönetmen: John Gulager
Katil balıklar, kanlı vücutlar, alıklar, salaklar ve tam tekmil istismar… “Pirana 3DD” filminin her hangi bir ederi yok, belki baştan sona ucuzluk, o kadar… Komik desen değil, eğlencelik desen değil, erotik desen o hiç değil. Senaryo sefil, diyaloglar ölümcül, oyunculuklar dökülüyor. Üstelik klişe deposu… Ortaya çıkan şeye vasat bile denemez, bu zaman kaybının adı konamaz. Sinirden güldürüyor, hem seyirciye, hem de piranalara resmen ayıp ediliyor.
Skor Sıfır – The Inbetweeners / Yönetmen: Ben Palmer
Türkiye’de Skor Sıfır adıyla vizyona giren The Inbetweeners Movie Avrupa’da gişe rekorları kırdı. Filmin Türkçe adı yine çok komik ve basit. Bu isimleri kimler buluyor bilemiyorum. Skor Sıfır aynı Amerikan Pastası’nın izinden giden bir film. Ama ne iyi ki en azından onun kadar kaba espriler barındırmıyor. Daha incelikli ve daha eli yüzü düzgün bir komedi. Tabii sonunda bir gençlik komedisi, odağında seks, bekaret, saçma sapan gençlik şakaları ve ilk aşkın sebep olduğu sarsaklıklarla dolu.