SERDAR AKBIYIK
Can filminin iki önemli oyuncusu Selen Uçer ve Serdar Orçin toplumda kadının ve erkeğin yeri üzerine Can filmindeki rolleriyle ilgili yorumlarda bulundular. Selen Uçer “Böyle uyuz uyuz durduğuma bakmayın ben komik bir insanım” dedi…
Raşit Çelikezer’in yönettiği Can filmi haftaya vizyona giriyor. Kısır bir erkek ve eşinin yaşadığı dram Türk sinemasınının çok da alışık olmadığı bir konu aslında. Özellikle Selen Uçer ve Serdar Orçin’in mükemmel performansları filmi daha da ağır bir dram olarak duyumsamamıza sebep oluyor. Psikolojik olarak içselleştirilmesi zor olan bu karakterleri Selen Uçer’e ve Serdar Orçin’e sorduk. Onlar da hem filmi hem de bu problem hakkında düşündüklerini anlattılar. Can filmi gibi yapımlar sinemayı olması gereken yere oturtan filmler; yani gerçek hayatımızın tam ortasına. İnsanı tanımak ona dair düşünmek için çekilen filmlerden Can. Böyle bir filme de böyle önemli oyuncular gerekiyordu. İşte sinemamızın çok önemli iki ismiyle yaptığımız röportaj…
Size bir çok proje geliyordur, bu senaryoyu kabul etme sebebiniz nedir?
Selen Uçer: Farklı bir kadın karakter. Böyle kadın rolleri çok yazılmıyor, o yüzden severek kabul ettim.
Serdar Orçin: Aslında bir dolu proje gelmiyor. Türkiye’de bir oyuncunun sinema filmi konusunda tercih yapması çok kalın çizgilere bağlı. Kalın çizgiden kastım; “Ben şu tarz filmlerde asla oynamam” dersin. Çok iyi, değişik bir senaryo benim böyle kurallarımı yok eder. İkincisi Raşit (Çeliker) abiyle bizim yollarımız bir türlü kesişememişti. Bu senaryo için arayıp zamanımızın az olduğunu söyledi. Ben okudum hikayeyi çok sevdim. Üzerine biraz konuşmaya başladık sonra bir baktım ki işin içindeyiz. Selen’le de daha önceden çalışmanın vermiş olduğu rahatlık da etki etti. Ben çoktan işin içindeydim
Karakteriniz hakkında bilgi verir misiniz?
Selen Uçer: Ayşe, hayatındaki tek seçimini ailesine hayır deyip kocasıyla evlenmekle yapmış bir karakter. İstanbul’a yerleşmiş, başka seçim yapma hakkı olmamış ama yine de kendine karşı dürüst olan bir kadın. Bazı şeylere boyun eğip, onları kabullenmiş gibi gözüküyor ama hissetmediği bir şeyi hissetmiş gibi davranmıyor. Tek başına kaldığında gerçek hisleriyle devam ediyor.
Serdar Orçin: Cemal, aslında hepimizin yakından tanıdığı bir adam. Erkek kadın klişelerini yan yana on maddede sıralarsak. Bizim Cemal on maddenin dokuzuna uyan bir Anadolu modeli. Sevdiği bir kız var. Birilerini karşısına alma pahasına kaçırıp İstanbul’a getiriyor. Baba olmak istiyor. Hayatını yürütebileceği bir işi var. Onu önce hayata tutunan bir model olarak görüyoruz sonra çocuğunun olmadığını duyunca bununla yüzleşemiyor. Burada bir erkeğin mağduriyetinden bahsediyoruz. Hem kendi hayatını hem karısının hayatını mahvediyor.
Selen Hanım sizin rolünüz tek boyutlu bir karakter değil. Bu tür karakterleri canlandırmak bir oyuncu için iştahı arttırıcı bir durum mu?
Selen Uçer: Evet. Oynadığım karakterin hissettiği şeyler aslında herkesin içinde var. Ayşe bir anne. Anneler sıkı bir şekilde kategorize edilir. Onlar yemek yapar, kocalarına ve çocuklarına bakarlar. Ama hepimizin annesinin bir de insan olduğu yanları vardır. Benim canlandırdığım karakterin baskıcı, mutsuz olduğunu hissettirmeye çalışan tarafları var. Türkiye’de uzun zaman böyle konularla ilgilenilmemiş. Anne sinema açısından önemli bir figür aslında.
Serdar Bey sizin canlandırdığınız negatif bir kahraman. Bizim bildiğimiz Türk sinemasında oyuncular zayıf, negatif karakterleri canlandırmak istemez. Bu konuyu değerlendirebilir misiniz?
Serdar Orçin: Ben böyle karakterler daha fazla olsun istiyorum. Yeşilçam klişesi de var burada. Negatif karakter aslında, mağduriyetin doğurduğu bir kişi. Kadın mağduriyeti elbette ön planda ama erkek karakterleri yaratan bir sosyal düzen var, bu sosyal düzenin doğurduğu bir sonuç.
Erkeğin kısır olması ve karakterde gözüken zayıflıklar biraz ahlaksal bir bakış açısı değil mi?
Serdar Orçin: Bu tek başına o adamın suçu değil. Birçok annenin bu filmi izlemesini isterim. Herkesin içinde karanlık bir köşe vardır. Gerçekten sana ait olanı sevmekle başka bir şeyi sevmek arasındaki fark çok önemlidir. Herkesin benim dediği şeye bir kez daha bakmasında fayda var. Bu sevgiyi de ortaya çıkaracak bir durum olur.
Canlandırdığınız karakterlere baktığımızda güzel kadın objesi dışına çıkan, Türk sinemasında pek de alışılmadık karakterler olduğunu görüyoruz. Bunun getirisi nedir?
Selen Uçer: Oyuncu dediğimiz kişi transformasyon geçirerek farklı bir şeye bürünür. Fiziğini, görüntüsünü nasıl kullanması gerekiyorsa öyle kullanır. Türkiye’de kadın rolleri daha tek tipe yakın çıkıyor. Ayrıca bu roller yüzeysel anlatıldığından kötü olabiliyor. Benim bu meslekten anladığım o transformasyonu gerçekleştirebilmek.
Başka röportajlarınızda bu mesleğe başladığımda problemler yaşadım ama şimdi kuralları öğrendim demişsiniz. Bu zorluklar aslında o değerli farklılığınızı törpülemek olmuyor mu?
Selen Uçer: Bunu söylediğimde kendi tabiatımdan bahsediyordum. Çünkü zamanında asiydim ve bana uymayan şeylere karşı tepkilerim sertti. Yaşım ilerledikçe değişti. Oyuncu her şeyi yapar. Böyle uyuz uyuz durduğuma bakmayın aslında ben komedyenim. Komediyi seven biriyim. Meslek anlayışım farklı yere gidebilmek. Farklı roller oynamaya çalışıyorum ve iyi dönüşler alıyorum. Sinema daha kalıcı olduğundan bir oyuncu için en yüksekteki yerdir ki ben diziyi de seviyorum. Yaptığım şeye gerçeklik katmaya çalışıyorum. Şehir Tiyatroları’nın durumu nasıl kötüyse dizilerin de durumu öyle. Bu Türkiye’nin bir gerçeği zaten. Televizyonu kötü bulanların kafasını da anlayamıyorum.
Bu tercihleriniz ile kadın oyunculuklar arasında siz farklı bir yerdesiniz. Son dönemde özellikle bu tür rolleri kadın oyuncular tercih etmiyor.
Selen Uçer: Kadın rolleri pek anlatılmadığı için oyuncuya da çok ihtiyaç duyulmuyor. Bir kadının eksisiyle artısıyla anlatıldığı bir film yok.
Tarzınız senaryoyu, dertleri değerlendirmeye, yazmaya, yönetmeye gider gibi gözüküyor.
Selen Uçer: Mesleğe girdiğimde bir derdim vardı. Her oyuncunun da bir derdi var sanırdım ama öyle değilmiş. Yönetmek gibi bir niyetim yok. Yazdığım şeyler var ama sonrasında ne olur bilmiyorum.
Serdar Orçin: Şahsi olarak kaleme aldığım bir şey yok ama senarist arkadaşlarımın öykü geliştirme çalışmalarına katılıyorum ama kendim yazacak aşamada değilim.
Bir insanın geçmiş yaşamı, ailesinden aldıkları, çocukluğu acaba oyunculukta dert edindiği şeylere etki ediyor mu?
Serdar Orçin: Kesinlikle ediyor. Oyunculuk okuduktan sonra meselelerin çoğalmaya başlıyor. Yetiştirildiğin büyüdüğün aileden başlayarak, bulunduğun topluluklar adına, yavaş yavaş önem sırası oluşmaya başlıyor. Kendi adıma benim için bazı şeyler çok değerli onları hala tutmaya çalışıyorum. Kendi yaşadığın deneyimleri de kattığın için çok önemli bir şeyin yanlış anlaşılmasını istemiyorsun
Oyuncu olduğunuz için mutlu musunuz?
Serdar Orçin: Evet, çok mutlu hissediyorum kendimi. Şu ülkede seçtiği meslekle mutlu olan nadir bir gruba mensubum.
Filme dönersek, filmde annelikle barışan bir karakteri canlandırıyorsunuz. Nasıl hazırlandınız neler yaşadınız?
Selen Uçer: Önce Serdar Orçin’le ortak bir dil oluşturmaya çalıştık. Sonra kadının mutsuz olduğu takdirde başkalarına mutluluk veremeyeceğini düşündüm. Hayattan almak istediğini alamamış bir sürü mutsuz annenin saplantılı olarak büyüttüğü insan var. Ben bu durumu anlamaya çalıştım.
Türkiye’de evlat edinmek çok anlayabildiğimiz bir durum değil. Bu tür konulara bakıp, senaryoyu içselleştirerek mi role hazırlandınız?
Selen Uçer: Çok bakmadım. Evlat edinmek bana garip gelen bir şey değil. Durumla, ilgilendim, araştırma yapmadım. Ayşe küçük bir kasabadan İstanbul’a geliyor ve az bir gelirle tek başına yaşıyor. Bu durumu anlamaya çalıştım.
Çocuk oyuncuyla çalışmak da ayrı bir tecrübe.
Selen Uçer: Berkan değişik bir çocuk oyuncu. Almanya’da yetişmiş oyunculuğu ciddiye alıp oynayan bir çocuk. Oyunculuğu zevkli bir oyun olarak görüyor. Karşımda profesyonel biri var gibiydi. Çok zor olmadı. Tabi çok duygusal sahnelerde çocuk olduğu ortaya çıkıyor. Bazen canı sıkılıyor, morali bozuluyor. Benim için de durup kendimi toparlamam dışında zorluğum olmadı. Çocuğun gerçekle oyunu karışıyor. Birkaç sahnede “İçimden nedenini bilmediğim bir ağlamak geliyor” dedi. Karşında yalan yemeyen bir tip var. O da iyi bir şey tabi.
Serdar Orçin: Onunla pek fazla sahnem olmadı ama bizim için büyük bir şanstı. Selen bana motivasyon verdi beni oynattı derdi sahnede. Biz o kadar çalışıyoruz, okul okuyoruz, aradan zaman geçiyor, doğal olmaya çalışıyoruz adamın biri bir geliyor karşımıza çatır çatır oynuyor. İnanılmaz zeki bir çocuk. Selen’in ağlama sahnesinde onu sarsması gerekiyordu sahneyi çok güzel oynadı, hiç ağlamadı. Sahne bittikten sonra annesinin yanına gidip “Ağlamak istiyorum” dedi. Herkes bitti tabi orda.
Bundan sonrası için bir sinema projesi var mı?
Selen Uçer: Henüz kesinleşen bir şey yok.
Serdar Orçin: Sarıkamış 1915’i çektik geldik. İçinde olmaktan çok mutluluk duyduğum bir iş oldu. İçimde bulunduğum projelerin hiçbirine benzemiyor. Bir gerilim filmi. Orada donmak üzere olan 5 kişilik bir grubun hayatta kalma mücadelesi. İnşallah iyi bir iş olacak o da.
Dizi ne durumda?
Selen Uçer: Şu an arabulucu adlı dizide konuk oyuncuyum. Bu sezon böyle devam edecek. Televizyonda komedi dizisi yapmak istiyorum. Şu anda rol seçiyorum. Sinema da bir yerden devam edecek, hemen bir şey olmasını beklemiyorum. Heyecanlandığım bir şey bekliyorum.
Oyuncular Sendikasına üye misiniz?
Selen Uçer: Evet
Bunun yararını görüyor musunuz?
Selen Uçer: Yapılanması çok iyi. Henüz bir yararını görmüyorum ama birkaç sene içinde bunun olmasını zaten bekleyemeyiz. O kadar sistemli çalışıyorlar ki hayran oldum. Zaten hükümetten kesinleşen bir şey de gelmedi. Ama gelmesi için bir şeyleri hazır olması gerekiyordu. Allah razı olsun onlardan. Oyuncunun korunması gereken hakları vardır. Bazen o kadar zor şartlar gelişiyor ki. Eminim bütün dünyada da olaylar böyle başlamıştır. Hem zor bir iş yapıyorsun hem her gelen sana tekme koyuyor. Sigortasının olması gerekir, çekim saatlerinin düzenlenmesi gerekir. Bu gibi hakların korunmasının gereğine inanıyorum.
Sinema sinemada seyredilir.
Serdar Orçin: Sundance en önemli bağımsız film festivallerinden biri. Bizim filmimiz orada büyük ilgi gördü. Yarışma filmlerini art arda seyredince neden o kadar değerli bulduklarını daha iyi anladık. Filmler çok iyi hiçbirinin dili birbirine benzemiyor. Bizim film bir ailenin dramını, toprağa ait biçimde ifade etme açısından duygusal bir filmdi. Amerikalıların ağladığını gördük. Bu bizi hem şaşırttı hem heyecanlandırdı. Katılımcılar dörtte üçü salonda kaldı. Süremiz yetmedi. En az bir o kadar konuşmaya devam ettik. Jüri üyeleri de bizi tebrik ettiler. Yeşilçam’ı bu kadar iyi kullandığınız için sizi tebrik ediyoruz dediler.
Bizim oyuncularımızın yurtdışına açılmada, ortak yapımlarda kendini göstermede bir takım problemler yaşadığı bir gerçek.
Serdar Orçin: Bu ortak yapımların aslında çoğalması gerektiğini düşünüyorum. Bizde hikaye çok ama maddi durumların yetersizliğinden bunları pek kullanamıyoruz. Bunun desteklenmesi gerekiyor.10 sene içinde çok fazla geliştiğini görebiliyoruz. Artık insanları tebrik ediyoruz. Cannes Film Festivali’nde ödül almış olmamız. Berlin Film Festivali’nde filmlerimizin yarışmada gösterilmesi birer gelişme. Yine de destek olunması lazım. Olumlu bakmak gerektiğini düşünüyorum. Yakın zamanda çok büyük bütçeler olmayacak ama hikaye anlatabilecek kişilere destek verilmesi lazım.