Kim güzel, kim çirkin
Animasyon dünyasının ilk Oscar adayı olan filmi Çirkin ve Güzel bu hafta üç boyutlu olarak vizyona giriyor. Bu animasyonun en değerli kısmı ne Oscar alan müzikleri ne de animasyonun kalitesi, insan ruhuna bakışı Güzel ve Çirkin’i mutlaka seyredilmesi gereken filmlerin zirvesine oturtuyor…
1991 yılında Güzel ve Çirkin vizyona girdiğinde izleyiciyi o kadar etkiledi ki Oscar’a aday gösterilen ilk animasyon oldu. Film altı dalda Akademi Ödülü’ne aday gösterildi, Alan Menken ve Howard Ashman’ın müzikleriyle En İyi Orijinal Şarkı ve En İyi Orijinal Müzik dallarında Oskar ödüllerine layık görüldü. 100 bin izleyiciyi geçen ilk animasyon oldu. Etkisi bununla da kalmadı. Broadway’de 2007 yılına kadar sahnelendi. En çok sahnelenen sekizinci oyun oldu. Peki bu animasyonu bu kadar özel yapan neydi? Oscar’ı alan müzikleri tabii ki çok değerli ama asıl önemli olan hikayenin verdiği mesajlardı. Yıl 2012 ve ilk vizyonunun üzerinden 20 yıl geçmiş. Güzel ve Çirkin’i seyrettiğinizde görüyorsunuz ki öykü o kadar evrensel ki değerinden hiçbir şey kaybetmemiş. Konuyu kısaca hatırlatalım. Fransa kırsalında Bel adlı güzel bir kız babasıyla beraber yaşar. Babası garip icatlar yapan bir mucittir. Bel de babasının etkisiyle diğer kızlara benzemez. Hayatının en önemli parçası kitaplardır. Öykülere, romanlara aşıktır. Yaşadığı köydeki yakışıklı Gaston ise Bel’i gözüne kestirmiştir. Gaston küstah, kaba bir erkektir. Köyün bütün kızları ona aşıktır ama Gaston sadece farklı ve güzel olduğu için Bel’i ister. Bu sırada Bel’in babası ormanda kaybolur. Bel babasını aramaya çıkar ve karanlık bir şatoya gelir. Bu gizemli şatonun mahzeninde babasını bulur. Şatonun sahibi genç ve yakışıklı bir erkekken ukalalığı yüzünden bir lanete uğramış ve canavara dönmüştür. Lanetin bozulmasının tek şartı güzel bir kızın canavara aşık olmasıdır. Tabii canavar da bu kıza aşık olmalıdır. Bel tam babasının elini tutarken şatonun sahibi canavar Bel’i yakalar. Bel orada yaşamayı kabul eder ama bir şartı vardır canavar babasını bırakmalıdır. Canavar kabul eder. Bel iyi niyeti ve masumluğuyla şatonun diğer büyülenmiş sakinlerinin kalbini kazanır. Onun bu masum güzelliği canavarı da etkiler. Peki güzel çirkine aşık olacak mı? Lanet bozulacak mı? Bu soruların cevabını büyük bir ihtimalle biliyorsunuzdur. Ama bilmiyorsanız animasyonu izlediğinizde öğreneceksiniz. Şimdi gelelim bu hikaye içindeki asıl önemli mesajlara. Hani basma kalıp bir laf vardır ruh güzelliği diye, bunu biraz genişletmek lazım. İnsan yaptıklarıyla hissettikleriyle güzel olmalı. Dönemimizde değer yargıları yerlerde sürünüyor. Güçlü hep güzel, güçsüz ise çirkin oluyor. Kapitalizmin getirdiği en büyük etki. Kapitalizmin değersizleştirme sistemi. Bu müzikal bunu çok iyi anlatıyor. Özellikle köyün kaba ama yakışıklı delikanlısı Gaston bence hem Bel’den hem de canavardan daha önemli mesajlar taşıyor. Yakışıklı kendini beğenmiş ve değer yargıları bulunmayan bir adam. Sadece kazanmaya, beğenilmeye endeksli bir karakter. Günümüze baktığımızda sanki herkes bir Gaston. Halbuki bizim değişime, yani canavara ve onu değiştirecek masumiyete yani Bel’e ihtiyacımız var. Günümüzün çocukları, gençleri rol modellerini ne yazık ki Gaston’da buluyor. Belki bu animasyon Bel’i ve Canavar’ın değerlerini hatırlatır. Bir filmin en önemli etkisi de bu olsa gerek.
FİLMİN KÜNYESİ
Filmin Orijinal Adı: Beauty and the Beast
Yönetmen: Gary Trousdale, Kirk Wise
Senaryo: Roger Allers, Linda Woolverton, Rob Minkoff
Oyuncular: Paige O’Hara, Robby Benson, Richard White
Tür: Animasyon , Romantik, Aile
Yapım: 2012 – ABD – 87 Dakika