ZEYNEP BONÇE

Orta sezon dizileri başladı. Aralarında ağzımızı açık bırakanlar da var, hayal kırıklığı yaratanlar da. Dikkat çekenleri gözden geçirelim.

Oren Peli ufak bütçeli bir film ile, bilgisayar programcılığından film yönetmenliğine geçtiğinde böyle bir fenomene imza atacağını düşünmemişti. Blair Witch’in izinden giden Paranormal Activity, kısa sürede farklı bir yapım olduğunu kanıtladı. Bağımsız bir filmden, üç filmlik kült bir seriye dönüştü.

İşte bu Oren Peli, sonunda televizyona da el attı. “The River” sekiz bölümlük ilk sezonuna başladı. Amazonlarda belgesel çekerken kaybolan ünlü programcı Dr. Emmet Cole’u bulmaya çalışan bir ekibin başlarından geçen mistik olayları izlediğimiz dizi, “camcorder” filmleri sevenler için bulunmaz bir nimet.

The River, Cole’un kayboluşunu araştıran bir belgeselci, iki kameraman, Cole’un karısı ve oğlu, Cole’un senelerce birlikte çalıştığı Amazon yerlisi kaptan ve kızı, Cole ile birlikte kaybolan kameramanın kızı ve şüpheli görünen bir korumanın başlarından geçenleri anlatıyor. Amazonların her köşesinde ayrı bir korku hikayesinin içine düşen kahramanlarımızın maceralarını, onların hikaye gereği gemiye yerleştirdikleri kameraların ve belgesel kameramanlarının çekimlerinden izliyoruz.

Dizinin diğer başrollerinden biri de Dr. Emmet Cole’un belgeselinin bir parçası olan tekne “Magus”. Tekne zaten bir belgeselcinin olduğundan her köşesinde ayrı bir kamera var. İlk bölümde kendi teknelerini kaybeden ekibimiz, mecburen Magus ile yollarına devam ediyorlar.

Touch

Diğer bir başlangıç ise Kieffer Sutherland’ın beklenen dizisi “Touch”. Hiç konuşmayan otistik oğluna karısı 11 Eylül’de ölünce tek başına bakmaya çalışan bir baba olan Martin Bohm’u oynayan Sutherland’i, şefkatli ve acılı baba rolünde görmek ve her an o meşhur Jack Bauer bağrışlarından birini beklemek “24” sevenler için zor olsa da bir şekilde adapte oluyorsunuz yeni karaktere. Evrendeki her şey belli bir kalıbın parçasıdır ve her şey birbiriyle bağlantılıdır anlayışıyla yola çıkan dizi, o kalıbı görebilen otistik çocuk Jake’i anlatıyor. Konuşmadığı için kendi yöntemiyle iletişim kurmaya çalışan Jake’i sonunda anlamaya başlayan babası her bölümde birilerinin hayatını kurtaracak gibi görünüyor.

Hangisi gerçek?

Yeni başlayan başka bir dizi de “Awake” . Bir kaza sonucu iki ayrı hayat yaşamaya başlayan bir dedektifi anlatan dizi, psikolojik gerilim dozu yüksek bir polisiye. Dedektif Michael Britten bir gerçeklikte karısını kaybetmişken, diğerinde oğlunu kaybeder. İki hayatında ayrı iki psikolog vardır. İkisi de diğer hayatının rüya olduğunu ona kanıtlamaya çalışmaktadır. Bir yandan da iki ayrı dava üzerinde çalışmakta olan dedektif, sonunda iki davanın ortak detayları olduğunu fark eder. Bu detayların yardımıyla kimsenin anlamadığı bir şekilde olayları çözmeye başlayan kahramanımızın iki hayatını da izlemek ve hangisinin gerçek olduğuna kafa yormak şimdilik fazlasıyla zevkli.

Şanssız bir başlangıç

Aynı şeyi Luck için söylemek ise ne yazık ki zor. İlk bölümü Michael Mann tarafından yönetilen Dustin Hoffman’lı, Nick Nolte’lu dizi, ne yazık ki kadrosunun altında eziliyor. At yarışlarının karmaşık dünyasında geçen dizi, müthiş kadrosuna rağmen beklentileri karşılayamadı. Boardwalk Empire’ın koltuğuna oturacağı sanılan dizi Boardwalk’un yanına bile yaklaşamadı. Ortalamanın üstünde olsa bile beklentilerin altında kaldığından pek bir gelecek vaat etmiyor. Maalesef şanssız bir başlangıç yaptı Luck.

 

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.