MURAT TOLGA ŞEN
“Yazıya nasıl giriş yapmam gerektiğini uzunca düşündüm. Çünkü yazacağım film, yani; Musallat beni o kadar arada bıraktı ki, Olumlu yada tam tersi bir girişin, yazının geri kalanını da yönlendireceğinden korkuyorum. Fantastik ve korku sineması düşkünü olarak pozitif bir başlangıca karar verdim fakat bu demek değil ki ağaçtaki ham meyvaları görmezden geleceğiz…”
2007′de gördüğüm ilk Musallat filminin Öteki Sinema için yaptığım kritiğine böyle girişmişim… Aradan geçen 4 yıldan sonra, benzer bir giriş yapmaktan çekinmiyorum. Alper Mestçi yine çok iyi bir film çekebilecekken yaptığı yanlış manevralar yüzünden Türk sinemasına bir korku başyapıtı sunmanın uzağına düşüyor.
İnsanın 2 yaşından öncesini hatırlayamaması ve o yılların karanlığı üzerine bir film Musallat 2… Elif (Türkü Turan) filmde kapkaranlık geçmişiyle yüzleşmek zorunda kalan bir ressamı canlandırıyor ve yaşadığı tüm sorunların aslında geçmişindeki büyük bir hatadan kaynaklandığını öğreniyor. Bu büyük hata korkunç ve çözülmesi mümkün olmayan bir büyü..
Eğer Kanal-i-zasyon faciasını görmezden gelirsek, Alper Mestçi kötü bir yönetmen değil… Güçlü sekanslar çekebiliyor ama ortada uzun metraja yetecek iyi bir hikaye olmadığında yapılacak çok bir şey yok. İlk Musallat gibi bu film de 30 dakikadan daha fazlasına ihtiyaç duymayan bir hikayeden uzun metraj çıkarma çabasında… Bu da bir türlü giremeyen, girse de yürümeyen, sonuna doğru da ne olacağı çoktan belli sıkıcı bir seyirliğe dönüşüyor. Neyse ki arada iyi çekilmiş cin çarpma sahneleri falan var ve bunlar da benim gibi doğaüstü fenomenlere takıntılı birinin aklını almaya yetiyor!
Abartılı müzik kullanımı ve Hasan Karacadağ filmlerini aratmayan bağırış çağırış, filme faydadan çok zarar veriyor. Cin figürü kendi başına ve sessizce korkuturken bu kadar çığlığa, çırpınışa ne gerek var? Bir kaç yıl önce izlediğimiz The Objective bu konuda gayet iyi bir örnek… Keşke Mestçi bu filmi görmüş ya da oradaki tarifleri kapmış olabilseydi. Ayrıca bazı özenti planları da anlamlandırmak mümkün değil. Bilirsiniz, korku filmlerinde objeler üzerinden detay çekimler yapılarak seyirci az sonra izleyeceği şiddete hazırlanır. Özellikle yeni yönetmenlerin çok sevdiği bir numaradır bu… Eğer kamera masada kanlı bir biftek parçasına zoom yapıyorsa, anlarsınız ki az sonra parçalanarak ölen birine rastlayacaksınız. Alper Mestçi bu numarayı hem yanlış anlamış hem de abartmış… Sürekli yemek göstererek vakit kaybediyor! Çilekli pasta yiyen kız, yumurta kıran anne, kemik yiyen köpek, tavuk yiyen kız arkadaş… Ardından gelen bir şey olsa anlayacağım ama… Şık görünmesine rağmen filmi yavaşlatmaktan başka işe yaramayan bir çaba.
Filmdeki oyunculuk için çok bir şey söylenemez. Bizde henüz kimse bir korku filminde ne yapması gerektiğini bilmiyor. Hikaye de karakterlerden çok olaylarla ilgilendiği için kahramanlarımızın başına gelenlere ya da gelemeyenlere fazla üzüldüğümüzü söyleyemeyiz. Bu arada kötü büyücünün evi geçen yıl Van’da seyrettiğim İran yapımı korku filmi Aal‘da ki mekanlara çok benziyor. Bilinçli bir taklit olduğunu düşünmüyorum.
Dükkan-ül hayal ekibinin plastik makyajları yine çok iyi… Dünya standartlarında iş çıkarmışlar, ellerine sağlık ama film öncesi gösterilen tanıtım fotoğraflarındaki tavuk elli kız gibi bir sürü efekt sahnesi filmden çıkarılmış!
Uzun lafın kısası; Yer gök Musallat 2 billboardlarıyla doluyken ve ben dahil olmak üzere Türk seyircisi korku filmlerini bu kadar seviyorken film mutlaka iyi iş yapacaktır. Geçenlerde izlediğim Mühürlü Köşk zavallılığından çok daha iyi bir film olduğu şüphesiz ama Alper Mestçi Alacakaranlık hikayesi bozması ve nefesi ancak 30 dk yeten bir senaryodan daha fazlasına kavuştuğunda asıl filmi izleyecekmişiz gibi geliyor.
Twitter: murattolga / murattolga@gmail.com