MURAT TOLGA ŞEN
Fantastik fikirlerin seyirci tarafından kapışıldığı 80’lerde, Conan sağ fikirleriyle ünlü yönetmen John Millius’un elinden sinemaya uyarlandı. Çizgi roman uyarlamalarının henüz bir furyaya dönüşmediği zamanlarda girişilen epey riskli bir denemeydi bu… İtalyanların 50’lerde, 60’larda seri üretimler yaparak suyunu çıkardığı Herkül ve Maciste benzeri bu sword&sandal (kılıç ve sandalet) hikayesi bir facia ile de sonuçlanabilirdi. Star Wars yüzünden oluşmuş bilim kurgu furyasının tam ortasında, Atlantis’in batışından 8000 yıl sonraki bir dönemde geçen ve çıplak kaslı adamların, büyücülerin cirit attığı bu ilkel çağlar kimsenin ilgisini çekmeyebilirdi. Oliver Stone ve John Millius’un elinden çıkan senaryo Conan’ın çizgi roman kökenlerine pek bir bağlılık içermemesine rağmen dramatizasyon açısından çok başarılıydı. Robert E. Howard’ın Cengiz Han’dan aşırı etkiler içerir şekilde yarattığı karakterizasyon özellikle korundu.
Velhasıl kelam, John Boorman’ın Excalibur’da kullandığı sakin ama stilize sinema dili, güçlü atmosfer ve mekan duygusu ve nihayetinde Basil Poledouris’in muhteşem müzikal temalarıyla seyici karşısına çıkan Conan the Barbarian, içerdiği şiddet ve çıplaklıkla, kahramanın heybetine ve gerçeğine yakışan, yıllar içinde haklı bir şekilde kültleşecek bir filmdi ve de öyle oldu. Öyle ki, kaslı adamlara ihtiyatla yaklaşan Hollywood’da bile Schwarzenegger için kapılar ardına kadar açıldı.
Ardından gelen başarısız devam filmleri ve TV uyarlamaları yüzünden Conan filmi projesi kapanmış bir defter olarak görüldü ve aradan neredeyse 30 yıl geçmeden de kimse bulaşmak istemedi. Fikir ve karakter kabızlığının had safhada yaşandığı şu günlerde ise 80’ler sineması yağmalanmak için bekleyen bir eskici dükkanı gibi görünüyor olsa gerek…
2000’lerin başında gündeme gelen fakat rafa kalkan King Conan: Crown of Iron projesinin ardından yapımcılar yıllar sonra miti yeniden diriltmeye kalkıştılar ve sil baştan yaparak yeni bir “barbar Conan” macerası çektikler. Daha yeni izlediğimiz / izleyeceğimiz bu film iyi bir Conan macerası olmak için bir kaç doğru ve pek çok yanlış içeriyor ve fena halde çuvallıyor!
Arnold’la özdeşleşen Conan karakterini canlandıran Hawaili aktör Jason Momoa mükemmel ve çizgi romandakinin (Özellikle John Buscema’nın çizdiklerinin) aynısı bir Conan tiplemesi yaratıyor fakat bir dürü patırtı anı yaratmaktan öte bir işleve sahip olmayan berbat senaryo yüzünden tüm bir yapım çöpe gidiyor. Gereksiz bir 3D çabasıyla kotarılan, Conan’dan çok Clash of the Titans estetiğine sahip olan film, Conan’ın savaş alanında doğması, gençliğini Cimmeria’da geçirmesi, Kervanları yağmalayan bir hırsız olması gibi bir sürü sebep yüzünden çizgi romana gayet sadık bir uyarlama… Ama dedik ya, hikaye olmayınca her çaba boşa… Hele o hepten anlamsız final!
yeni nesil izleyici için üretilmiş ‘aptal’ senaryodan kaynaklanan tüm eksiklikler, durmak bilmeyen bir aksiyon ile yamanmaya çalışılmış ama sakın Conan çizgi romanlarında görmeye alışık olduğumuz türden büyücüler, iblisler görmeyi beklemeyin. Tarkan ya da Kara Murat filmlerinde bile daha eğlenceli hallerini gördüğümüz, elde kılıç, adam adama, uyduruktan dövüşler filmin neredeyse yarısını kapsıyor. Kalan zamanda ise en uyduruk FRP’de bile daha iyisi okunabilecek / oynanabilecek türden bir yol macerası var.
Film hafızası olan seyirciler yeni Barbar macerasını ister istemez, 1982 yapımı, çoktan ‘kült’ mertebesine ulaşmış olan “Conan the Barbarian” ile kıyaslayacak. Ne yazık ki, 2011 mahsulü film, hiç bir anda selefini geçmek şöyle dursun yanına dahi yaklaşamayacak kadar silik….
Başarısız Akrep Kral ve daha da başarısız Kull filminin kaderini paylaşacak gibi görünen bu son Conan denemesinin kahraman için yeni bir sinema serüvenine yol açıp açamayacağını ise zaman gösterecek.