Virüse ulaşmak…
Banu Bozdemir
Salgın’ı beyazperde.com’un özel gösteriminde izledim. Gripten ve baş ağrısından çökmüş bir haldeyken filmin bir ‘salgın’a odaklanması beni iyice gerdi… Neredeyse filme boyut katarak izledim, hissettim. Gün içinde ellerimizle binlerce kere yüzümüze dokunduğumuzu öğrenince hafiften ürpermiyor değil insan. Salgın Steven Soberbergh’in Trafik /Traffic gibi bir meselenin arka planına, uluslar arası boyutlarına eğildiği, hatta ayrıntılı bir biçimde izini sürdüğü bir film. Oscar’lı oyuncularla çektiği ve onlara salgına ‘kurban’ vermekten çekinmediği filmi için çok mükemmeldi kelimesini kullanamasak da bizi götürmek istediği tümevarım için gayet etkili yöntemler seçtiğini söyleyebiliriz.
Salgın aslında iyi bir gerilim filmi. İnsanların salgından etkilenme noktalarını anlatırken, bunu sadece halk üzerinde dolaştırmıyor, insanların salgın halinde ne hale geldiğinden çok, aslında devlet politikalarında, devletin neden yaptığı anlaşılmaz bazı yayılmacı ve saçma işgüzarlıklarında arıyor.
Film zaman zaman renkleri, çekim tekniği ki görüntü yönetmenliğini de kendisi yapmış Soderbegh’in, önümüzde gerçekçi ve korkutucu bir dünyanın kapılarını aralıyor. İnsanların hastalık halleri daha soluk renklerle bize yansırken, normal hayatın izini daha sarı renklerle aydınlatıyor yönetmen. Sonuçta bu Soderbergh’in fazlaca tercih ettiği bir yöntem.
Sodergbergh ele aldığı konularla etkisini koruyan ve gözümüzde yerini yücelten bir yönetmen. Tarzını belgesele yakın kılarak, dünyadaki birçok gizli kapaklı işin peşine düşüyor. Kimi zaman Che’nin peşindeyiz onun sayesinde, kimi zaman uluslar arası uyuşturucu ticaretinin ve bunun etkilerinin… Sonuçta ülke politikalarını iyi takip ediyor ve bunların arka planını doğrucu bir şekilde karşımıza getiriyor.
Salgın’ın derdi şu aslında. Salgın’ın ilk ulaştığı noktaya ulaşmak. Onun için de film boyunca birçok durağa uğruyoruz. Virüse bağışıklık geliştiren bir adamın kızını koruma çabaları, virüs bilimcinin kendisini koruyamaması ve Doktor Ally’nin babasıyla yaşadıkları. Hem etkileyici, hem gerçekçi hem de hikayeyi götüren detaylar… Tabii Jude Law’ın canlandırdığı cevval blogger ve aşıyı önce kapmak isteyen Çinliler tarafından kaçırılan Dünya Sağlık Örgütü doktorunu da atlamamak lazım. Herkes filme bir yerlerinden doğru ya da yanlış giriş yapıyorlar ve film virüse ulaşıyor nihayetinde. Biz ellerimize bakarak, boyut değiştirerek filme odaklanıyoruz ve iyi bir film izlemenin gerilimini yaşıyoruz bir kez daha!