“Şeytanın İkizi – The Devil’s Double” / Yönetmen: Lee Tamahori

Bir diktatörün oğlu olan Uday Hüseyin’in dublörlüğünü ‘mecburen’ yapmış Latif Yahya’nın kitabından yola çıkarak zorbalığın tanımını gözümüze sokan film, “Hostel” serisinden hallice… Uday, psikopat, katil, seks manyağı, sinir bozucu bir insanlık düşmanı! Şu meşhur alt metni okursak, Irak işgali iyi ki yapılmış ve Saddam Hüseyin’in tehlikeli aile fertleri sorunu da iyi ki halledilmiş! Yeni Zelanda döneminde “Once Were Warriors” gibi vurucu bir drama imza atmış Lee Tamahori’nin, gaddar fakat sonuçta ‘hasta’ bir zavallının portresini çizerken siyasal psikolojiyi dikkate almayıp, ‘sütten çıkmış ak kaşık’ Yahya’nın anılarıyla sınırlı kalması, “Şeytanın İkizi”ni, biyografik bir korku olmanın ötesine taşıyamamış. Her iki rolü canlandıran İngiliz Dominic Cooper ise şahane oynamış.

“Üç Silahşörler – The Three Musketeers” / Yönetmen: Paul W.S. Anderson

17.yüzyıl Paris fonunda ve daha geniş biçimde Avrupa’nın çekici mekânlarıyla açık alanlarında “birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için sloganıyla” çalışıp, yanlarına sonradan katılan gözü pek D’Artagnan’la birlikte, ikisi de genç ve toy olan Kral XIII. Louis ile Kraliçe’yi, Kardinal Richelieu’nün entrikalarından korumaya çalışan silahşorların serüvenleri, tamamen ‘dijitalize’ ! Athos, Aremis ve Porthos ile çift taraflı çalışan ‘şeytani’ casus Milady de Winter’ı “Resident Evil”dan ödünç aksiyonla izlemek tuhaf doğrusu. Bunu görünce, 1973 yılında Richard Lester yönetiminde dev kadroyla çekilmiş uyarlamanın değerini daha iyi kavradık. İşin içine, Leonardo da Vinci’nin hava gemisi taslaklarından yola çıkarak olası bilimi de dâhil eden ve esasen klasikleri okumayan yeni yetmeler için faydalı olabilecek bir gösteri!

“Salgın – Contagion” / Yönetmen: Steven Soderbergh

Soderbergh’ün ustalık belgesi. Hong Kong merkezli, solunum ve temasla geçen bulaşıcı hastalık tüm dünyaya yayılıp trajik ölümler kimseyi ayırmadan her kesimin kapısını çalarken, giderek ‘soğuyorsunuz’; maneviyatınız çöküyor… En iyi oyuncularla çektiği, “Traffic”ten sonraki en gerçekçi filminin harika finaliyle (aslında bu bir ‘prolog’) net biçimde özetlemiş meseleyi Soderbergh: Doğal dengeleri bozanlar, bedelini tüm bir insanlığa ödetir (adaletsizlik de, önce ‘en altta kalanlara’ uğrar tabii)! Ders almak şart!

“Paranormal Activity 3” / Yönetmenler: Henry Joost, Ariel Schulman

Röntgencilikleri –günümüze göre- belki daha ilkel ancak daha yaratıcı çözümlerle (örneğin bir vantilatör düzeneğinin üzerinde pan yapıyor)sağlanan 1988’deki kameraların videokaset kayıtları marifetiyle, iki kız kardeşin çocukluğundaki olaylar! Genç annenin meraklı sevgilisi, küçük kızın temasta olduğu Toby adlı ‘varlığın’ izini sürerken ciddi anlamda tırsıyorsunuz. Verilen ipuçları, öykünün geriye gittikçe derinleşeceği yönünde. Zaten bu bölüm bir filmin ilki gibi; yani dördüncüsü de kaçınılmaz! Çok ürkünç bir final var ki, parapsikolojiyle temas halinde sosyal-politik alt metinlerin sinyalini veriyor. Bu seri giderek ilginçleşmeye başladı.

 

 

 

 

“İkili Oyun – The Double” / Yönetmen: Michael Brandt

Casusluk faaliyetinde bulunduğu ülkenin vatandaşı olabilecek denli ‘bukalemun hücrelere’ sahip ve hatta onların istihbarat örgütlerine sızabilen ‘efsanevi Rus ajanlara’ dair, sürpriz içinde sürprizi olan bir hikâye. Ancak, kır saçların dünyada en fazla yakıştığı aktör olan Richard Gere ile yeni nesilden Topher Grace’in çekiciliklerine rağmen, süresi kadar etkisi sürüyor. Çünkü kafanızda anlamlı bir güncelliğe oturmuyor. Yani: Sadece aktörler için seyret!

“Zamana Karşı – In Time” / Yönetmen: Andrew Niccol

Yazdığı ve/veya yönettiği her filme orijinal bir fırça darbesi vurmasıyla tanıdığımız Andrew Niccol, ‘zamanın para yerine tam anlamıyla geçtiği’ bu bilim kurguyu, bir “Bonnie and Clyde” şıklığıyla sunuyor. Ve eleştirisini de, gücü / parası olanların sonsuza kadar yaşayacağı bir sistemle ‘doğal seleksiyon’ kuramını eşleştiren ve saf olanı bozan anamalcılara yapıyor… Oysa yaradılışta herkes için ölüm vardır! Beyninizi çalıştıracağınız ve enfes müziğin de kavramasıyla hüzünleneceğiniz filmlerden. Tabii bir de, 25 yaşın üzerinde tek karakteri bile olmayan bir ilginçlik.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.