İmkansız Aşklar kara sevdalar
Bu ayın önemli filmlerinden biri İmkansızın Şarkısı. Uzakdoğu’dan gelen aşk filmleri hep çok çarpıcı olmuştur. Mesela Aşk Zamanı artık bir klasik ve birçok filmde ona göndermeler var. Hatta bir çok yapımın ondan etkilendiğini söylemek doğru olur. İmkansızın Şarkısı da buna benzer bir etki yapacak sanıyorum. Ama biraz fark var tabii. Herşeyden önce çok karanlık bir film İmkansızın Şarkısı. Filmdeki bu karanlık yön, kara sevda ve keskin tutku Japonlar’ın kültürlerinden kaynaklanıyor. Japon aşk filmlerindeki derin etkileyicilik zaten genellikle onların kültürlerinin ve doğal yapılarının bir izdüşümü. Nasıl bir deprem olduğunda veya siyasi bir skandal yöneticilerin intihar ettiğini duyup garipsiyorsak aşk duygusunda da bu tür bir şiddet var. İmkansızın Şarkısı’nda iki tane üçlü ilişki var. Filmin başında Watanabe ile Kizuku iki çocukluk arkadaşıdır. Kizuku, Naoko ile büyük bir aşk yaşar. Herşey yolunda gibi gözükürken Kizuku intihar eder. Bu büyük trajedi Watanabe’nin ve Naoko’nun üzerinde büyük etki bırakır. Watanabe okumak için şehri terk eder. Yılın sonunda Naoko karşısına çıkar. Watanabe de hala arkadaş acısı çekse bile Naoko’nun durumu bambaşkadır. Naoko üzüntüden şizofreninin eline düşmektedir. Naoko’nun doğum gününde ikili birbirine yaklaşır ve beraber olurlar. Watanabe Naoko’nun bakire olduğunu görünce şaşırır. Kafasında cevaplanmayan sorularla kalır. Naoko onu terk edip inzivaya çekilir. Gittiği rehabilitasyon merkezinde karanlığa daha çok gömülür ve o da sonunda intihar eder. Watanabe’nin önünde artık iki yol kalmıştır. Ya sevdiği kadının ölümüyle yıkılacak ve iki arkadaşı gibi hayattan vaz geçecek veya yaşama, yeni umutlara yelken açacak. Filmin sonunda bu sorunun cevabını alıyoruz. Senaryoda önemsediğim iki şey var. Bütün intiharlar ve ölümler romantizmin aşırı bir dışa vurumu gibi gözüküyor. Ama iş hiçte öyle değil. Naoko’nun bakire olmasının sebebi cinsel bir rahatsızlığının olması. Bu rahatsızlık yüzünden Kizuku ile yıllarca çıktığı halde ve birbirlerine delice aşık olsalar bile cinsel ilişkiye giremiyorlar. Kizuku bunun sebebi olarak kendisini görüyor ve suçluluk yüzünden intihar ediyor. Naoko ise kimseyle paylaşmadığı durumu yüzünden Kizuku’nun ihtihar ettiğini biliyor ama bunu kimseyle konuşamıyor. Büyük bir suçluluk duyuyor ve şizofren oluyor. Bir karasevda filminin altında çok da gerçek ve önemli bir mesaj yatıyor. Tabii bunun en büyük sebebi ise Haruki Murakami’nin 1987’de yayımladığı ve 33 dilde basılan aynı adlı romandan filmin senaryosunun uyarlanması. Bütün duygular, şiirsel görüntüler, hikayelere rağmen Japon insanının içine işlemiş olan mantık İmkansızın Şarkısı gibi daha bir çok filmde etkileyici ve şok edici çözümleri getiriyor. Biz de bazen bilinçsizce olsa bile bu gerçek şiddetin etkisinde kalıyoruz. İşte Uzakdoğu sinemasının sırrı burada.