İçtikleri su için fahiş fiyatlar ödemeye mahkum bırakılan, yağmuru bile toplamaları yasak olan insanların hikayesini izlediniz mi? Sinemalarda oynayan Yağmuru Bile-Even The Rain sömürülen insanların büyük dramını anlatıyor…

Serdar Akbıyık

Güçlü olan zayıfı sömürür. Hatta sömürecek zayıfı arar ve gerekirse koca okyanusları geçip onu bulur. “Adaletsiz Dünya”, “Durdurun Dünyayı İnecek Var” gibi laflar aslında bu durumun arabesk bir dışa vurumundan başka bir şey değildir. Ezilen, sömürülen insanların hikayeleri sinemanın en önemli malzemesidir. Bu tür konuların siyasi gündeme göre şekillendiğini hep gördük. Mesela son zamanlarda ABD’nin Afganistan ve Irak saldırıları, daha önce İsrail’in Lübnan ve Filistin’deki katliamları, Yugoslavya dağılırken Bosna Hersekliler’in uğradığı soykırım hep filmlere konu oldu. Bunlar yakın dönemde olduğu için içimizde acı bıraktı. Aslında dünya tarihi bir sömürü güncesi gibi. İnsan insanın kurdudur ne yazık ki. Bu günlerde sinemalarda oynayan Yağmuru Bile tam da böyle bir konuyu işliyor. Bolivya’da yaşanan Su Savaşları daha dün gibi hatırımızda. Bolivya hükümeti IMF’nin de baskısıyla su kaynaklarını ABD’li bir şirkete satıyor. Bu şirket ile hükümet inanılmaz maddelerle sözleşme yapıyorlar. Halkın kendi kaynaklarını kullanması yasaklanıyor. Öyle ki yağmur yağdığında bile bu yağmuru depolayamıyor insanlar. Kendi şehirlerinin su kaynağından mahallelerine su yolu açamıyorlar. Bu ABD’li şirketin fiyatlandırması üzerinden sadece suya sahip olabiliyorlar. Fahiş fiyatları ödeyemeyen halk susuzluktan kırılmaya başlıyor. Tabii ki sonunda isyan çıkıyor. Asker ve polis ile halk karşı karşıya geliyor. Bütün dünya televizyonları sokaklardaki çatışmaları yayınlıyor. Olay medyaya yansıyınca hükümet ile ABD’li özel şirketin yaptığı anormal sözleşme ortaya çıkıyor. Bu seferlik halk kazanıyor ve hükümet anlaşmayı bozuyor. İşte filmimiz bütün bu olaylar yaşanırken film çeken bir ekibin hikayesini anlatıyor. İspanyol film ekibi Bolivya’ya geliyor, amaçları Kristof Kolomb’un belgeselini çekmek. Film çekilirken, yüzyıllar öncesindeki sömürünün başlangıcını anlatan senaryo hem film kadrosunun hem de filmde oynayan halkın yüzüne tokat gibi çarpıyor. Yağmurun Bile filminin yönetmeni Iciar Bollain bundan sonra dikkatle izleyeceğimiz bir isim. Emperyalizmin yüzünü bütün acımasızlığı ile bize gösteriyor. Günümüzde yaşananların temellerinin aslında yüzyıllar evveline dayandığını anlatıyor. Filmin başrollerinde Gael Garcia Bernal gibi dünya yıldızı, Luis Tosar gibi İspanyollar’ın önemli bir oyuncusu ve Juan Carlos Aduviri gibi yerel isimler de rol alıyor. Özellikle Aduviri gibi amatör bir oyuncunun gerçeklik duygusu filmin en ihtiyacı olan şey. Yüz yıllar boyunca emperyalist ülkeler diğerlerini sömürdü. Önceleri insanları köle yaptılar, pamuk tarlalarında çalıştırdılar, sonra ülkelerinin doğal kaynaklarını sömürdüler hatta bu paylaşım yüzünden dünya savaşları yaptılar. Bize tarih kitaplarında bunlar hep eğitimsizliğin ve geri kalmışlığın göstergesi olarak yutturuldu. Ama Yağmuru Bile filmi 2010’da çekildi. Bolivya’nın su kaynaklarına el koyan şirket ABD gibi dünya lideri bir ülkenin şirketi. Bugün bile ABD, Irak’ta ve başka birçok coğrafyada askerleri sayesinde kendi petrol şirketlerinin önünü açıyor. Kristof Kolomb’dan günümüze ne değişti? Belki artık yerlilerin elindeki üç beş altını kırık ayna parçaları vererek değil onları demokrasi yalanlarıyla kandırarak alıyoruz. Yağmuru Bile filmi bu gerçeğin beyazperdeye çekilmiş hali ve gerçekleri görmek, hissetmek film sonrası arkadaşlarla tartışmak için mükemmel bir yapım. Eğer bu filme gidip seyrettikten sonra beğenirseniz size bir belgesel önerim var. Bu belgeseli rahatlıkla internetten bulabilirsiniz. Büyük Satış- The Big SellOut filmi demin bahsettiğimiz Bolivya olaylarını ve daha birçok dünya üzerinde yaşanan sömürüyü açık eden bir yapım. Büyük Satış satmak istemeyenlerin ama zorla ellerinden alınan insanların hikayesi. Sinema sadece gülmek için değil bazen düşünmek ve üzülmek için de var. Bu sefer buyurun üzülmeye…

Serdar Akbıyık
1967 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Antropoloji Bölümü'nü bitirdi. Erol Simavi Vakfı Gazetecilik Bursu'nu kazanıp iki yıllık eğitimden sonra Hürriyet Gazetesi'nde istihbarat muhabiri olarak mesleğe başladı. 1992 yılında Hürriyet Yazıişleri'ne geçti. 1993'te Spor Gazetesi'ni kuran grupta yer aldı. 1996'da Hürriyet Yazıişleri'ne döndü. 1999'da Star Gazetesi kuruluşunda bulunmak için Hürriyet'ten ayrıldı. 2000-2001 yıllarında Almanya'da Star Gazetesi'ni çıkaran grupta Yazıişleri Müdürlüğü yaptı. 2002'de Türkiye'ye dönüp Star Grubu'na bağlı olan ve yeniden yayımlanan Hayat Dergisi'nde görev aldı. Hayat Dergisi'nde ve Star Gazetesi'nde sinema eleştirmenliği yaptı. 2004 yılında Star Gazetesi Yazıişleri Koordinatörlüğü görevine getirildi. Halen Star Gazetesi İnternet Yayın Müdürlüğü ve sinema eleştirmenliğini sürdürmektedir. Star Gazetesi, Kral Müzik Dergisi ve internette çıkardığı Cinedergi'de sinema yazıları yayımlanmaktadır. 2007 yılında "Türk Sineması'nı Yönetenler" adlı yönetmenlerle yaptığı röportajları kapsayan bir kitap çıkardı.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.