Light Karayip Korsanları
Serdar Akbıyık
KARAYİP Korsanları, 2003 yılında vizyona girdiğinde muhteşem görselliği, Johnny Depp’in sempatik oyunculuğu, Keira Knightley’nin hassas güzelliği ve Orlando Bloom’un kırılgan yakışıklılığı ile mükemmel bir bütünlük oluşturmuş ve izleyicinin gönlünü çalmıştı. Tabii sadece izleyicinin değil sinema eleştirmenlerinin de beğendiği bir filmdi ki gişe filmleri için bu başarılması zor bir olaydır. Bütün bu artıların en büyüğü ise filmin klasik korku unsurlarını komedi tabanlı bir filmde başarıyla kullanmasıydı. Bu başarının altındaki imza ise ilk üç filmin yönetmeni Gore Verbinski’ye aitti. Verbinski, Karayip Korsanları’na gelene kadar korku filmi Halka’nın ABD versiyonunu çekmiş, The Weather Man gibi underground bir komediyi başarıyla kotarmıştı. Yani hem kaliteli bir komedi hem de klasik korku unsurlarının mükemmel kullanıldığı filmlerin yönetmeniydi. Bu kabiliyetli adamın elinde bir de Johnny Depp ve diğer mükemmel isimler olunca gerçekten harika bir seriyi izler olduk. Üstelik seri çekilen filmlerde başarı çizgisi çoğunlukla aşağı gider ama Karayip Korsanları’nda bu başarı ya aynı kalıyordu veya yukarıya küçük tırmanışlar yapıyordu. Yazının başında saydığımız yıldızlar serisinin yanında ikinci ve üçüncü filmde ağırlığını koyan Bill Nighy gibi çok başarılı isimler de vardı. Nighy’nin canlandırdığı Davy Jones karakteri sinema tarihinin absurd karakterlerinin en renklilerindendi. Bu hafta vizyona giren serinin dördüncü filmi Karayip Korsanları: Gizemli Denizlerde içerik ve oyuncular anlamında bir çok farklılık barındırıyor. Keira Knightley, Orlando Bloom ve Bill Nighy gibi isimler kadroda yok. Onların yerine Penelope Cruz ve ünlü İngiliz oyuncu Ian McShane var. Bu noktada McShane’in performansına birşey diyemeyeceğim ama Cruz’un bu role uymadığı çok kesin. Burada aslında oyunculara da çok suç bulamıyorum. Çünkü filmin senaryosundaki komedi korku dengesi bozulmuş. İlk üç filmi yöneten Gore Verbinski yerine yönetmen koltuğuna Rob Marshall oturmuş. Marshall’ın sinema dili ve öyküyü algılayışı korku çizgisini yok etmiş. Tamamıyla eğlencelik, üstelik basit bir eğlencelik haline getirmiş filmi. Yönetmenin daha önceki filmlerine baktığımızda da Chicago ve Nine gibi tür olarak da Karayip Korsanları’na hiç de yakın olmayan filmleri görüyoruz. Bence son filmin öykü derinliğinin eksik olmasının en büyük sebebi yönetmen değişikliği. Gelelim filmin konusuna. Jack Sparrow yeni bir hazinenin peşindedir. Bu hazine sonsuz hayat bahşeden Gençlik Pınarı’dır. Tabii pınarın peşindeki sadece Sparrow değildir. İspanyollar ve İngilizler de bu pınarın peşindedir. Bir de araya Anjelika (Penelope Cruz) adlı bir dilber girince herşey karmakarışık bir hal alır. Sparrow Anjelika’yı yıllar önce bir rahibeyken baştan çıkarmış ve terk etmiştir. Jack Sparrow da öğrenecektir: Düşmanın kadın olacağına hayaletlerle, zombilerle savaşmak yeğdir.
