Zefirin zehir olduğu an
Serdar akbıyık
Anne kız ilişkisinde şiddeti bulan, tabuları yıkmayı hedefleyen görsel bir mükemmellik Zefir. Belma Baş’ın yönettiği film amatör çözümlerle profesyonel bir başarı sağlıyor…
Türk sineması ilerliyor, gelişiyor diyoruz ya, bunları neye dayanarak söylüyoruz bu çok önemli. Dayandığımız kriterlerden biri kadın yönetmenler ve senaristlerin artması. Toplumun iki yarısını da anlamak ve yetkin üretimler yapmak adına bu çok önemli. Erkek egemen bir sinemanın kadın doğasına bakışı elbette çok sağlıklı olamaz. Bu, kadın yönetmen sadece kadın dertleriyle uğraşır anlamına gelmez. Tabii ki evrensel her konu cinsiyeti ne olursa olsun yönetmenin derdidir. Ama toplumumuzda kadınlarla ilgili problemler ortadayken, kanayan bir çok yara varken sinema yoluyla bunları deşmek de bizim sinemacılarımızın öncelikli görevidir. İşte bu yüzden kadın yönetmenlerin sayısının ve üretimlerinin artmasını önemsiyorum. Belma Baş Poyraz adlı kısa filmiyle yurt dışında bir çok ödül aldı. 2006’da çektiği bu filmden sonra bu yıl Baş ilk uzun metraj filmini çekti. Zefir’in hem senaryosunu yazan hem de yöneten Baş, yakın çevresinden ve ailesinden oyuncular kullanmayı tercih etti. Uzaktan bakınca bunun biraz amatörce bir tercih olduğunu düşünebilirsiniz. Ama bu örnekte çok da doğru bir saptama olmaz. Çünkü Zefir sinema sanatı adına başarılı bir yapım. Filmin odağında üç nesil anne kız ilişkisi var. Toplumda anne olmanın kendisi bir tabu aslında. Bir annenin her ne nedenden olursa olsun çocuğunu terk etmesi kabullenilemez. Filmde genç anne Ay’ı oynayan Vahide Gördüm harika bir performans çıkarıyor. Karakteri o kadar iyi içselleştiriyor ki ondan bazı yerlerde nefret edebiliyorsunuz. Ay kızı Zefir’i terk ediyor. Sebebi ise yurt dışında yardıma muhtaç çocukların yanında olmak. Hani ne derler “Dünyayı kurtarmaya kendini kurtararak başla”. Ay ne yazık ki kendini de kızını da kurtarmaktan aciz. Ay’ın anne ve babasını yönetmen Belma Baş’ın akrabaları oynuyor. Sevinç ve Rüştü Baş belgesel tadındaki performanslarıyla filmin öyküsünün gerçekliğini artırıyorlar. Film Ordu’nun yaylalarında çekilmiş. Muhteşem planlar var. Görüntü yönetmenliği birinci sınıf. Semih Kaplanoğlu’nun filme sanat danışmanlığı yapması da filmin kalitesinin göstergelerinden biri aslında. Metaforik anlatımlar çok risklidir. Özellikle minimalist bir dille çekilen filmin metaforik anlatımlarla yol alması izleyici için iyice zor bir tecrübedir. Zefir bu iki tercihi de başarılı bir şekilde birleştiriyor. Son dönem Türk sinemasının yetkin yönetmenlerinin üretimlerine baktığımızda minimalist dilin tercih edildiğini görüyoruz. Nuri Bilge Ceylan’dan, Semih Kaplanoğlu’na ve tabii bu dilin yılmaz savaşçısı Tayfun Pirselimoğlu’na kadar. Belma Baş’ın filmi bu duruşuna rağmen içinde keskin bir sıcaklık ve öfke taşıyor. Baş’ın doğup büyüdüğü coğrafyayı kullanmasından mı, filmdeki karakterleri içselleştirmesinden mi bilinmez bu sıcaklık ve öfke filmi yüreğimize yakın koyuyor. Filmin finali çok tartışılacak. Ama cesaretli bir final olduğunu söylemeliyiz. Filmde doğanın ve hayvanların kullanımına dikkat çekiyorum. Her birinin öyküde bir yeri var. Bence seyredilmesi ve tartışılması gereken bir film Zefir.