Ormanda bir başına, üç başlı Trollere karşı!
“Troller ne kılıçtan ne de çekiçten korkmazdı. Bu silahlarla açılan yaralar çabucak iyileşirdi ve kopmuş bir kafa bile geri çıkardı. Aslında böyle hadiseler onların berbat türlerini çoğaltmalarına yarıyordu. Zira bir Troll, kopan kolunu geri çıkarttığı gibi, kopan bir kol da başka bir Troll meydana getirirdi! Birçok avcı, kedi ya da kurt, bir Troll cesediyle ziyafet çektikten sonra midelerinde yeni bir canavar büyümeye başladığında, berbat bir şekilde kendi ölümlerini hazırlamış olurlardı.” R.A. Salvatore
Filmin Adı Troll Hunter… Norveçli bir grup sinema öğrencisinin ormanlık bölgede çekim yaparken envayi çeşit Trolle karşılaşmasını konu alıyor. SyFy Channel’ın ucuz fantastik filmlerinden ne farkı var demeyin. Bence efektler falan çok iyi kotarılmış, tamam bir ILM ya da Zeta kalitesinde değil ama yine de işin zenaati için baya kafa yorulmuş gibi görünüyor. Filmde inceden bir Blair Witch kafası da mevcut… Ütelik öyle aman aman bir paraya da yapılmamış! Hepi topu 3 milyon $ bütçeli bir yapım. Büyük bir rakam zannetmeyin! Sultanın Sırrı bile 4 milyona çıkmışken, bu bütçeden böyle film çıkarmak gerçekten esaslı iş…
Konuyu kısaca geçmek gerekirse: Norveç’in Kuzey ormanlarında izinsiz olarak ayıları avlayan bir avcıdan şüphelenilmektedir. Üniversiteli bir grup film projesi olarak bu konunun üstüne gitmek isterler. Ancak avcı onları uzak tutar, konuşmak istemez. Grup da gizlice bir akşam avcının peşine düşer. Bir yaratığın peşinde olduğu aşikardır, ancak o yaratık ayıdan çok daha büyük ve eski bir şeydir. Ormanda avcıyı bulduklarında o “şey” ile de karşılaşırlar. Dev bir Trol.
Malüm, bu mockumentary (Kurmaca belgesel) hadisesi Blair Witch’den bu yana çok moda. Maliyeti düşürücü ve gişeyi arttırıcı etkisinin yanında, seyirciyi gerçeklik bakımında ikna etme konusunda da epey yarar sağlıyor. İskandinav ormanlarında yaşayan dev Trollerle ilgili bir mockumentary kimi ikna edebilir ki diye düşünmek de mümkün ama ilk dakikasından itibaren bu konuda kuvvetli bir çaba olduğunu görebiliyorsunuz.
Filmimiz daha başlarken seyirciye çekimlerin gerçek olduğunun kanıtlandığına dair bilgiler vererek mockumentary’nin ilk ve en önemli kuralını yerine getirmeye çalışıyor; seyirciyi kandır ve ikna et. Bu kural bütün film boyunca özellikle finalden sonraki sahnede bile çok iyi bir şekilde kullanılmış.
Film boyunca Troll avcısının büyük, daha küçük ama onlarca, daha büyük, en büyük şeklinde geniş bir spektrumda ilerleyen Troller ile mücadelesini, hükümetin Trolleri gizleme politikasını, doğal ortamların bozulmasının Troller üzerindeki etkilerini izliyoruz. Düşük bütçeli bir film olmasına rağmen müthiş bir CGI başarısı var. İlk dakikadan itibaren bunun farkında olarak her detayı izleyiciye vermeyi ihmal etmiyor. Film boyunca böyle bir açlığımız var mıydı bilmiyorum ama Troll’e doyuyoruz diyebilirim.
Uzun lafın kısası; ucuza çıkmış ama gerçekten eğlence ve yaratıcılık barındıran türden bir sinema örneği Troll Hunter. Fakat bizim seyircinin en sevmediği şeylerden biri olan el kamerası ile çekim tekniğini kullanıyor olması en büyük dezavantajı. Fakat müsterih olun; REC’deki gibi zangır zangır sallanan bir seyirle karşılaşmayacaksınız. Beklentiyi düşük tutarak giderseniz ve özellikle İskandinav mitolojisine meraklıysanız çok keyifli dakikalar geçireceksiniz.