Kaderin bize bir oyunu mu bu?
Banu Bozdemir
Phikip K. Dick’in kısa öyküsünden uyarlanan film, temposu, yarattığı atmosferi ve konusuyla ‘kaderinden kaç’ duygusunu sonuna kadar veriyor, kaderci yan tuzla buz oluyor. Ben kendi adıma filmi keyifle izledim. İyi ve kötünün yer almadığı bir çatışma hali izlemek bir hayli keyif vericiydi.
Kader mi tesadüf mü? sorusu yıllardır kafamızı kurcalar, hangisinin diğerini alt ettiğini düşünür dururuz. Kader tasavvufi bir anlam taşırken, tesadüf daha marjinal anlamlar barındırır içinde. Geçen haftalarda vizyona giren yerli yapım Aşk Tesadüfleri Sever ‘kader yavaş yavaş ağlarını örmektedir’ tarzında bir dramaydı… Aslında hemen her filmi başımızdan geçenler sendromuna uyarlarsak bir kader ve tesadüf şablonuyla karşılaşabiliriz. Saptığımız her yol , bir diğerini düşündürtecek sonuçta! Kader Ajanları, insanın kaderinin önceden çizildiğini anlatan ama bir yandan da kaderinin insanın kendi elinde olduğunu hatırlatan ve bunu bildik bir anlatımın dışına taşıran hayli başarılı bir yapım. Bir politikacı ve bir balerin duygusal olarak pek bir araya gelemez öyle değil mi? Bu deneyimlerle sabitlenmiş, önyargılarla parlatılmış ve önümüze sunulmuş bir gerçeklik hali öyle değil mi? İşte filmimiz yolları habire kesilen, birlikte olmaları sürekli engellenen David ve Elise hakkında. David ve Elise tanıştıktan ve birbirlerine aşık olduktan kısa bir süre sonra şapkalı bir takım adamlar çıkar ortaya ve ikilinin buluşmasına taş koymaya başlar. İşin erkek tarafı bu engellemelerin farkına varır, hatta bir güzel tehdit edilir ve Elise bırakıp kendi yoluna çekip gitmesi istenir. İçinde taşıdığı saçma bir sırla ve Elise olmadan yaşamaya başlayan David, bir süre sonra kaderine isyan eder ve kaderine savaş açar. Kaderin şapkalı adamlar olarak karşımıza çıkması, ikilinin buluşmasını engellemek için komik yöntemler bulmaları filmi gözümüzde farklı bir yerlere taşıyor. Phikip K. Dick’in kısa öyküsünden uyarlanan film, temposu, yarattığı atmosferi ve konusuyla ‘kaderinden kaç’ duygusunu sonuna kadar veriyor, kaderci yan tuzla buz oluyor. Ben kendi adıma filmi keyifle izledim. İyi ve kötünün yer almadığı bir çatışma hali izlemek bir hayli keyif vericiydi. Matt Daman ve Emily Blunt’un kavuşamayan aşıkları canlandırdığı film Ocean’s Twelve’in senaristi Gerorge Nolfi’nin elinden çıkma… İlk yönetmenlik denemesinde bir hayli başarılı! Yani önümüze set çeken, bizim neden olduğunu bazen fark edemediğimiz bazı ayrıntıların ete kemiğe bürünmüş halini, olmazsa olmazların kaynağını göstermesi açısından gayet yaratıcı bulduğumu söylemeliyim. Bir de filmin son zamanlarda tavan yapan kavuşamama halli filmlerine farkıyla örmek teşkil ettiğini de belirtelim. Kadere karşı girişilen bu oyunda kimin galip geleceği illa ki belli ama, filmin sürükleme potansiyeli çok fazla. Özünde bir aşk filmi ama macera, kaçma kovalama ve hatta bilimkurgusal atraksiyonlar dahi var filmde. Bence izlenmeli!