Banu Bozdemir

14 Şubat’ın anlam ve önemi üzerine biz de bir ‘aşk filmleri’ listesi yapalım dedik… Her filmin içinde bir ‘aşk’ barındırdığını düşünerek, acısına, tutkusuna sığınarak bazı filmleri listeledik! Klasik filmlerin aşk tadı her zaman içimizde… Rüzgar Gibi Geçti, Doktor Jivago, Kasablanca, Öğleden Sonra Aşk vs… Hemen çok yakınımızdan Ayışığı / Twilight da bir aşk filmi, yine vampir dünyasından bir film olan Git Kanıma’da. Aşk her şeye bir şekilde sızmışken liste yapmak bir hayli güç oldu ama genel beğenilerden bir liste çıktı sonunda ortaya… İşte aşkı klasik olarak anlatan on film…

Not Defteri (The Notebook)
Sararmış bir not defterinden anlatılan ve yıllar önceden kopup gelen bir aşk hikayesi. 40’lı yıllarda ABD, Kuzey Karolayna’daki sahil kasabası Seabrook’a genç bir kız gelir. Ailesiyle geçireceği sakin bir yazı hayal eden Allie bir karnavalda tanıştığı Noah’la yakınlaşır. Noah kızı gördüğü anda hayatını birleştirmesi gereken insan olduğunu anlar. Genç kız zengin bir ailen geldiği ve delikanlı da değirmende çalışan bir işçi olduğu halde geleceği hiç düşünmeden rüya gibi bir yaz geçirirler ve iyice aşık olurlar. II. Dünya Savaşı’nın kızıştığı bir dönemde hayat, aşıkları ayırıverir. Sevdiği kızı aklından hiç çıkarmamış olan Noah savaştan döner. Oysa Allie gönüllü olarak çalıştığı bir askeri hastanede tanıştığı Lon ile evlenmek üzeredir.

Kazablanka (Casablanca)
İkinci Dünya Savaşı döneminde 1942 yapımı filmde Humphrey Bogart ile Ingrid Bergman bir arada. Kazablanka’daki en popüler barı işleten Rick Blaine ile eski aşkı Ilsa Lund’un yeniden karşılaşmasını o dönemin atmosferi içinde işleyen yapım, “Tekrar Çal Sam” ve Rick’in eski aşkı için söylediği “Bütün dünyada, tüm kentler arasında o kadar bar varken o benimkine geldi” replikleriyle ünlü. Bir kadının iki erkeğin arasında kalmasını, tercihleri anlatıyor…

Harry Sally ile Tanışınca (When Harry Met Sally)

Harry de Sally de aynı Şikago Üniversitesi’nde okudukları halde ancak mezuniyetten sonra New York’a giderken tanışırlar. Yolda uzun uzun sohbet eder ve bir çıkarıma varırlar: “erkek ve kadın sadece arkadaş olamaz!”. New York’a varında her biri kendi hayatını yaşar, birileriyle tanışır, aşık olur vs. Tüm bunlar olurken ikili arada sırada karşılaşır ve birbirlerine olup bitenden bahseder. Harry karısından ayrıldıktan sonra Sally ile aralarındaki sıkı bir dostluk başlar. Peki ama yıllar önce karar verdikleri şey hala geçerli midir? Hiç sanmıyoruz! Senarist Nora Ephron dört sene sonra Sevginin Bağladıkları‘nda yapacağından daha iyi bir iş çıkarıyor ve her iki cinsten sinemaseverlerin izlemekten çok keyif aldıkları bir temanın etrafında geziniyor. Yönetmen Rob Reiner ise elindeki oyunculuk hazinesini iyi değerlendirerek tüm zamanların en sevilen romantik komedilerinden birine imza atıyor.

Özel Bir Kadın (Pretty Woman)
Zengin ve yakışıklı işadamı Edward etrafındaki kadınlardan ve hayatının tekdüzeliğinden çok sıkıldığı bir anda New York caddelerinde güzel Vivian ile tanışır. Beraber geçirdikleri büyülü bir geceden sonra aralarında bir anlaşma yaparlar. Bir hafta boyunca sevgili olacaklar ama bu haftanın sonunda herkes yoluna devam edecektir. Vivian geceleri tekrar yol kenarlarına, Edward da elit yaşamına…En lüks otellerde kalıp, zengin kıyafetler ile bambaşka bir hafta geçiren Vivian gönlünü kaptırmaya başladığı anda Edward’ dan uzaklaşmaya karar verir. Zira hayat standartlarının farklılığının duyguların önüne geçeceğinden şüphesi yoktur. Fakat aşkın gücü onların bu rüya gibi bir haftalarını gerçek hayatla birleştirir. Ortada ne standart ne de bir fark kalır…90′ lı yılların modern masalı Özel Bir Kadın, Julia Roberts’ ın kariyerindeki en önemli çıkış noktası olarak ona Altın Küre kazandırdı. Uzun yıllar unutulmayan şarkısı da Richard Gere ile canlandırdıkları aşkı bizlere hatırlatmaya devam etti.

Aşk Engel Tanımaz (The Notting Hill)
Dünyaca ünlü bir kadın oyuncu, sıradan bir adama âşık olabilir mi? Bir kitabevi sahibinin başına birçok erkeğin yalnızca rüyasında görebileceği bir şey gelir: Dükkânını dünyaca ünlü bir kadın oyuncu ziyaret eder. Zaman içinde aralarında romantik bir ilişki gelişir fakat adam dünyanın en aranılan kadın oyuncusu ile birlikte olmanın hiç de o kadar kolay bir şey olmadığını anlayacaktır… Londra manzaraları eşliğinde Julia Roberts ve Hugh Grant ikilisinin uyumunu izlemek ve en güzel aşk şarkılarını dinlemek için birebir…

Bridget Jones’un Günlüğü (Bridget Jones’s Diary):
Helen Fielding’in çok satan kitabından beyazperdeye uyarlanan filmde, 30’lu yaşlardaki kiloları ve aşktan umutsuz Bridget Jones’un kendine taban tabana zıt avukat Mark Darcy ile zaman zaman kahkahaya boğan aşkını anlatıyordu. Filmin çeşnisi ise iflah olmaz çapkın rolündeki Hugh Grant idi.

Hayalet (Ghost)
Molly ve Sam, genç ve aşıktı. Ama aşkları bir gece sokakta önlerini kesen bir adamın tabancasından çıkan kurşunlarla sekteye uğradı, ama bitmedi. Sam, cinayeti aydınlatmak ve sevdiğini korumak için geri döndü… 1990 yapımı bu romantik film, aşkın gücünün ölüme bile yenilemeyeceğini gösterdi.

Ay Çarpması (Moonstruck)
Loretta Castorini utangaç nişanlısını bekleyen biraz da evde kalmış, duygusal bir kadındır. Loretta beklediğinin gerçekleşmemesi sonucunda kapıldığı umutsuz duygular sonucunda nişanlısının biraz yabani gibi gözüken erkek kardeşi Ronny’e aşık oluyor. Ronny bir fırın işçisi olup, operaya ve hayata düşkün bir adamdır… 1988 Oscar ödüllerinde Cher, bu filmdeki rolüyle “En İyi Kadın Oyuncu” Oscar’ını kazanmıştı.

Mesajınız Var (You’ve Got Mail)

New York’ta geçen bu romantik komedide, Joe ve Kathleen iş hayatında iki rakiptirler. Birbirlerinden nefret eden bu iki insan, internette bir chat odasında karşılaşırlar. Birbirlerinin içyüzünü birbirlerini görmeden, rastlantısal bir şekilde keşfederler. Dışarıda birbiriyle devamlı didişen çift bilgisayar ekranlarının karşısında birbirlerine aşık olurlar. 1940 yapımı romantik komedi filmi “Shop Around The Corner” adlı filmin Meg Ryan’lı modern versiyonu…

Tiffany’de Kahvaltı (Breakfast at Tiffany’s)
Amerikalı yazar Capote’nin en meşhur kitabından Blake Edwards’ın sinemaya uyarladığı “Tiffany’de Kahvaltı”da Audrey Hepburn’ü, zengin erkeklere para karşılığı eskortluk yapan Holly Golighty rolünde izliyoruz. Özgür ruhlu bir tatlı kaçık olan genç kadın, 60’ların New York’unda şehrin en zengin erkeklerini kendine aşık eder ve hiç bitmeyecek bir partinin deyim yerindeyse tam ortasında dururken, ara sıra su yüzüne çıkan hüznü üzerinde durmadan taşıyor. Hüzünlü biten gecelerin sabahında şehrin göz alıcı mücevher dükkanı Tiffay vitrini önünde “kahvaltı eden” Holly, yine böyle bir sabahın devamında yeni komşusu Paul Varjak ile tanışıyor ve aralarında platonik bir aşk başlıyor. Holly, her hafta ünlü bir mafya babasını bir hapishane olan Sing Sing’de ziyaret edip farkında olmadan şifreli mesajları taşıyorken Paul de zengin ve yaşlı bir kadının sponsorluğunda rahat bir yaşam sürüyor. İkilinin birbirleriyle yaptıkları “pencere ziyaretleri”, aynı binada yaşayan Çinli ile yaşanan bitmeyen “gag”lar, filmin unutulmaz müzikleri ve Hepburn’ün tiril tiril eşsiz zarafeti filmin soslarından sadece bir kaçı.

Banu Bozdemir
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Sinema yazarlığına Klaket sinema dergisinde başladı. Dört yıl Milliyet Sanat dergisi ve Milliyet gazetesinde sinema yazarı, kültür sanat muhabiri ve şef yardımcısı olarak çalıştı. İki yıl Skytürk Televizyonunda sinema, sanat ve ‘Sevgilim İstanbul’ programlarında yapımcı, yönetmen ve sunucu olarak görev aldı. Antrakt Sinema Gazetesi’nde iki sene editör olarak çalıştı. Tarihi Rejans Rus Lokantasına hazırlanan ‘Rejans Tarihi’ ve ‘Rejans Yemekleri’ kitabının editörlüğünü yaptı. Rejans Rus lokantası başta olmak üzere birçok şirketin basın danışmanlığı görevini üstlendi. Film + sinema dergisine Türk sineması röportajları yaptı. Küçük Sinemacılar, Benim Trafik Kitabım, 'Çevremi Seviyorum' adı altında on iki tane ‘çevreci’, dört tane fantastik çevre temalı yirminin üzerinde çocuk kitabı bulunuyor. Sosyal medyada yolunu kaybeden bir genç kızın maceralarını anlattığı ‘Leylalı Haller’ yazarın ilk romanı. Kaşif Karınca ise beyaz yakalılara çocuk kafasıyla yazdığı ufak bir yaşam manifestosu özelliği taşıyor. TRT’ye çektiği ‘Bakış’ adlı bir kısa filmi bulunuyor. Halen aylık sinema dergisi cinedergi.com'un editörü, beyazperde.com ve öteki sinema yazarı. Kişisel yazılarını paylaştığı banubozdemir.com sitesi de bulunan yazar filmlerde ve festivallerde jüri üyesi olarak görev alıyor, filmlere basın danışmanlığı yapıyor, sinema ve kısa film atölyelerinde ders veriyor. Çocuklarla sinema ve çevre atölyeleri düzenliyor.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.